Alem ağacının meyvesi olan Adem aleyhisselâmın ruhu….
Alem
ağacının meyvesi olan Adem aleyhisselâmın ruhu, cümleden önceyken, cümleden
sonra ortaya çıkmasını ve cennete çıkmasını ve oradan inmesini; zürriyetiyle
yeryüzünün imaratını ve onun neslinden Habib-i Ekrem Muhammed sallallahü taâlâ
aleyhi ve sellem hazretlerinin doğuşunu, onun şeriat ve efendiliğinin bâkî
olduğunu bildirir.
Ey aziz,
malûm olsun ki, müfessirler ve muhaddisler ittifak ile demişlerdir ki: Hak
Taâlâ, ruhlar âlemini yaratıp, ikibin yıl kadar müddetten sonra cesetler
âlemini dahi icat eyleyip, altı günde arş-ı âlâdan karanlık ve perdeye
varıncaya dek cümlenin tamamiyle nizamını vermiştir.
Sonra
kendisine yakın melekleri arş-ı azamın ayağında iskân edip, korkan ve saf tutan
melekler için arşın çevresini mekan eylemiştir. Diğer kerim meleklerin
mertebelerince her zümresine belirli bir makam ihsan edip; bir sınıfını
kürsüde, bir sınıfını sidrede, bir sınıfını liva-yı hamd altında ve daha birçok
sınıflarını cennette huri ve gılmanlar ile iskân eylemiştir.
Meleklerin
nice bin sınıflarıyle gökler, yerler, denizler ve cehennemler dolmuştur.
Onları, yerlerde ve denizlerde olan yaratıklarına hizmetçi kılmıştır.
Cehenneme
dolan melekler zebaniler olmuştur. Mücerret ruhlar, bölük bölük askerler olup,
gökleri ve yerleri kuşatmış olan İsrafil’in surunun içinde, her zümre
mertebesince makamını bulmuştur. Çünkü Hak Taâlâ, gökleri ve yeri yarattığı
gün, cisimler âleminin her semtini arş-ı âlâdan en aşağı perdeye varıncaya dek
melekler, ruhlar, cisimler, yaratıklar ile dopdolu kılmıştır.
Bu dünyayı
dahi yani yeryüzünü hem çeşitli yaratıklardan hâli koymayıp, o vakitte çıplak
zeminin bütün vâdilerinde ve dağlarında darı bitirip, bütün yeryüzünü iyice
doldurdukta; kudretiyle bir tavus kuşu yaratıp, dünya dolusu darıyı ona rızık
etmiştir. Bundan sonra tavus kuşu, kendisine verilen rızkı yıllarca yiyip, on
adet vâdide darı kaldıkta; korkusundan günde on tanesini yerinden kaldırırdı.
Bir zaman sonra bir vâdi darı kalmıştır. Bu durumda kuş, günde bir tane ile kanaat
etmiştir. Ta ki, kendisine ayrılan rızık bittikte; kuşun eceli gelmiştir.
Bir kere
fikrolunsa ki, bu köhne dünya ne zamandan beri bu nizamı bulmuştur. Ve nelerden
geri kalmıştır; akıl sahiplerine son derece ibret tevhası olmuştur.
Bundan sonra
Hak Taâlâ, hikmetiyle bu yeryüzünde renksiz ve dumansız ateşten cinleri
yaratıp, Mearic ismiyle dahi isimlendirmiştir. Mearic, cinlerin babasıdır.
Ondan eşini yaratıp, Mearice nâmıyle ad vermiştir. Onların evlenmesinden cin
taifesi doğup, nice yüzbin kabile vücuda gelmiştir. Lanetlenmiş İblis, onlardan
peyda olmuştur. Cin taifesi o derece çoğalmıştır ki, yeryüzünü doldurmuştur.
Onların aslî suretleri insan suretindedir. Melekler gibi lâtif cisimli
olduklarından, murat ettikleri suretlerde teşekkül ederler.
Onların
zürriyeti çok olduğundan yeryüzüne sığmayıp, lânetlenmiş İblis, çocuklarıyla
dünya göğüne çıkıp, onda sakin olmuştur. Bütün cinler, gece ve gündüz Allah
Taâlâ’ya ibadet edip, asla âsi olmazlardı.
Böylece
yedibin sene geçtikten sonra yeryüzünde kalanları, türlü bozgunculuklara ve kan
dökmeye başladılar. İtaatı terk edip, isyan işlediler.
Bundan sonra
Hak Taâlâ, her yüz yılda bir kere kendilerinden peygamber gönderdikçe; onu
helâk edip onikibin senede yüzyirmi peygamber katletmişlerdir.
Bundan sonra
Hak Taâlâ, onlara hışmedip, dünya göğünde sakin olan iblis’i çocuklarıyla
yeryüzüne gönderip, yerde olan cinleri bir yere topladıkta; gökten bir ateş
inip; cümlesini yakmıştır. “Gökten gönderdiği iblis
soyunu denizlerdeki adalarda iskân edip, İblis, Allah’a gayet itaatkar ve boyun
eğici olduğundan, onu yedinci göğe kaldırmıştır. İblis, ilahî dergahta makbul
olmuş, allah onu cennete sokmuştur. Yeryüzü boş kalmasın için, dünya göğünden
melekler indirip, iskân etmiştir. Onlar da, hak Taâlâ’ya ibadetle meşgul olup,
bin yıl dahi bu minval üzere gitmiştir ki, cinlerin babası Mearic yaratılalıdan
beri yılların sayısı yirmibin yıla yetmiştir.
Bundan sonra
Hak Taâlâ, âlemin efendisi, insanların babası olan Hazreti Adem aleyhisselamı
yaratmak murat eyledikte;
Azrail
aleyhisselamı gönderip, yeryüzündeki yedi iklimden
toprak aldırmıştır. Cebrail aleyhisselamı gönderip, o, kuru toprağı kırk gün yoğurmuştur. Bundan sonra Hak
Taâlâ, o çamuru en güzel biçim üzere Numan vâdisinin içinde
şekillendirmiştir.
Kendi
ruhundan onun başına üfleyip, yeryüzünde onu meleklerin secde yönü ve insanlara
peygamber etmiştir. Bütün melekler ona secde eyledikte; İblis, buna “hayır” deyip, secde etmediği için lânetlenmişlerden ve
kovulmuşlardan olmuştur.
Kıyamete
kadar da mühlet almıştır. Sayısız zürriyetiyle Adem’in zürriyetine tasalluta
fırsat bulmuştur. İnsanoğlunun bedeninin her
yerinden girip, damarlar içinde kan gibi akıp, yoldan çıkarmaya çalışır.
Lâkin hiç kimseyi cebren âsi ve kâfir edemez. Ancak ibadetleri acı ve zor,
günahları lezzetli ve kolay göstermekle vesvese eder. Hak Taâlâ, cümlemizi onun
şerrinden korusun. Amin!
Hak Taâlâ,
Adem peygamber aleyhisselamı yeryüzünde yarattıktan kırk yıl sonra onu göklere
kaldırıp, firdevs cennetine sokup, cennet elbiseleri giydirip, çok nimetler
ihsan etmiştir. Ona, bir nimeti verdikçe: “Bu nimetle
kanaat eder misin?” deyip, Adem aleyhisselama hitap etmiştir. O dahi: “Kâni değilim ya Rabbi!” diye cevap vermiştir. Ta ki,
Adem aleyhisselama bir gaflet verip, sol kaburga kemiğinden Hazreti Havva
anamızı yarattıkta; Adem, gözünü açıp, görmüştür ki, yanında kendi benzeri bir
sevimli insan oturmuştur. Böylece onunla sohbet, ülfet ve vuslat hâsıl oldukta;
Hak Taâlâ, yine hitap edip buyurmuştur ki “Ey Adem! Bu
nimetimle nicesin?” O dahi cevap vermiştir ki: “Ya
Rabbi! Hesapsız ynimetinin denizine batmışımdır. Bu nimetini, cümleden büyük
bulmuşumdur. Bununla kanaat kılmışımdır. Çünkü Havva ile sükûnet bulup,
ülfetiyle ünsiyet kılıp, ondan kâm almışımdır. Bundan gayri ikrama hacet
kalmayıp, bu ihsanının şükür ve sürûruyla dolmuşumdur.” Bundan sonra Hak
Taâlâ, ona: “Ey Adem! Havva ile cennetimde sâkin
olup, her nimetten lezzet alasınız. Ancak buğday ağacına yakın gelmeyesiniz.
Ondan yiyip, bana âsi olmayasınız,” diye tenbih buyurmuştur. Bu minval
üzere hazreti Adem, Havva ile bin yıl kadar cennet safalarını
sürmüşlerdir.
Bundan sonra
Adem babamız, Havva anamızın sözüne uyup, buğday ağacından alıp, ikisi de
yedikte; Hak Taâlâ aleyhisselam, Hindistan’da yüksek bir dağ üzerine inmiştir.
İkiyüz yıl o dağda ağlayıp, tevbeye meşgul oldukta; tevbesi kabule yetmiştir.
Havva anamız dahi, adem babamızı isteyip ikiyüz yıllık hasretle Arafat dağı
üzerinde kavuşmak müyesser olmuştur.
NAZM
İki canibden ol iki müştak
İkisi bile mübtela-yı firak
Birbirine heman eriştiler
Ağlaşıp, sarmaşıp, görüştüler.
Bundan sonra
Şam’a gelip, onda kalıp, Habil ve Kabil orada dünyaya gelip, yine Hindistan’a
gitmişlerdir. Ömürlerinin süresi ikibin sene oldukta; hazreti Adem aleyhisselam
Serendib adasında; ondan kırk yıl sonra hazreti
Havva Cidde’de vefat etmişlerdir.
Bundan sonra
Adem ile Havva’nın zürriyetleri yeryüzünü meskûn ve mamur etmişlerdir. Hazreti
Adem aleyhisselamın neslinden nice bin kimseler nübüvvete ermişlerdir.
Hazreti
Adem’den altıbin sene geçtikte; Mekke-i Mükerreme’de hazreti İsmail evladından,
Kureyş Kabilesinden, Haşim Oğullarından Abdullahl’ın sulbünden Muhammed Mustafa
sallallahü taâlâ aleyhi ve sellem hazretleri dünyaya gelip, kırk sene velayet
zevkiyle safalar sürmüştür.
Kırkbir
yaşında bütün insanlara ve cinlere peygamber olup, onüç sene Mekke’de
kâfirlerden cefalar görmüştür. Mekke’de mağlûp iken, Medine’ye hicret etmiştir.
Hicretin onuncu senesi Mekke‘ye galip gelip fethederek, yine Medine’ye
gitmiştir. O seni Medine’de yaşı altmışüç yıla yetmiştir. O sene de Medine’de
vefat etmiştir.
Bizim
Peygamberimiz sallallahü aleyhi ve sellem odur ki: Peygamberlerin sonuncusudur,
ondan sonra peygamber gelmez, şeriatı kıyamete dek bâkidir; ortadan
kaldırılmaz, değiştirilmez, hükümleri bozulmaz. Hicretten bu zamana gelinceye
dek ay senesine göre tarih, binyüz yetmişe, yetmiştir. (H. 1170 / M.
1756).
Şu halde
zamanın sonu olup, dünyanın ömrü geçip gitmiştir. Kıyamet yakın olup; edep,
haya, sevgi, vefa, doğruluk ve safa yitmiş ve batmıştır. Zira ki Peygamberimiz
sallallahü taâlâ aleyhi ve sellem hazretlerinin haber verdiği kıyamet
şartlarının nicesi zuhur etmiştir. (Ey Allahım! Ahirzamanın fitnesinden bizi
koru. Bizi şehadet ve iman ile dünyadan çıkar; rahmetinle ey Rahman ve Rahim
olan Allah!)
Kaynak : Marifetname – Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri
..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder