قَالَ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ: إِنَّ الْعَبْدَ إِذَا صَلَّى فِي الْعَلَانِيَةِ فَأَحْسَنَ وَصَلَّى
فِي السِّرِّ فَأَحْسَنَ قَالَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ هٰذَا عَبْدِي حَقًّا. (هـ)
" محقق بر قول عاشكار نماز قلار و نمازنى اخلاصله و تعديلى
اركانه رعايت اده رك قلارسه كزلى نماز قلار و نمازنى اخلاصله و تعديلى اركانه
رعايت اده ره ك قلارسه الله عزَّ و جلله شويله بويورور . إشده بو بنم حقيقى قولوم
در ."
“Muhakkak bir kul âşikar namaz kılar ve namazını ihlâsla ve
ta’dil-i erkâna riâyet ederek kılarsa, gizli namaz kılar ve namazını
ihlâsla ve ta’dil-i erkâna riâyet ederek kılarsa Allah azze ve celle
şöyle buyurur: ‘İşte bu, benim hakîkî kulumdur.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i
İbn-i Mâce)
Hicrî: 25 Muharrem 1437 Fazilet Takvimi
İHLÂS NEDİR?
“İnsanlardan dolayı ameli terk etmek riya, onların hatırı
için amel etmek şirktir. İhlâs ise, Allâhü Teâlâ’nın seni bu iki
hastalıktan korumasıdır.” Fudayl b. Iyâz (rah.)
“Amellerde ihlâs, işlediği amel için ne dünyada ne de âhirette bir karşılık beklememektir.” Ruveym (rah.)
“İhlâs sahibi kötülüklerini gizlediği gibi iyiliklerini de gizler.” Yakub el-Mekfûf (rah.)
“İhlas, kulun hareket ve sükununun yalnız Allâhü Teâlâ için olmasıdır.” Sehl (rah.)
“Kul ihlâslı olursa şeytanın birçok vesvesesinden ve riyadan kurtulur.” Ebû Süleyman ed-Dârânî (rah.)
Sehl bin Abdullah’a (rah.): “Nefse en ağır gelen şey nedir?” diye soruldu.
“İhlâstır. Zira ihlâsta nefis için bir nasib yoktur.” buyurdular.
OSMANLI SULTANLARININ YÜKSEK MERTEBELERİ
Osmanlı Sultanlarının İslâm’a ve Müslümanlara hizmetleri çok büyüktür.
Âl-i Osman, ümmet-i Muhammed’i bir araya topladı, zulümle hüküm sürenleri, Mısır, Şam, Irak, Yemen’de, doğu ve batıdaki Ehl-i sünnete musallat olmuş sapık hükümetleri ve hâricîleri kahrettiler.
Haremeyn-i şerîfeyn, Kudüs-i şerîf ve diğer peygamber türbelerinin hizmetiyle şereflendiler.
Onların fütuhâtları Hazret-i Ömer’in fetihlerine benzemektedir. Onlar zamanında İslâm beldelerinin hududu genişledi, Müslümanlar her türlü tehlikeden korundular.
Ümmet-i Muhammed onların fetihlerine son derece sevindi, devletleri bütün cihânın gördüğü en büyük devlet oldu. Zira onlar mahlûkâtın (yaratılmışların) efendisi Resûlullâh aleyhisselâmın dinine son derece hürmet gösterdiler, devletlerinde eşrâf (Resûlullâh Efendimiz’in mübarek nesli) ve ulemâ en yüksek saygı ve ikrâmı gördü.
İşte bu güzel hasletleri sebebiyle Osmanlı Sultanlarının vallâhi yeryüzündeki her Müslüman üzerinde hakları vardır. Kıyâmet gününe kadar Müslümanlar evlâddan evlâda onlara muhabbet besleyeceklerdir. (Yusuf Nebhânî, Hulâsatü’l-Beyân)
“Amellerde ihlâs, işlediği amel için ne dünyada ne de âhirette bir karşılık beklememektir.” Ruveym (rah.)
“İhlâs sahibi kötülüklerini gizlediği gibi iyiliklerini de gizler.” Yakub el-Mekfûf (rah.)
“İhlas, kulun hareket ve sükununun yalnız Allâhü Teâlâ için olmasıdır.” Sehl (rah.)
“Kul ihlâslı olursa şeytanın birçok vesvesesinden ve riyadan kurtulur.” Ebû Süleyman ed-Dârânî (rah.)
Sehl bin Abdullah’a (rah.): “Nefse en ağır gelen şey nedir?” diye soruldu.
“İhlâstır. Zira ihlâsta nefis için bir nasib yoktur.” buyurdular.
OSMANLI SULTANLARININ YÜKSEK MERTEBELERİ
Osmanlı Sultanlarının İslâm’a ve Müslümanlara hizmetleri çok büyüktür.
Âl-i Osman, ümmet-i Muhammed’i bir araya topladı, zulümle hüküm sürenleri, Mısır, Şam, Irak, Yemen’de, doğu ve batıdaki Ehl-i sünnete musallat olmuş sapık hükümetleri ve hâricîleri kahrettiler.
Haremeyn-i şerîfeyn, Kudüs-i şerîf ve diğer peygamber türbelerinin hizmetiyle şereflendiler.
Onların fütuhâtları Hazret-i Ömer’in fetihlerine benzemektedir. Onlar zamanında İslâm beldelerinin hududu genişledi, Müslümanlar her türlü tehlikeden korundular.
Ümmet-i Muhammed onların fetihlerine son derece sevindi, devletleri bütün cihânın gördüğü en büyük devlet oldu. Zira onlar mahlûkâtın (yaratılmışların) efendisi Resûlullâh aleyhisselâmın dinine son derece hürmet gösterdiler, devletlerinde eşrâf (Resûlullâh Efendimiz’in mübarek nesli) ve ulemâ en yüksek saygı ve ikrâmı gördü.
İşte bu güzel hasletleri sebebiyle Osmanlı Sultanlarının vallâhi yeryüzündeki her Müslüman üzerinde hakları vardır. Kıyâmet gününe kadar Müslümanlar evlâddan evlâda onlara muhabbet besleyeceklerdir. (Yusuf Nebhânî, Hulâsatü’l-Beyân)
Hicrî: 25 Muharrem 1437 Fazilet Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder