رَسُولُ
اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: الْعِلْمُ عِلْمَانِ : عِلْمٌ عَلَى
اللِّسَانِ فَذَلِكَ حُجَّةُ اللهِ عَلَى خَلْقِهِ وَعِلْمٌ فِي الْقَلْبِ
فَذَلِكَ الْعِلْمُ النَّافِعُ. (إحياء)
بيغمبر
أفندمز صلى الله عليه وسلم بيوردلر ."علم
إيكى در . برى دلده اولاندركى بو ، الله تعالى نيك قوللرى عليهنه بر دليل در ،
ديكرى ده قلبده اولان علم در . إشده فايداسى اولان علم بودر ."
Peygamber Efendimiz (sallallâhü aleyhi ve sellem) buyurdular:
“İlim ikidir. Biri dilde olandır ki bu, Allâhü Teâlâ’nın kulları
aleyhine bir delilidir, diğeri de kalbde olan ilimdir. İşte faydası olan
ilim budur.”
(Hadîs-i Şerîf, İhyâu Ulûmiddîn)
Hicrî: 02 Cemâziyelevvel 1438
Fazilet Takvimi
TASAVVUFA DAİR BİR ESER: MİFTÂHU’L-KULÛB
Mehmed Nûri Şemseddin Nakşibendî (k.s.) 1843 senesi Mayıs
ayında Peygamber Efendimizin (s.a.v.) manevi işaretleriyle
Miftâhu'l-Kulûb isimli eseri telife başlamışlardır.
Mehmed Nûri Efendi (k.s.), Miftâhu'l-Kulûb'u telif sebebini kitabının
başında şu şekilde beyân etmiştir (kısaca): “Hücremde iken Resûlullah
(s.a.v.) Efendimiz zuhûr edip bu âciz kula hitâben şöyle emir
buyurdular:
“Evlâdım Nûri! Ümmetlerimin kolay bir şekilde doğru yolu bulup rızâyı ilâhîye ermelerini isterim.
Bazı kimseler çıkıp sûfî elbisesi giyip evliyâdan olduklarını iddiâ
ederler. Şerîatime aslâ îtibâr etmeksizin evliyâullâhın yazdığı
risâleleri mütâlaa ederek meclislerde ondaki malumatları kendi akıl ve
hevâsına göre halka anlatırlar. Hem kendinin sapkın olduğunu bilmez, hem
de ümmetlerimin yoldan çıkmasına sebep olurlar. Onlar yüzünden ilim
talebelerine, ilmiyle amel eden âlimlere ve sâlihlere iftirâ edilip
yanlış gözle bakılır oldu.
Hâlbuki talebeler, âlimler ve sâlih kimseler ancak benim şerîatime ve
sünnet-i seniyyeme yapışarak Hakka vâsıl olurlar. Böyle bizi bulamamış
olanların içlerinde bazı kâbiliyeti olanlar da kendisi bir mürşide
muhtaç iken kuru söz ve taklidde kalıp mürşitlik iddiasıyla geçinirler.
Lâkin soğuk demir dövdüklerinden haberleri yoktur. İşte bu helak
çukurundan ümmetlerimi kurtaracak şey, şerîat, tarîkat, mârifet, hakîkat
ve vuslat nedir bilinmesidir. Bunları onlara anlat ki âşık ve sâdık
ümmetlerim yollarını doğrultsunlar. Bu risâleye ‘Miftâhu'l-Kulûb Sırr-ı
Şemseddin' ismi verilsin.”
Ben dahi “me'mûr ma'zûrdur” diyerek ve Resûlullâh'ın (s.a.v.)
fermânına imtisâl ederek, bu risâle-i şerîfeye başladım. Cenâb-ı Hak'tan
güzelce bitirmeye muvaffak kılmasını recâ ve niyaz ederim.”
Miftâhu'l-Kulûb tasavvufa dâir üç risâleden meydana gelmektedir: Miftâhu'l-Kulûb, Risâle-i Murâkebe, Risâle-i Pendiyye.
Kitabın sonunda Hazret-i Ali'ye (k. v.) ve müellifin kendisine âit
Vasiyetnâme ve Tarîkat-i Aliyye'ye intisâb eden ehl-i sülûka lâzım olan
şartlar vardır.
Hicrî: 02 Cemâziyelevvel 1438
Fazilet Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder