24 Aralık 2012 Pazartesi

BU ÇEŞMEDEN MÜSLÜMANA SU İÇMEK HARAM





BU ÇEŞMEDEN MÜSLÜMANA SU İÇMEK HARAM



Vaktiyle Bursa’ da bir Müslüman, eski adı “Yahudilik Yolağzı”, bugünkü adı Arap Şükrü olan muhitte çeşme yaptırmış ve başına bir kitabe eklemiş:
“Her kula helâl, Müslüman’a haram!..”
Bursa başkent, tabii Osmanlı karışmış, bu nasıl fitnedir diye…

Gitmişler kadıya şikâyete, adam yakalanıp yaka-paça huzûra getirilmiş. “Bu nasıl fitnedir, dîni İslâm, ahâlisi Müslüman olan koca devlette sen kalk, hayrattır, sebildir diye çeşme yap, ama suyunu Müslüman’a yasakla!.. Olacak iş midir, nedir sebebi, aklını mı yitirdin?..” diye çıkışmışlar adama. Adam:
- “Müsaade buyurun, sebebi vardır, lâkin ispat ister, delil şarttır…”dedikçe kadı kızmış:
- “Ne delili, ne ispatı?.. Sen fitne çıkardın, Müslüman ahâlinin huzurunu kaçırdın, katlin vâciptir!” demiş. Demiş ama, bir yandan da merak edermiş:
- “Nedir gerekçen?..” diye sormuş. Adam:
- “Bir tek Sultan’a derim…” diye cevap verince, ortalık yine karışmış. Söz Sultan’a gitmiş, adam yaka paça saraya götürülmüş… Padişah da sinirlenmiş ama, diğer yandan o da meraklanırmış:
- “De bakalım ne diyeceksen. Bu nasıl iştir ki, hem çeşmeyi yaparsın,hem de her kula helâl,Müslüman’a haram yazarsın?..” Adam, başı önünde konuşur:
- “Delilim vardır, lâkin ispat ister.”
- “Ya dediğin gibi sağlam değilse delilin?..”
- “O zaman boynum, hükme kıldan incedir Sultânım…”
- “Eeee?!..”-
“Sultânım, herhangi bir havradan (sinagog) rasgele bir hahamı izahsız yaka-paça tutuklayın, bir hafta tutun. Bakın neler olacak…” Dediği yapılmış adamın. Bütün azınlıklar bir olmuş, başlarında Mûsevîler, “ne oluyor, bu ne zulüm?.. Bizim din adamımıza biz kefiliz, ne gerekirse söyleyin yapalım, o masumdur, gerekirse kefalet ödeyelim…” Çevre ülkelerden bile elçiler gelmiş, elçiler mektup üstüne mektup getirmiş… Bir hafta dolunca, adam:
- “Sultanım, artık bırakmak zamanıdır” demiş. Haham bırakılmış, azınlıklar mutlu, bu sefer Sultan’a teşekkürler, hediyeler
- “Aynı işi herhangi bir kiliseden herhangi bir papaz için yaptırınız Sultanım” demiş. Aynı şekilde bir papaz derdest edilip yaka-paça alınmış Pazar ayininden ve aynı tepkiler artarak devam etmiş. Haftası dolunca da serbest bırakılmış. Mutluluk ve sevinç gösterileri daha bir fazlalaşmış, teşekkürler, şükranlar… din adamlarına kavuşmanın mutluluğuyla daha bir sarılmışlar birbirlerine… Sultan:
- “Bitti mi?..” demiş adama.
- “Sultânım son bir iş kaldı, sonra hüküm zamanıdır izninizle” demiş.
- “Şimdi nedir isteğin?..”
- “Efendim, pâyitahtımız Bursa’nın en sevilen, âlimini alınız minberinden…” Adamın dediğini yapmışlar, Ulucâmi imamını Cuma hutbesinin ortasında almışlar, yaka-paça götürmüşler…Ve . Bir ALLAH’ın kulu çıkıp da, “ne oluyor, siz ne yapıyorsunuz?.. Hiç olmazsa vaazı bitene kadar bekleseydiniz”, gibi tek bir kelâm etmemiş, imamın peşinden giden, arayan-soran olmamış… Geçmiş bir hafta, “Nerde imam” diye gelen-giden yok!.Halk hâlinden memnun, başlamış bir dedikodu, o geçen hafta tutuklanan koca âlim için:
- “Biz de onu adam bilmiş, hoca bellemiştik…”
- “Kim bilir ne suç etti de tevkif edildi!..”
- “Vah vaah!.. Acırım arkasında kıldığım namazlara…”
- “Sorma, sorma…”
Padişah, kadı ve adam izliyorlarmış olup-bitenleri. Sonunda Padişah çeşmeyi yaptırana sormuş:
- “Eee, ne olacak şimdi?.. Adam:
- “Bırakma zamanıdır. Bir de özür dileyip helâllik almak lâzımdır hocadan.” “Haklısın” demiş padişah, denilenin yapılması için emir buyurmuş ve adama dönmüş. Adam başı önünde konuşmuş:
- “Ey büyük Sultânım, siz irade buyurunuz lütfen, böyle Müslümanlara su helâl edilir mi?..”
Sultan acı acı tebessüm etmiş:
- “Hava bile haram, hava bile!..” demiş..”’



20 Aralık 2012 Perşembe

EY ATEŞ! SERİN VE SELÂMET OL”





Hadîs-i Şerîf: “İbrahim aleyhisselâmın ateşe atıldığı zaman en son sözü ‘Hasbiyellâhü ve ni’me’l-vekîl’ olmuştu.” (Hadîs-i Şerîf, Sahih-i Buhârî)
Hicrî: 7 Safer 1434   •Fazilet Takvim




“EY ATEŞ! SERİN VE SELÂMET OL”
Hz. İbrahim (a.s.) kavmini putlara tapmaktan vazgeçip Allâhü Teâlâ’ya ibadete davet ediyor fakat onlar bundan vazgeçmiyorlardı. Bir bayram günü herkes bayram yerine gitti. Hz. İbrahim hasta olduğunu söyleyip gitmedi. Putların bulunduğu yere gitti ve bir balta ile hepsini kırdı, sonra da elindeki baltayı en büyük putun boynuna asarak oradan ayrıldı.

Halk, bereketlensin diye putların yanına bıraktıkları yemekleri almaya geldikleri zaman putlarının halini görünce Nemrut’a ‘İbrahim, putlarımıza dil uzatıyor, onlarla alay ediyordu. Bunu ancak o yapmıştır.’ dediler. Huzuruna çağırıp “Ey İbrahim! Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın.” diye sordu. Hz. İbrahim de “Belki de şu büyüğü yapmıştır. Eğer konuşurlarsa onlara sorunuz. Kendisiyle beraber küçük putlara da tapmanıza kızmış ve onları kırmıştır.” deyince biraz insafa geldiler. Sonra ‘Bunların söz söylemediğini sen de biliyorsun,’ dediler. Bunun üzerine onlara nasihat etti, “O halde Allâh’ı bırakıp da size hiç bir fayda ve zarar veremeyecek putlara mı tapıyorsunuz?” dedi.

Fakat, neticede Hz. İbrahim’i zindana attılar. Yedi yıl zindanda kalan Hz. İbrahim hakkında Nemrut ve kavmi yakılarak öldürülmesine karar verdiler. Üç ay boyunca, odunlar toplanıp yığıldı. Her taraftan tutuşturulan odunlar yanınca pek şiddetli bir ateş meydana geldi. Havada uçan kuşlar bile bu ateşin şiddetinden yanıp kavruluyordu. Hz. İbrahim’i bu ateşe nasıl atacaklarını bilemiyorlardı.

Yanlarına lânetli İblis, insan suretinde gelip onlara mancınığı öğretti. Onlar bir mancınık yapıp ona bağlıyarak Hz. İbrahim’i ateşe attılar. Allâhü Teâlâ “Ey ateş! İbrahim’e serin ve selamet ol.” buyurdu ve ateşin yakıcı ve sıcak tesiri yok oldu, bir bahçe, bir gülzar oldu. Orada yedi gün kalan Hz. İbrahim’in bu harikulâde halini Nemrut gördü. Yanına melekler insan suretinde gelip oturuyorlardı.

Bu mucize karşısında Nemrut Hz. İbrahim’in oradan çıkmasını istedi ve onu serbest bıraktı. Fakat batıl dininden ayrılmadı.
Hicrî: 7 Safer 1434   •Fazilet Takvim


18 Aralık 2012 Salı

ALLÂH’I SEVEN ONU SEVENİ VE ONUN SEVDİĞİ HER ŞEYİ SEVER





Hadîs-i Şerîf: “Başkasının ayıp ve kusurunu söyleyeceğin zaman, derhal kendi kusurunu hatırla.” (Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)
Hicrî: 5 Safer 1434   •Fazilet Takvim


ALLÂH’I SEVEN ONU SEVENİ VE ONUN SEVDİĞİ HER ŞEYİ SEVER

İmâm Gazâlî Hazretleri buyurdular: Güzel ahlâk sevmeyi, birlik ve beraberliği icap ettirdiği gibi kötü ahlâk da düşmanlığı ve çekememezliği icap eder.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

• “Mü’min, sever ve sevilir. Başkası ile geçinemeyen ve kendisi ile geçinilemeyen kimsede hayır yoktur.”
 
• “Birbiri ile buluşan iki (din) kardeşi bir diğerini yıkayan iki el gibidir. Allâhü Teâlâ, birbirine ülfet eden her iki mü’minin her birini diğer arkadaşı sebebi ile hayırla mükâfâtlandırır.”
Sevmek ve dostluk ya Allâh içindir veya dünya içindir. Bu da dört kısımdır.

Birinci kısım, bir şeyi yaratılışından ve tabiatından dolayı seversin. Eğer bu sevmek her hangi bir maksada dayanmadan bir akarsu, çiçek, çimenliğe bakmak gibi olursa bu mübahtır. Ne övülür ne de kötülenir. Eğer fenâ bir maksadla olursa o kötüdür.

İkinci kısım bir kimseyi bir menfaat elde etmek için sevmektir. Burada aslında sevilen şey o elde edilecek menfaattir. Eğer sevilen şey dünyaya ait ise bu Allâh için bir sevgi değildir. Talebenin hocasını ilim tahsîli için sevmesi gibi. Zira burada sevgi ilmedir. Onu Allâh’a yaklaşmak için değil onunla mal ve mülk kazanmak ve insanlar nazarında makbûl olmak için seviyor.

Üçüncü kısım, bir şeyi dünyâdaki manfaati için değil de âhiretteki menfaati için sever. Mesela bir kimse hocasını yahud şeyhini hayırlı amel işlemesine yarayacak ilim öğrettiği için sever. Eğer ilim ve amelden maksadı âhirette kurtuluşa ermek olursa bu Allâh yolunda sevgidendir. Yine hoca da talebesini sever.
 Zira, onun sebebi ile Allah katında kıymeti artar.

Dördüncü kısım, Allâh’ı kendi zât-ı ilâhîsi için sevmektir. Bu en yüksek ve en ince derecedir. Allâh’ı seven, onu seveni ve onun sevdiği her şeyi sever.
Hicrî: 5 Safer 1434   •Fazilet Takvim


11 Aralık 2012 Salı

SADAKANIN ÇEŞİTLERİ





Hadîs-i Şerîf:  “Kim sabah ve yatsı namazını cemâatle kılarsa, kendisine iki berât verilir. Biri nifaktan berât, biri de şirkten berât.” (Hadîs-i Şerîf, Müsned-i Ebû Hanîfe)
Hicrî: 27 Muharrem 1434   •Fazilet Takvim


SADAKANIN ÇEŞİTLERİ

Sadakanın bir çok çeşidi vardır ve bunları fırsat bilmelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hizmetinde bulunmuş olan Enes bin Mâlik (r.a.) buyurdu:

“Birgün Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) öyle güzel ve tatlı sözler söyledi ki biz İslâm’ı bileliden beri, o sözlere sevindiğimiz kadar sevindiğimizi bilmiyoruz. Şöyle buyurdular:

Mü’min olan kimse yoldan gelen geçene zahmet ve eziyet veren şeyi kaldıracak olsa, Allâhü Teâlâ ecir vermekle o kişiyi sevindirir. Gidecek yolunu bilmeyen kimseye yol gösterse bu da sadakadır. Her türlü hayırlı şeyleri göstermekte ecir vardır. Dilinde tutukluk olan kimseye başkasına bir şey anlatırken yardımcı olmak da sadakadır.

Sadaka diye niyet edilen her işe sadaka sevabı verilir: Sübhanallah, lâ ilâhe illallah, Allâhü ekber demek, haram işlememek için hanımına yaklaşmak, iki kişi arasında adaletli olmak sadakadır.

Bineğine bir şey yükleyene veya ondan birşey indirene yardımcı olmak sadakadır.

Tatlı söz söylemek, din kardeşinin yüzüne tebessüm etmek sadakadır. Namaza giderken atılan her adım sadakadır. Kendisine ve ailesine yaptığı her harcama sadakadır. Fidan dikmek veya insanlar, hayvanlar ve kuşlar yesin diye bir şey ekmek de sadakadır.

Faydalı bir ilim öğretmek, su yolu açmak veya su kuyusu kazmak, câmi bina etmek, Mushaf vakfetmek, vefat ettikten sonra kendisi için istiğfar edecek birini bırakmak da sadakadır.

Bütün Müslümanlar için istiğfar etmek, Resûlullah’a (s.a.v.) salavât-ı şerîfe getirmek de sadakadır.
Damızlık hayvanı, kova ve benzeri eşyaları emanet vermek sadakadır. Bir hayvanı, bineği Allah yolunda cihada hazırlamak da sadakadır.
İki hasmın arasını düzeltmek de sadakadır.
Hicrî: 27 Muharrem 1434   •Fazilet Takvim


KİM BİR KAVME BENZERSE ONLARDANDIR”






Hadîs-i Şerîf:  “Bizim dışımızdakilere benzemeye yeltenen, bizden değildir.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 26 Muharrem 1434   •Fazilet Takvim



“KİM BİR KAVME BENZERSE ONLARDANDIR”
İkinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyuruyorlar ki:
“İki dîni tasdîk eden kişi şirk ehlinden sayılır.

İslâm hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden de müşriktir. Hâlbuki küfürden teberrî etmek (uzaklaşmak) İslâm'ın şartıdır, şirk şâibesinden sakınmak tevhiddir...”

Hindûların büyük bildikleri günlere hürmet etmek, Yahûdîlerce bilinen âdetlere uymak küfrü îcâp ettirir. Nitekim bazı câhil Müslümanlar, bilhassa kadınlar, küffârın belli günlerindeki küfür merâsimini icrâ etmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar... Böylelikle o merâsime tam mânâsı ile îtinâ ve îtibâr ederler.

İslâmda bunların hepsi şirk ve küfürdür.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 3 /41)
“Bir kere, bir hastanın ziyâretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğim zaman gördüm ki kalbi şiddetli zulmet içinde... Her ne kadar bu zulmetin kalkması için teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde gizli bulunan küfür sıfatındandır. Bu sıkıntıların sebebi küfür ehlini dost edinmesindendir.

Bana mâlum oldu ki bu zulmetlerin kalkması için teveccüh etmek, yerinde bir iş değildir. Zîrâ onun bu zulmetlerden temizlenmesi, küfrün cezâsı olan cehennem azâbına bağlıdır.

Ve bana mâlum oldu ki, onda zerre miktarı îmân mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedî kalmaktan kurtulacaktır.”

Cehennem azabı -azab ebedî olsun veya muvakkat olsun- küfür ve küfür sıfatlarına mahsustur. Muvakkat cehennem azabı küfür sıfatının, ebedî cehennem azabı ise küfrün cezasıdır. (Mektûbât-ı İ. Rabbânî, 1/266.)
Hicrî: 26 Muharrem 1434   •Fazilet Takvim


8 Aralık 2012 Cumartesi

Ey oğul!






GENÇLERE ÖĞÜTLER

Ebû Hüreyre Hazretleri (r.a.) sahabe-i kiramın büyüklerinden ve alimlerindendir. En çok hadis rivayet eden altı sahabeden birisidir. Ebû Hüreyre'nin öğütlerinin kaynağı Resul-1 Ekrem Efendimizdir. Bunun için bütün öğütlerin içinde genellikle bir hadis-i şerif mevcuttur.

İslâm âdâb ve ahlâk tarihinde ilk "ey oğul" geleneğini müstakil bir kitap halinde başlatan İmam Gazali Hazretleridir. Gazalî'nin "Eyyühe'l-veled" adıyla yayınlanan ve "Ey oğul!" şeklinde tercüme edilen bu eserinin çeşitli baskı ve tercümelerinde Ebû Hüreyre'den bu mânâda öğütler nakledilmektedir. Bu hususta kaynak İmam-ı Gazali Hazretleridir.

ALLAH için iyilik et
Ey oğul!
Sakın iyiliği elden koma. Her kime iyilik edersen ALLAH için et ki ALLAH katında makbul olsun.
Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
"Yâ Ebâ Hüreyre! ALLAH'a Cebrail gibi ibadet etmiş olsan bile mü'minleri ALLAH için sevmedikçe ve münafıklara ALLAH için buğzetmedikçe kabul etmez."

Misafire ikram et

Ey oğul!
Her ne yaparsan ALLAH için yap misafire ikram eyle. Zira bu Cennet anahtarıdır.

Peygamberimize salavat getir
Ey oğul!
Kıyamet günü Arşın gölgesinde oturup mahşerin dehşetinden emin olmak istersen Peygamberimize salavat getirmeye devam et.
Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
"Yâ Ebâ Hüreyre! Mahşerde Arşın gölgesinde benimle beraber bulunup musafaha etmek istersen bana günde yüz defa salavat getir. Mahşerde benim havuzumdan içmek istersen mü'min kardeşinle üç günden fazla küsülü durma. Şarap içenden ve haram yiyenden kendini uzak tut."

İlim tahsil et

Ey oğul!
İlim tahsil etmeye çalış. Elinden geldiği kadar gayret et.
Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "Yâ Ebâ Hüreyre! Dünyada vücudun sağken ilim öğren ve ilminle amel eyle ki öldükten sonra sana fayda versin. İlim maldan hayırlıdır. Mal dünyada kalır. Ellere bırakırsın âhirette ise hesabını sen verirsin."
Resulullah (a.s.m.) bir hadiste şöyle buyurmuştur: "Beşikten mezara kadar ilim öğrenmeye çalışınız." Yani çocukluktan ihtiyarlığa kadar ilme çalış.

Alış verişte yalan söyleme
Ey oğul!
Alış verişinde yalan söyleyene Hak Taâla rahmet gözüyle bakmaz.
Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "Cenab-ı Hak yarın kıyamet gününde üç kişiye rahmet gözüyle bakmaz: Birisi fazla satış yapmak için yalan söyleyen; ikincisi olur olmaz herşey için yemin eden; üçüncüsü fazla suyu olduğu halde susuz kimseye su vermeyen adam."

Sattığını geri al
Ey oğul!
Sattığın birşeyi alan kimse pişman olup geri getirirse onu al. ALLAH sana bunun on katını ihsan eder. Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "Bir kimseye birşey satarsanız pişman olup geri getirirse alın. ALLAH böyle yapan kimseden razı olur o şey zarar getirmez fayda verir."

Ölçü ve tartıda hile yapma
Ey oğul!
Ölçü ve tartıda hile yapanları Kur'ân-ı Kerim Cehennemle tehdit etmektedir. Sattıkları şeyi eksik verenler fazla kazandıklarını sanarlar. Halbuki bu onların zararınadır. Âhiretteki azabından başka hilekârlıkları anlaşıldıkça müşteri bir daha gelmez. Fazla aldıkları kendilerine kalmaz. Belâ ve felâkete uğrarlar ve cereme verirler. Bu çok defa görülmüş ve tecrübe olunmuştur.

Emanete riayet et
Ey oğul!
Emaneti güzelce muhafaza et ve yerine getir ki Kıyamet günü korktuğundan emin olasın.
Hazret-i Musa Cenab-ı Hakka münacatında "Yâ Rabbi bir kulun emaneti güzelce yerine getirirse Sen ona ne mükâfat verirsin?"
ALLAH Azze ve Celle "Yâ Musa Ben emaneti güzelce yerine getiren kulumu Kıyamet gününde korktuğundan emin edip Cennete koyarım" buyurdu.

Rızkının az olduğuna üzülme
Ey oğul!
Rızkının az olduğuna kederlenme sabret. Resul-i Ekrem Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
"ALLAH bir kuluna rızkı az verse o da bundan sızlanıp şikâyet etmeyerek sabretse Cenab-ı Hak o kul ile meleklerine iftihar eder:
"Ey benim meleklerim! Sizler şahit olunuz bu kulumun her lokmasına bedel Cennet-i âlâda bir köşk ve bir derece ihsan eyledim. Dünyada verdiğim nimetlere kanaat edip sabrettiği için bu dereceye ulaştırdım."

İnsanlarla iyi geçin

Ey oğul!
Halka güleryüz göster. Ters suratlı olma.
Cömert ol.
Kalbin kati olmasın.
İnsanlarla iyi geçin ki seni sevip dâima beraber olsunlar. Öldüğün vakit acıyıp ağlasınlar. Dua edip daima iyiliğini söylesinler.

Selâm ver

Ey oğul!
Ne zaman ki bir mü'min kardeşine rastgelirsen ona selâm ver.
Peygamberimiz (a.s.m.) bir çocuğa bile rastgelse selâm verirdi.
Bir mü'mine "Selâmün Aleyküm" diyene on sevap "Selâmün aleyküm ve rahmetullahi ve berekâtühü" diyene ise otuz sevap yazdır.

Aceleci olma
Ey oğul!
Hiçbir işinde acele etme. Zira acele şeytan işidir. Ancak beş yerde acele etmek lâzımdır:
1. Evine misafir gelince önüne yemek getirmekte.
2. İnsanlık hali bir günah işleyince tevbe etmekte.
3. Namazın vakti girer girmez kılmakta.
4. Kızını ve oğlunu vakti geldiğinde evlendirmekte.
5. Ölüyü defnetmekte.
Acelede çok zarar vardır. İyice düşünmeden yapılan işlerde çok zaman hata ve yanlışlık olur. Sonra onu düzeltmek mümkün olmaz. Onun için işini iyice düşün sonra yap.

Günah işlemekten kork
Ey oğul!
Günah işlemekten kork. Bilhassa şu iki günahtan çekin.
1. Emrin ve idaren altındakilere zulmetmek.
2. Din yolunda hain olmak.
Bir kimse günah işlemeyi niyet eder de sonra vazgeçerse ALLAH Teâla ona Cennette bir köşk yapar. Hatırına günah işlemek gelirse ALLAH'ı düşünüp bundan vazgeç. Sana kötülük yapan kimseye karşı iyilikte bulun.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur:
"Size zarar veren kimseye iyilikle mukabele edin. Hiç kimsenin ayıbını yüzüne vurup başına kakmayın. Size zulmedenin suçunu bağışlayıp affedin. Böyle yaparsanız mükâfatınız Cennettir."

Doğruluktan ayrılma
Ey oğul!
Eğer rızkının helâl olmasını istiyorsan her iş ve hizmetinde güzellikten ve doğruluktan ayrılma.

Erken kahvaltı yap
Ey oğul!
Sabah erkenden bir şeyler ye. Erkenden kahvaltı yapmanın dört faydası var:
1. Ağız kokusunu giderir.
2. Su içersen zarar vermez.
3. Bir yere gitsen karnın tok olur.
4. Kimsenin lokmasına bakmazsın.

Az ye
Ey oğul!
Yemeği az ye. Bunun faydası suyu az içirir az uyutur. Çok yemek vücuda gevşeklik verir mideyi yorar suyu çok içirir.

Gıybet etme
Ey oğul!
Gıybetten insanların arkasından konuşmaktan sakın. Bir kimseyi gıybet edersen onun günahını üzerine almış olursun sevabın da ona gider. Bir kimse gıybet edilmesine engel olursa Cenab-ı Hak ondan yetmiş türlü âfet ve belâyı uzaklaştırır.

Yalan yere yemin etme
Ey oğul!
Sakın yalan yere yemin etme. Neslin kesilir. Kendini müttakki göstermeye çalışma. Riyakârlık yapma.
Sende olmayan bir şeyi var diye kendi kendini mahcup etme.
Daima güzel ve doğru söyle. Sözünde sâdık ol. Sâdık insanlar Cennete gider. Dilini kötü sözlere alıştırma.

Cimrilikten sakın
Ey oğul!
İki çirkin huydan sakın: Cimrilik ve kıskanma. Asıl cimrilik ilim erkân edep ve sanat öğrenmen için gelen kimseye bunları öğretmemektir. Para ve maldaki cimrilik bundan sonra gelir.
Peygamberimiz (a.s.m.) "Cimri kimse zâhid de olsa Cennete giremez" buyurmuştur.
Kıskanma: Bir kimsenin sahip olduğu mal mülk ve ilminin gitmesini istemektir.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) "Ateş odunu yiyip bitirdiği gibi haset de iyilikleri giderir" buyurmuştur.

Riyadan sakın
Ey oğul!
Bir kimse insanlar görsün bana iyi adam desinler diye namaz kılar oruç tutar iyilikte bulunursa riya işlemiş olur. Riya ise küçük şirktir. Tövbe etmedikçe affolunur günahlardan değildir.

Hiç kimseye zulmetme
Ey oğul!
Hiç kimseye zulmetme. Zulüm üç kısımdır:
1. İdaren altında bulunanlara eza ve cefa etmek.
2. ALLAH'a âsi olmak.
3. Zulme yardım etmek.
Bu üç sıfat kimde bulunursa tam bir zâlim olur zâlimlerin yeri de Cehennemdir.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) şöyle buyurmuştur: "Her kimde şu üç sıfat bulunmazsa o adam Cennetliktir: Kibir haset ve hainlik."

Musibete sabret
Ey oğul!
Her musibete karşı sabret. Baş kesilince vücut nasıl helak olursa sabır gidince de din ve ahlâk ölür.

Sövme lanet etme
Ey oğul!
Hiç kimseye sövme ve lanet etme.
Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurmuştur.
"Ya Ebâ Hüreyre! İnsanlara sövme. Onlar da babana ve anana söverler. Halka lanet etme. Eğer o lanete müstehak değilse ettiğin lanet dönüp sana gelir. Hayvanlara da lanet etme melekler de sana lanet ederler. İyiliği tavsiye et kötülüklerden sakındır. Elinden gelirse halkı fena işlerden çevir ki Cenab-ı Hak kalbini nurla doldursun."

İhlâs Sûresini oku
Ey oğul!
Evine girerken İhlâs Sûresini oku.
Peygamber Efendimiz (a.s.m.) "Her kim evine girdiği zaman İhlâs okursa fakirlik görmez" buyurdu.
Süheyl bin Sad Resulullaha (a.s.m.) fakirlikten dert yandı. Cenab-ı Resul ona şöyle buyurdu:
"Ey Süheyl evine girdiğin zaman selâm ver. Ondan sonra kırk defa İhlâsı oku."
Hz. Süheyl buna devam etti az vakit içinde çok nimet buldu. Ve çok kimse onun sayesinde geçinir oldu.

Eve Besmele ile gir
Ey oğul!
Kapının önüne gelince Bismillahirrahmanirrahim diyerek eve sağ ayağınla gir orada bulunanlara selâm ver. Eğer evde kimse yoksa "Esselâmü aleynâ ve âlâ. ibâdillâhissâlihîn" dersen eve seninle beraber şeytanlar girmez. Her neye başlarsan Besmele ile başla.

Komşularına saygılı ol
Ey oğul!
Komşulanna saygılı ol. Komşu kadınlarının büyüklerini ana orta yaşlılarını kardeş küçüklerim kızın say onlara o gözle bak ki iyi hareket etmiş olasın.

Teravih namazını kıl
Ey oğul!
Teravih namazını kılmakta çok büyük sevap vardır. Hazret-i Ali teravih namazının sevabını ayrı ayrı saydıktan sonra son gece için şöyle demiştir:
"Ramazan'ın son gecesinde teravih kıldıktan sonra Arş-ı Âlânın altından bir melek şöyle seslenir: 'Her gece teravihi kılan mü'minler Cehennemden kurtulup Cennete ve ALLAH'ın nur cemaline nail olurlar."

Orucunu güzelce tut
Ey oğul!
Ramazan orucunu güzelce tut. Her kim Ramazan orucunu güzelce tutarsa Hak Teâlâ onu bin yıl oruç tutmuş gibi sevap verir. Cehennemle arası yerle gök arası kadar uzak olur.

Nafile oruç tut
Ey oğul!
Diğer aylarda da oruç tutmak büyük ibadettir. Her ayın Pazartesi Perşembe günlerinde oruç tutana Cenab-ı Hak yedi yüz yıllık sevap ihsan eder.

İdarecilerin yanına işin olunca gir
Ey oğul!
İş başında bulunan zevatın yanına zarurî bir işin olmadıkça gitme tekellüfsüz yanlarına girme izin alarak edep ve terbiye ile gir. Söyleyeceklerini senden büyüğünden ve aklı erenlerden sor. Meramını yavaşça ve güzelce anlat. Onlara da hürmet göster.

Emniyet mensuplarına iyi davran
Ey oğul!
Emniyet mensuplarıyla görüşmen gerekirse kibirli davranma. Tatlı gülerek ve edebe riayet ederek konuş. Bir işleri düşer de yanına gelirlerse ikram et hürmetlerini kazan. Onlardan çirkin ve fena muamele görmeye sebebiyet verme.

Yaşlılara saygılı ol
Ey oğul!
Orta yaşlı kimselerle görüştüğün zaman onlara hürmet et sözlerini kesme edebinle otur bir ihtiyaçları olursa bitir. Onlara olan ihtiyacını güleryüz ve tatlı dille söyle. İnat etme kavga yapma kendini sevdir.

Delikanlılarla şakalaşma
Ey oğul!
Delikanlılarla şakalaşma. Ağır ve sert konuşma. Suallerine cevap ver. Adlarıyla çağırma. "Kardeşim evladım oğlum" diye seslen. Hürmetlerini kazan. Hürmet insanın kendi elindedir. Hürmet edersen hürmet bulursun.

Halkla laübali olma

Ey oğul!
Halkın çoğu cahildir. Edep erkân ve hürmeti tam olarak bilemezler. İşlerine karışma lâtife etme laubali senli-benli olma. Çok samimi olup hürmetini ellerine verme cehaletleriyle gönlünü yıkarlar.

Dostunu ziyarete gitmeden önce haber ver
Ey oğul!
Bir dostunu ziyarete gitmek istediğin zaman bunu önce bildir. Habersiz gitme. Kapıya varınca da tekellüfsüz içeri girme. Kapıyı çal kapı açılıp "buyurun" denilmesini bekle. Oturduğun vakit dört bir yanına bakınma. Yemek gelirse ev sahibinden önce sofraya el uzatma. Çabuk çabuk ağzım şapırdatarak yeme. Ziyarette çok oturup usandırma. Çok konuşma. Ev sahibinin hanımına dikkatle bakma. Kalkıp gideceğin zaman gülerek vedalaş.

Mahalle aralarında dolaşma
Ey oğul!
Zaruri bir işin olmadıkça mahalle aralarında dolaşıp durma. Evinin pencerelerinden dışarı bakma. Küçük çocuklarla oynama.

Yabancı kadınlara bakma

Ey oğul!
Kimsenin hanımıyla şakalaşma.
Bir kadını görünce iki kere bakma. İlk bakışın günah sayılmaz ikinci bakışta günah yazılır.
Hz. Ali "Ömrümde bir kadına şehvet gözüyle bir kere dahi bakmadım" buyurmuştur.
Bir kadına şehvetle bakmak göz zinasıdır. Böyle birşey vaki olursa derhal istiğfar edersen affolunursun. Olur olmaz yerlerde dolaşma. Bir kaza ve iftiraya uğramayasın. Er olan böyle töhmet altında kalacak yerde dolaşmaz.

Yaşlıların yanında edepli ol
Ey oğul!
Yaşlı kimselerle beraber bulunursan yanlarında hürmetle ayakta dur. Oturursan diz çöküp edeple otur. Yaşı ve bilgisi itibariyle senden büyük zatların tarafına geçme. Eğer sana birşey sorarlarsa bildiğini söyle bilgiçlik taslamak için bilmediğini söyleme; belki onların aklı senden fazladır da yanlışını fark ederler ve mahcup olursun.

İki kişinin arasına oturma
Ey oğul!
İki kişi konuşurken aralarına girme. Sana birşey söyledikleri zaman dinlemezlik yapıp etrafına bakınıp durma.
Yanında aksıran olursa ona "Yerhamükellah"de.
Yaşlı kimselerin yanından ayrılacağın zaman selâm verdikten sonra ayrıl. Yolda giderken senden büyüğün önünde yürüme. Ancak sen ondan âlim isen yürümeye hakkın vardır.

Hâkimin huzuruna davacı olarak çıkma
Ey oğul!
Hâkim huzuruna davacı suretiyle gitmemeye çalış. Bir hadis-i şerifte "Dâvasından vazgeçen davacıya ALLAH Taâla Cennette bir köşk verir ve derecesini yükseltir" buyurulmuştur.
Şayet gidersen hızlı konuşma. Yavaş yavaş konuş. Acele edersen derdini anlatamazsın sonra da zarar görürsün.
Hasmına ağır konuşma hakaret etme.
Sözünü bilerek söyle ki belaya çarpılmayasın.