17 Temmuz 2012 Salı

AMEL DEFTERİ





Amel Defterlerinin Dağıtılması

 


تفسير فاتحة الكتاب (سورة الفاتحة)

İnsanlar hesaplarının görülmesi için toplandıktan sonra, kendilerine dünyada iken yaptıkları işlerin yazılı bulunduğu amel defterleri dağıtılır. Bu defterlerin mahiyeti bilinmemektedir. Onlar dünyadaki defterlere benzetilemez. Kiramen Katibîn adı verilen melekler tarafından yazılan bu defterler hakkında Kur'an'da şöyle buyurulur:

 وَوُضِعَ الْكِتَابُ فَتَرَى الْمُجْرِمِينَ مُشْفِقِينَ مِمَّا فِيهِ وَيَقُولُونَ يَا وَيْلَتَنَا مَالِ هَـٰذَا الْكِتَابِ لَا يُغَادِرُ صَغِيرَةً وَلَا كَبِيرَةً إِلَّا أَحْصَاهَا وَوَجَدُوا مَا عَمِلُوا حَاضِرًا وَلَا يَظْلِمُ رَبُّكَ أَحَدًا
الكهف: ٤٩

"Kitap ortaya konmuştur. Suçluların onda yazılı olanlardan korkmuş olduklarını görürsün. Vay halimize derler, bu nasıl kitapmış. Küçük büyük hiçbir şey bırakmaksızın hepsini sayıp dökmüş. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Senin Rabbin hiç kimseye zulmetmez" (el-Kehf 18/49).

Amel defterleri cennetliklere sağdan, cehennemliklere soldan veya arkadan verilir. Defteri sağdan verilenlere "ashab-ı yemin", soldan veya arkadan verilenlere "ashab-ı şimal" adı verilir. Defterin sağdan verilmesi bir müjde, soldan verilmesi ise azabın habercisidir.


AMEL DEFTERLERİ

تفسير فاتحة الكتاب (سورة الفاتحة)

Mahşerde herkes toplandıktan sonra insanlar için dünyada yazıcı melekler tarafından tutulan amel defterleri dağıtılır.

Dünyada insanın yaptığı her şey, bu defterlerde bütün teferruatıyla kayıtlıdır. Unutulmamalıdır ki, bunları dünyadaki defter ve kitaplara benzetmek yanlıştır. Amel defterleri, bir kısım insanlara sağdan, diğer bir kısmına da soldan veya arkadan verilir.

Amel defterini sağdan alanlara "Ashab-ı yemin" denir ki, bunlar cennete girmeyi hak eden müminlerdir. Onların hesabı kolay ve sevinci fazla olacaktır. Sınıfını geçen örencinin karnesini alınca herkese göstermesi gibi, onlar da her önüne gelene, alın alın, kitabımı okuyun diye gösterirler.

Amel defterlerini soldan veya arkadan alanlara "Ashab-ı şimal" denir ki, bunlar, hesabı çetin olacak ve sonuçta cehenneme gidecek olanlardır. Bunlara defterleri verilirken: "Oku kitabını, bugün hesap görücü olarak sen kendine yetersin." (Isra / 14) yani defterini okuyunca hesap neticesinde nereye varacağını kendin de anlarsın, denir.

HESAP VE SUAL

تفسير فاتحة الكتاب (سورة الفاتحة)

İnsanlar amel defterlerini ellerine aldıktan ve yaptıklarını en ince detayına kadar yazıldığını gördükten sonra Allah Teala tarafından hesaba çekileceklerdir. Hesap sorgulama sırasında amel defterlerinden başka, insanın organları ve yeryüzündeki mevcudat da insanın yaptıklarına şahitlik edecektir.

Zerre ölçüsü hayır işleyenin mükafatını, kötülük işleyenin cezasını göreceği ve hiçbir adaletsizliğin söz konusu olmayacağı sorgu ve hesap sırasında insanlara şu beş şey sorulacaktır: Ömrünü nerede tükettiği, gençliğini nasıl geçirdiği, malını nerede kazandığı, nereye harcadığı, bildiklerini uygulayıp uygulamadığı (Tirmizî, "Kıyamet", l).

Çeşitli hadislerde de bütün insanların, aracı olmaksızın Allah tarafından hesaba çekileceği, müminler sorulan sorulara kolaylıkla cevap verirlerken, kafirlerin ince ve titiz bir hesap ve sorgulamadan geçirilecekleri haber verilmektedir (Buharî, "Rikak", 49; "Mezalim", 2; Müslim, "Zekat", 20; "Cennet", 18).

Ölüye sevap günah yazılması

تفسير فاتحة الكتاب (سورة الفاتحة)

Ölenin ameli kesilir. Ama iyi veya kötü çığır açanların ve sadaka-i cariye bırakanların ameli kesilmez.

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:

(Dinimizde iyi bir çığır açana, bunun sevabı ile bununla amel edenlerin sevabı verilir, o çığırda [o yolda] gidenlerin sevabından da hiçbir şey eksilmez. Dinimizde kötü bir çığır açana da, bunun günahı ile, bununla amel edenlerin günahı verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.) [Müslim]

(İyi işe vesile olan, hayatında da, öldükten sonra da o işi yapanlar kadar sevap kazanır. Kötü işe ön ayak olana da, bu iş terk edilinceye kadar, bunun günahı yazılır.) [Taberani]

(Mümin öldükten sonra, yedi amelinin sevabı kabrinde de defterine yazılır. Bunlar: İlim öğretmek, çeşme yapmak, su kuyusu kazmak, meyve ağacı dikmek, cami yaptırmak, Mushaf bırakmak, Ölümden sonra kendine istiğfar edecek salih evlat bırakmak.) (Ebu Davud)

(Anası babası vefat ettikten sonra onlar namına hac edene cehennemden azatlık yazılır ve onların ecrinden bir noksanlık olmadan tam bir hac sevabı verilir.) [Beyhekî]

Kur’an-ı kerimde de bu husus bildirilmiştir: İnsanları saptıranlar, kendi günahlarını yüklendikleri gibi saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını da yüklenirler. (Nahl 25)

Yukarıdaki ifadelerden anlaşıldığı gibi, ölenlerin ameli kesildiği halde, sağlığında iyi veya kötü bir eser bırakanların amelleri kesilmiyor. Salih evlat bırakanların da kesilmiyor. Salih evlat ana babasına dua eder, onlar için sadaka verir, kurban keser. Bu sevaplar ölen kişinin amel defterine yazılır. Hiç kimsesi olmayan günahkâr ölülerin hâlleri zordur. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Ölünün mezardaki hâli, imdat diye bağıran, denize düşmüş kimseye benzer. Boğulurken, kendisini kurtaracak birini beklediği gibi, ölü de, ana babasından, kardeşinden, arkadaşından gelecek bir duâyı gözler. Ona bir duâ gelince, dünyaya ve dünyada olanların hepsine kavuşmaktan daha çok sevinir. Allahü teâlâ, yaşayanların duâları sebebi ile, ölülere dağlar gibi çok rahmet verir. Dirilerin, ölülere hediyesi, onlar için duâ ve istiğfar etmektir.) [Deylemî]

Bu durumları iyi bilen Mazher-i Cân-ı Cânân hazretleri, bir kabrin yanına oturmuştu. (Bu mezarda cehennem ateşi var. Hadis-i şerifte (Kendisi için veya başka müslüman için 70 bin kelime-i tevhid okuyanın günahları affolur) buyuruluyor. Ruhuna (Hatm-i tehlil) sevabı bağışlayacağım. İnşallah affolur) buyurdu. Hatm-i tehlilin sevabını bağışladıktan sonra, (Elhamdülillah bu günahkâr kadın, Kelime-i tehlil sayesinde azaptan kurtuldu) buyurdu. (Makamat-ı Mazheriyye)

Hiç kimse, işlediği kötülüğün günahını başkasına veremez. Fakat mümin ibadetlerinin sevabını ölü diri herkese hediye edebilir. Kendi sevabından da hiç eksilme olmaz. (Hidaye)

Müslüman ölüler için dua etmek, Kur’an okumak çok faydalıdır. Bir hadis-i şerifte, (Ölülerinize [Müslüman ölülere] Yasin okuyun) buyuruldu. (İ. Ahmed)

Enes bin Malik hazretleri bildirir: Bir cenaze kötülenince Resul-i ekrem, (O cezayı hak etti) buyurdu. Başka bir cenazeyi de övdüler, (Ona da iyilik vacip oldu. Bunu övdünüz cenneti, ötekini kötülediniz cehennemi hak etti. Sizler yeryüzünde Allahın şahitlerisiniz) buyurdu. (Buhari) [Sizler demek, salihlerdir. Fâsıklar, gayri Müslimler Allahın şahitleri değildir. Onların sözleri ile bir kimse cenneti veya cehennemi hak etmez. Salihlerin şahitliği Allah indinde makbuldür. Bu da, ümmet-i Muhammedin üstünlüğünü gösterir. Bir âyet meali: (Siz en hayırlı ümmetsiniz.) [A. İmran 110]




Amel defteri kapanmaz

تفسير فاتحة الكتاب (سورة الفاتحة)

Bazı kimseler, ölmüş olan birinin amel defteri kapandığına göre, onun için dua etmenin, sadaka vermenin, kurban kesmenin, Fatiha okumanın veya dua etmenin bir faydası olmadığını söylüyorlar. Her gün dinin bir emrini tenkit ederek, sorgulayarak. Müslümanları dinimizden soğutmaya çalışıyorlar. Bir kimse ölünce amel defteri kapanmaz. Yani ona sevap gönderilmezse sevap alamaz. Gönderen olursa alır. 

Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:

(Bir mümin vefat edince her ameli kesilir. Yalnız üç amelinin sevabı, amel defterine yazılmaya devam eder. Bunlar, sadaka-i cariyelerinin, faydalı kitaplarının ve salih çocuklarının kendisi için ettikleri dua ve istiğfarların sevaplarıdır.) [Ebuşşeyh]

Bu hadis-i şerif amel defterinin kapanmadığını gösteriyor. Burada bildirilen üç amel nedir?
Sadaka-i cariye, devam eden hayır hasenat demektir. Cami, çeşme yol yapmak, ağaç dikmek, mektep yapmak, su kanalları yapmak gibi, insanlara faydası dokunan bütün işlerdir. Bunlar ise sayılamayacak kadar çoktur.

Faydalı eser bırakmak, dinimize dünyamıza faydalı olan her eser buna dahildir. Fıkıh kitabı, tefsir kitabı, ilmihal kitabı, tıp kitabı, fizik, kimya kitabı faydalı kitaplardandır. Kasetler, Cd’ler, filmler faydalı olmak şartı ile hepsi sadaka-i cariye hükmündedir. Faydalı bir radyo, faydalı televizyon, faydalı gazete, faydalı dergi, faydalı bir internet sitesi gibi her çeşit yayın, sadaka-i cariyeye dahildir.

Salih çocukların duası ve istiğfarları, birer sadaka-i cariyedir. Yani ana babanın defterine hep sevap yazılmasına sebep olurlar. Çocuklar, ölmüş ana babaları için, kurban keserse, Fatiha okursa, sadaka verirse, yemek yedirirse, yahut dua ederse ana babasının günahları affolur, amel defterlerine sevap yazılır. Mesela İbrahim aleyhisselam (Ey Rabbimiz, [Kıyamette] hesaba çekildiği gün, beni, ana-babamı ve bütün müminleri mağfiret et) diye dua etmiştir. (İbrahim 41)

Bu âyet-i kerimede bir müminin duası ile diğer müminlerin günahları affediliyor ki, böyle dua edilmesi emredilmiştir.

Duanın fazileti hakkındaki hadis-i şeriflerden birkaçı şöyledir:

(Dirilerin de ölülere hediyesi, onlar için dua ve istiğfar etmektir.) [Deylemi]

(Defnedilen kardeşiniz, şimdi sorguya çekiliyor, ona dua edin!) [Ebu Dâvud]

(Cenaze namazında, üç saf cemaat bulunan mümin, Cennete girer.) [Tirmizi]

Ölü için dua edilir, Kur’an-ı kerim okunur, sadaka verilir. Sadece onlar için namaz kılınmaz ve oruç tutulmaz; fakat bunların sevapları bağışlanır. Tahtavi haşiyesinde buyuruluyor ki:

(Bir kimsenin, kaza edemediği namazlarının iskâtının yapılması için bütün âlimlerin sözbirliği vardır.

Namazın iskâtı olmaz demek çok yanlıştır. Çünkü bu hususta mezheplerin icmaı vardır. [Nesai’deki] Hadis-i şerifte (Bir kimse, başkası yerine oruç tutamaz ve namaz kılamaz. Ama onun orucu ve namazı için fakir doyurur) buyuruldu.) [s.356]
 Nimet-i İslam’daki bu hadis-i şerif, Dürer’de de mevcuttur.

Oruç, namaz, sadaka ve diğer ibadetlerin sevabını başkalarına bağışlamak caizdir. (Hidaye)

Tatarhaniyye fetva kitabında (Sadaka veren kimse, sevabının bütün müminlere verilmesi için niyet ederse, kendi sevabından hiç azalmadan, bütün müminlere de sevabı erişir. Ehl-i sünnet mezhebi böyledir) buyuruldu. (Reddül Muhtar)



AMEL DEFTERİ

تفسير فاتحة الكتاب (سورة الفاتحة)


Biz her insanın işlediklerini yaptıklarını kendi boynuna doladık kıyamet gününde onun için açılmış olarak önüne konacak bir kitap çıkarırız. (17/13)

Yer Rabbi'nin nuruyla parıldadı; (orta yere) kitap kondu; peygamberler ve şahidler getirildi ve aralarında hak ile hüküm verildi onlar haksızlığa uğratılmazlar. (39/69)

Hayır; her biri kendisine açılmış sahifelerin verilmesini ister. (74/52)

Sahifeler (amel defterleri) açıldığı zaman (81/10)

Hayır; facir olanların kitabı şüphesiz 'Siccîn'dedir. Siccîn'in ne olduğunu sana öğreten nedir? Yazılı bir kitaptır. (83/7-9)

Artık kimin kitabı sağ yanından verilirse o kolay bir hesap (sorgu) ile sorguya çekilecek ve kendi yakınlarına sevinç içinde dönmüş olacaktır. Kimin de kitabı ardından verilirse o da helak (yok olmay)ı çağıracak çılgın alevli ateşe girecek. (84/7-12

تفسير فاتحة الكتاب (سورة الفاتحة)

KİRÂMEN KÂTİBİN

Cenab-ı Allah'ın İnsanların her birinin iyi ve kötü bütün işlerini yazmakla görevlendirmiş olduğu iki melek. Bu iki melek Kur'an-ı Kerim'de şu şekilde anlatılır: 

"Muhakkak sizin üzerinizde gözetici (hafız) çok şerefli yazıcılarKİRÂMEN KÂTİBİN vardır ki bunlar yaptığınız amel ve işlerin hepsini bilirler" (el-İnfitâr, 82/10-12); 

"Hatırla ki insanın hem sağında hem solunda oturan ve onun amellerini tesbit etmekte olan iki de (melek) vardır. O bir söz atmaya dursun mutlaka onun yanında hazır olan gözcü(melek)vardır" (Kâf, 50/17-18).


Allah Teâla, amellerini yazmakla vazifelendirilmiş oldukları kullara şahidlik edecekleri için, yazdıkları defterlerin önemine dikkat çekerek bu şerefli meleklerin dört özelliğini belirtmektedir:

a- Kirâmen kâtibin melekleri müvekkel oldukları kulun iyi ve kötü bütün amellerini hıfz ederler, unutmazlar. Çünkü unutmakla bir işe dair hüküm sabit olmaz.

b- Bu melekler kerîmdirler. Yani şerefli, doğru ve âdildirler. Çünkü hâin, şerefsiz ve yalancının şehadetiyle hüküm sabit olmaz.

c- Kâtiptirler. Kulların bütün işlerini yazarlar. Zira, insanın ömrünün başlangıcından sonuna kadar bütün işlerini ezberleyip bilmek mümkün olsa bile, bunları yazmakta daha fazla bir sağlamlık vardır. Yazı ile bir şeye dair şüphe ortadan kalkar ve ilim sağlamlaşır.

d- Kulların işlerini bilerek yazarlar. Bir işi resim ve yazı ile zaptetmek ilim değildir. İlimde şuurlu olarak idrak etmek şarttır. Şahidlik, şuurlu olarak bilmekle câiz olur. Kirâmen Kâtibîn kıyamet gününde şahitlik ederlerken, kulların yaptıklarını ve bunlara dair ne yazdıklarım gayet iyi bilirler.

Bazı âlimler, Kirâmen Kâtibin meleklerinin şu hadiste bildirilen melekler olduğunu söylemişlerdir: "Gece bu takım melekler, gündüz bir takım melekler size gelirler. Bunlar, sabah ve ikindi namazlarında bir araya gelip buluşurlar. Sonra sizinle kalmış bu meleklerden yukarıya çıkanlara, Rableri-onların hallerini en iyi bilen olduğu halde- kullarımı ne halde bıraktınız? diye sorar. Onlar da namaz kılarlarken bıraktık; namaz kılarlarken kendilerine gittik derler" (Buhârî, Mevakid, 16; Bed'ül-Hakk, 6; Müslim Mesacid 210; Ahmed b. Hanbel, II, 257, 486; Nesâf, Salât, 21).

Kurtubî bu gece ve gündüz meleklerinin Kirâmen Kâtibin meleklerinden başka olduğunu söylemiştir. Çünkü Kirâmen Kâtibin melekleri gece ve gündüz ayrılmaksızın kullar; gözetlerler. Halbuki hadiste bildirilen bu melekler gece ve gündüz vazife değiştirirler.

Peygamberimizin (s.a.s) açıklamalarından öğrendiğimize göre; bu meleklerden kulun sağ tarafındaki iyilikleri yazar. Sol tarafındaki melek sağ taraftakinin emrindedir. İnsan bir iyilik işlediği vakit, hemen sağ taraftaki melek on sevap yazar. Fakat (hemen helallaşılmayan kul hakları hariç) bir günah işlendiğinde sağ taraftaki melek sol taraftaki meleğe- ki bu yazmak istediği halde- yazmayı bırak, altı saat bekle, belki pişman olur, Allah'a tevbe istiğfar eder; eğer tevbe ve istiğfar etmezse bir günah olarak yaz, diye söyler (Suyûtî, Cem'u'l-Cevamı' 6624 nolu hadis, ed-Dürri'l-Mensur, ilgili âyetlerin tefsiri, V, s. 47, Mısır, 1314; Ali el-Muttekî, Kenzu'l Ummâl, 10192, 10212 nolu hadisler, Lakkanî, Şerhu Cevhereti't- Tevhid, Mısır, 1375/1955, s.210).

Bazı İslâm âlimleri, bu meleklerin mübah olan işleri yazmadığına kail olmuşlarsa da, kulun zâhire çıkan her şeyini yazdıklarına dair rivayetler daha kuvvetlidir. Sağdaki meleğin yazmadığı şeyleri soldaki melek yazmakla görevlidir. Böylece, kulun her işini, hatta hastalık anındaki inlemesini bile melekler yazarlar (Suyutî, el-Hakaik fi Ahbâri'l-Memâlik, Beyrut 1988/1408, s.92).

Kulun nefsinde gizli kalan düşünce, niyet ve vesvese gibi şeylere gelince; kulların organları ile işleyerek zahire çıkan işleri ile beraber bütün bunları bilir: "Andolsun, insanı Biz yarattık, nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu da biliriz. Biz ona sah damarından daha yakınız" (Kâf, 50/16) âyeti bunu açıkça ifade etmektedir. Kulların, işlemeyi azmetmeyip kastetmedikleri vesvese ve düşünceleri yazılmaz. Peygamberimizden (s.a.s) rivayet olunduğuna göre; Kul, hayırlı bir işi işlemeyi kasdeder de, işleyemezse buna bir sevab yazılır. Kötülük işlemeyi diler de, bunu bilfiil teşebbüs etmeyerek işlemezse, bir günah bile yazılmaz. Melekler, gaybı, kulun içinden geçen niyetlerini bilmezler. Fakat, kul bir iyilik yapmayı kasd edince, ondan meleklerin idrak edeceği misk kokusu gibi bir koku yayılır da bundan o kulun iyilik yapmaya azmettiğini bilirler. Kötülüğü kasdedince de, onun kötülük yapmaya niyet ettiğini anlarlar (Celâleddin es-Suyûtî, el-Habâik, s.106). Lakkânî'nin naklettiğine göre Kirâmen Kâtibîn, kulun itikad, niyet, ve kasıtlarının hepsini anlayıp muhafaza ederler (Lakkânı, Şerh-u Cevhereti't- Tevhîd, s. 108).

Kirâmen Kâtibin, kulun iyi ve kötü her işinin günah ve sevablarını yazarlar. Fakat kul iyi işini içinden samimi olarak, Allah rızası için yapmayınca, katıksız Allah rızası için yapılmayan ameller geçersiz sayılır. Hatta melekler, kulun iyiliklerini çok sayıp beğenerek Allah'ın dilediği katına ulaştırdıklarında, Allah, onlara şöyle vahyeder: "Siz kulumun amelini gözetip zapt eden idiniz. Ben ise kulumun nefsinde olan niyetinin gözeticisiyim. Kulum, amelini halis ve katıksız olarak benim rızam için yapmadı. Bunu Siccîn'e atınız". Melekler, az ne önemsiz buldukları kulun amelini de Allah'ın dilediği mülk ve saltanatından olan katma ilettiklerinde, Allah onlara vahyeder ki, "Sizler kulumun işini yazıyordunuz. Ben ise onun nefsinde olanı bilir ve gözetirim. Amelini katlayın da onu İlliyyin'e atın" 'Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, VI, Mısır, 1314; s.104, el-Habâık, s.95; İbn Ebi'd-Dünya, el-İhlâs).

Kişinin halis olarak iyi niyeti, niyetsiz amelinden hayırlıdır. Kul, Allah rızası için iyi amel işlemeye niyet edince, hastalık gibi bir engel çıkınca, veya sıhhatli zamanındaki gibi salih ve çok amel işleyemeyince, Allah, ona sıhhatli zamanında işlediği gibi niyetine göre sevab yazdırır. Bu konuda pek çok hadis vardır: İbn Ömer'den; Resulûllah buyurdu ki: "Vücuduna bir hastalık ve bu belâ isabet eden müslümanların amellerini muhafaza eden meleklere Allah Tealâ şöyle emreder: Kulum için benim bağım (engelim) ile engellendiği müddetçe, önceden her gün ve her gece işlediği kadar hayırlı ameli yazınız" (Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, s. 194, 198).

Kiramen Kâtibin melekleri kullar cima ettiklerinde ve ayak yoluna çıktıklarında yanlarından ayrılırlar. Hattâ kişi guslederken, çıplak vaziyette bulunduğu zaman ve cünüb iken de yanından ayrılıp geriden gözetlerler (Suvûtı, ed-Dürrü'l-Mensûr, V, s.323; Lakkânî, Şerhu Cevhereti't-Tevhîd, s.208). Fakat insan her ne vaziyette bulunursa bulunsun mutlaka onu gözetleyip amelini hıfzedip yazarlar. Kişi ölünce de kabrinin başında beklerler (Suyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, VI s.105; Cema'u'l-Cevâmi 5089 nolu hadis; ali el-Muttakî, Kenzü'l-Ummâl, 42967 nolu hadis).

Allah Teâlâ'nın her bir insana işlerini yazmak için iki melek tayin buyurması aklen mümkündür. Peygamberliği delillerle isbatlanmış olan Hz. Muhammed (s.a.s) ve onun Allah katından tebliğ ettiği Kur'an-ı Kerim, aklen mümkün olan Kiramen Kâtibîn meleklerinin varlığını bildirmiştir. Mutlaka bunlara inanmak lazımdır.

İnsan, meleklerin iyilik ve kötülüklerini yazdığına ve Allah'ın da her şeyi bildiğine inanınca, günahlardan vazgeçip iyilik yapmaya çalışır. Kişi mahşerde, günahını inkâra yeltenirse, Allah'ın bilmesi, meleklerin şahidliği ve defterlerin elde bulunması onu susturur. Biz bu defterlerin mahiyetini bu dünyada bilemeyiz. Allah'ın bu meleklerini kullarının yanında bulundurup bunlara amellerini yazdırması, O'nun tam adaletinin gereği ve tecellisi ve kıyamet kopunca, kurulacak büyük mahkemenin önemini belirtmek içindir.

Kiramen Katibin meleklerinin tuttuğu defterler mahkeme-i kübrâda sahiplerine verilecektir. Bu konuda Cenab-ı Allah şöyle buyurur: "Biz her insanın amelini (amel defterini) boynuna doladık. Kıyamet gününde onun için (her bir insan için amelleri yazılmış) bir kitab çıkarınız ki, açılmış olduğu halde o (insan) buna kavuşur; kitabını oku, bu gün sana karşı bir hesab görücü olmak bakımından nefsin yeter (denilir)" (el-İsrâ, 17/13, 14). İnsana, "Bu deftere senin işlediğin her şey yazıldı, hiç bir şey eksik bırakılıp unutulmadı" denilir. O gün herkes defterinde yazılanlara vakıf olacaktır. İnsanın yaptıkları, bütün iyi, kötü amelleri boynuna dolanmıştır. Hiç bir kimseye yaptığı amelinin sorumluluğundan kaçış ve kurtuluş yoktur.


تفسير فاتحة الكتاب (سورة الفاتحة)


Rabbimiz cümlemizin amel defterini sag taraftan verdigi kullarından eylesin.

Şu fani dunyada bize onun rızasını kazanmaya fırsat olan yerde, rızasını kazanıp, Peygamber efendimizin şefaatine de nail eylesin... 

Hesapsız, azapsız,sorgusuz,sualsiz o güzel cennetine girenlerden eylesin. .Aminn





بسم الله الرحمن الرحيم

الحمد لله، والصلاة والسلام على رسول الله، أما بعد،

فيا أيها الانسان:

هل راقبت خواطرك في يومٍ ما؟ هل أبصرتها؟

هل راقبت هؤلاء الملائكة الذين يوكلهم الله -تعالى- بكتابة ما يصدر منك؟

هل أكرمتهم؟ فإنهم والله كرامٌ كاتبون.

يا أيها المسلم:

لقد أمرنا الله بمراقبته في السر والعلن، فهو المطلع على بواطننا، وكما يطلع على ظواهرنا، قال -سبحانه وتعالى-: (وَلَقَدْ خَلَقْنَا الإِنْسَانَ وَنَعْلَمُ مَا تُوَسْوِسُ بِهِ نَفْسُهُ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ . إِذْ يَتَلَقَّى الْمُتَلَقِّيَانِ عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ . مَا يَلْفِظُ مِنْ قَوْلٍ إِلا لَدَيْهِ رَقِيبٌ عَتِيدٌ)(ق:16-18)

قد يخطر ببالك أيها الحبيب وتظن أنه باستطاعتك أنه تعترض على هذه الكتابة ولعلك تقول: أنا لم أفعل، فما بالك لو أقام الله -تعالى- شهوداً عليك من نفسك؟

(
الْيَوْمَ نَخْتِمُ عَلَى أَفْوَاهِهِمْ وَتُكَلِّمُنَا أَيْدِيهِمْ وَتَشْهَدُ أَرْجُلُهُمْ بِمَا كَانُوا يَكْسِبُونَ)(يس:65).

عند ذلك تقول لجوارحك: (وَقَالُوا لِجُلُودِهِمْ لِمَ شَهِدْتُمْ عَلَيْنَا قَالُوا أَنْطَقَنَا اللَّهُ الَّذِي أَنْطَقَ كُلَّ شَيْءٍ وَهُوَ خَلَقَكُمْ أَوَّلَ مَرَّةٍ وَإِلَيْهِ تُرْجَعُونَ . وَمَا كُنْتُمْ تَسْتَتِرُونَ أَنْ يَشْهَدَ عَلَيْكُمْ سَمْعُكُمْ وَلا أَبْصَارُكُمْ وَلا جُلُودُكُمْ وَلَكِنْ ظَنَنْتُمْ أَنَّ اللَّهَ لا يَعْلَمُ كَثِيرًا مِمَّا تَعْمَلُونَ . وَذَلِكُمْ ظَنُّكُمُ الَّذِي ظَنَنْتُمْ بِرَبِّكُمْ أَرْدَاكُمْ فَأَصْبَحْتُمْ مِنَ الْخَاسِرِينَ)(فصلت:21-23).

وكما قال -سبحانه-: (يَوْمَ تَجِدُ كُلُّ نَفْسٍ مَا عَمِلَتْ مِنْ خَيْرٍ مُحْضَرًا وَمَا عَمِلَتْ مِنْ سُوءٍ تَوَدُّ لَوْ أَنَّ بَيْنَهَا وَبَيْنَهُ أَمَدًا بَعِيدًا وَيُحَذِّرُكُمُ اللَّهُ نَفْسَهُ وَاللَّهُ رَءُوفٌ بِالْعِبَادِ)(آل عمران:30).

فلتعلم :

أن الله يعلم ما نُسر وما نُعلن، بل وما توسوس به النفوس، فهو -سبحانه- أقرب للإنسان من أقرب شيء في الإنسان، فهذا يدعوك إلى مراقبة خالقك في كل ما يصدر منك من قول أو فعل أو حركة أو سكنة (وَإِنَّ عَلَيْكُمْ لَحَافِظِينَ . كِرَامًا كَاتِبِينَ . يَعْلَمُونَ مَا تَفْعَلُونَ)(الانفطار:10-12).

فلتكرم ملائكة الرحمن الذين وكلهم الله بحفظ عملك، وإياك أن تؤذيهم، فما يستحقون منك إلا أن يروا كل عمل صالح، ولتُخْفِ هذا القبيح عنهم، فإنهم والله ليتأذون من ذلك، فلتكرم عباد الله المكرمين.

ولتُشهِد قلبَك مشهد علم الله المحيط، فهو سبحانه قد أحاط بكل شيء علماً، فلا يعزب عنه مثال ذرة في السموات ولا في الأرض، ويعلم ما يقر في البحر، وما كان تحت الجبال، وما تحت الأرض، فهو يعلم ما يلج في الأرض، وما يخرج منها، كما أنه -سبحانه وتعالى- يعلم ما ينزل من المساء وما يعرج فيها.

فأنت تعامل رباً يعلم خائنة الأعين وما تُخفي هذه الصدور.

وانظر أيها الحبيب إلى لقمان -عليه السلام- وهو يعلِّم ولده كيف يراقب ربه في كل شيء حتى خواطره (يَا بُنَيَّ إِنَّهَا إِنْ تَكُ مِثْقَالَ حَبَّةٍ مِنْ خَرْدَلٍ فَتَكُنْ فِي صَخْرَةٍ أَوْ فِي السَّمَوَاتِ أَوْ فِي الأَرْضِ يَأْتِ بِهَا اللَّهُ إِنَّ اللَّهَ لَطِيفٌ خَبِيرٌ)(لقمان:16).

فإذا علم الإنسان ذلك لأسرع في حراسة خواطره وإراداته، وجميع أحواله وعزماته، وجوارحه؛ لعلمه ويقينه أن حركاته الظاهرة والباطنة، وخواطره وإراداته، وجميع أحواله ظاهرة مكشوفة لديه علانية بادية لا يخفى عليه منها شيء.

فسبحانه سبحانه، ما أعظمه! وما أرحمه! وما أحلمه!

فلا إله إلا الله، ولا رب لنا سواه نعبده ونتوكل عليه, فهو نعم المولى ونعم النصير... والحمدلله والصلاة والسلام على رسول الله وعلى آله وصحبه أجمعين

"SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

1 yorum: