18 Ağustos 2013 Pazar

EVTAS HÂDİSESİ



İSLAM TARİHİNDEN: EVTAS HÂDİSESİ

Huneyn harbi neticesinde esir düşen Benî Hevâzin kabîlesi İslâmiyet'i kabul ettiği için azat edilmişti. Düşman firarilerinden bazıları ise Evtas denilen vadide toplanmışlardı. Gönderilen bir İslâm müfrezesi tarafından esir edildiler. İçlerinde Benî Sa'd kabilesinden Hâris'in kızı Şeymâ da vardı. Şeymâ Fahr-i Âlem'in süt kızkardeşiydi. Resûl-i Ekrem Efendimiz onun esir düştüğünü haber alınca müteessir oldu, mübarek gözlerinden yaşlar aktı. Kendisine birçok lütuf ve ihsanda bulunduktan sonra kabîlesine gönderdi.
Savaşta firar eden Benî Sakîf kabîlesi de gidip Taif’e kapanmışlardı. İslâm ordusu tarafından Tâif şehri on sekiz gün kadar muhasara edildi. Fakat, o sırada fetih müyesser olmadı, muhasara kaldırıldı, bir sene sonra Tâif ahâlisi gelip İslâm ile şereflendiler.
Hicrî:10 Şevval 1434   •Fazilet Takvim

EVTAS SAVAŞI

 Hicretin sekizinci yılında Huneyn gazvesinden sonra meydana gelen olay.
Mekke'nin fethinden sonra Nasroğulları kabilesinden Mâlik b. Avf liderliğinde Hevâzin ve Sakıf kabilelerinden oluşan müşrik ordusu müslümanlara savaş açmış ve kadın, çocuk ve eşyalarını da ordunun arkasına alarak Huneyn vadisine gelmişlerdi. Hz. Peygamber (s.a.s.) de müslüman ordunun hazırlanmasında henüz müslüman olmamış müşrik Savfan b. Umeyye'den ordunun silah ve teçhizatını borç almak şeklinde sağlamış ve İslâm ordusu asilerin üzerine gitmişti. Ancak müslüman askerler çokluklarıyla övünerek tedbirsizce ilerlerken Mâlik b. Avf'ın askerleri onları ok yağmuruna tutarak bozguna uğrattılar. Savaş alanında Hz. Peygamber (s.a.s.) ve en yakın ashâbı kalırken, müslüman askerler geri kaçmaya başladılar.
Müslümanlar çokluklarıyla mağrur olmuşlardı. Kelede b. Hanbel, "Bugün sihir bozuldu" derken, Şeybe b. Osman b. Ebı Talha adlı müşrik de Uhud savaşında öldürülen babasının intikamını almak için Hz. Peygamber (s.a.s.)'e saldırdı; ancak bir mucize eseri eli kolu bağlandı kaldı. Daha sonra o şöyle dedi: "Resulullah'ı öldürmek istedim, ancak başıma bir hal geldi, hatta kendimden geçtim, onu öldürmeye güç yetiremedim, nihâyet onun korunmuş olduğunu anladım"
(İbn Hişâm, es-Sire, IV, 72-80).
Bu sırada Abbâs b. Abdülmuttalib'in gür sesini duyan müslümanlar tekrar toplandılar ve mevzilerinden çıkan kâfirleri bozguna uğrattılar. Mâlik b. Avf Taif'e kaçarken, bir kısım düşman askeri de çocuk, kadın ve eşyalarıyla Nahle ve Evtas ovalarına çekildiler.
Hz. Peygamber (s.a.s.) esir ve ganimetlerin Cirâne'de bekletilmesini emrederek Mâlik b. Avf'ı tâkip etti; onun sığındığı Tâif'i haram aylardan Zilkâde girinceye kadar kuşattı, sonra Cirâne'ye döndü
(İbn Sa'd, Tabakat, II, 114 vd.; İbn Hişâm, es-Sîre, IV, 128).
Hz. Peygamber (s.a.s.) Ebû Amir Eş'ârî'yi Evtâs'daki asilerin üzerine yolladı. Ebû Âmir savaşırken şehid düşünce yeğeni Ebû Musa el-Eş'ari, yerine geçerek âsileri yendi; başlarında bulunan Düreyd b. Sımme'yi öldürdü; esirler ve ganimetlerle Hz. Peygamber'in yanına döndü. Esirler arasında Hz. Peygamber'in süt kardeşi olan Sa'd b. Bekiroğulları kabilesinden Şeymâ binti Hâris de bulunuyordu. Onu Hz. Peygamber'in huzuruna çıkardılar. Hz. Peygamber, onun süt kardeşi olduğunu ve sütannesi Halime'nin yıllar önce öldüğünü duyunca, gözleri doldu. Süt kardeşine yanında kalabileceğini söyledi; fakat o, kabilesine dönmek istedi. Hz. Peygamber de onu yanına bir köle, iki cariye v.b. hediyelerle kabîlesine geri gönderdi.
Allahu Teâlâ, Kur'an-ı Kerîm'de, müslümanların bu savaştaki halini şöyle anlatmaktadır;
 وَيَوْمَ حُنَيْنٍ إِذْ أَعْجَبَتْكُمْ كَثْرَتُكُمْ فَلَمْ تُغْنِ عَنكُمْ شَيْئًا وَضَاقَتْ عَلَيْكُمُ الأَرْضُ بِمَا رَحُبَتْ ثُمَّ وَلَّيْتُم مُّدْبِرِينَ
"Huneyn gününde de hani çokluğunuz, sizi gurura sevketmişti de, size fayda vermemişti. Yeryüzü, bunca genişliğiyle size dar gelmişti. Sonra ardınıza dönüp, kaçmıştınız.
ثُمَّ أَنَزلَ اللّهُ سَكِينَتَهُ عَلَى رَسُولِهِ وَعَلَى الْمُؤْمِنِينَ 
Sonra Allah, Resulune ve müslümanların üzerine sükûnet ve huzurunu indirdi" 
(et-Tevbe, 25/26).
Hz. Peygamber, Taif'ten döndükten sonra Cirâne'de Havâzin kabilesinin heyetini kabul etti. Onlar, müslüman oldular, esir ve ganimetlerini istediler. Hz. Peygamber, kadınlarını verdi, mallarını ise ganimet olarak bıraktı. Bu sırada kadın esirlerden bazılarını ellerinde bulunduran müslümanlardan yeni İslâm'a girmiş olan Mekkelilerden Akra b. Habîs, Uyeyne b. Hısn, Abbâs b. Mirdâs, ellerindeki esirleri vermek istemediler. Resulullah, "Onları bırakınız; o esirlerden herbiri için kendisine düşecek ilk ganimetten size altı hisse verilecektir" dedi
 (H. İbrahim Hasan, İslâm Tarihi, çev.: İsmail Yiğit ve diğerleri, İstanbul 1983, I,191)
Hz. Peygamber, bu yeni müslümanlara, kalpleri İslâm'a ısınsın diye, ganimetten fazlaca verince, ensâr, bu taksimden kırılmıştı. Bunu belli edince, Hz. Peygamber, onları bütün Arap kabilelerinden daha çok sevdiğini söyledi; kendisinin de onlardan olduğunu belirterek, dua etti. Bunun üzerine ensâr, sevinçten ağladı. Hz. Peygamber, onlara şöyle hitap etmişti:
"Ey ensâr topluluğu, sizden gelen bir söylenti ve nefsinizde hissettiğiniz öfke, bana ulaştı. Siz müşrikken, Allah (c.c.) sizi benimle hidâyete ulaştırmadı mı?.. Birtakım kimseleri İslâm'a kazandırmak, kalplerini İslâm'a Isındırmak için verdiğim biraz dünyalık yüzünden bana kırıldınız. Halbuki ben, sizin dindeki samimiyetinize güvenmiştim. Allah'a yemin ederim ki, eğer Hicret olmasaydı, ensârdan bir fert olmayı tercih ederdim..."
Ensâr, "Biz, Allah'ın Resulunün bizim payımıza düşmesine râzıyız..." dediler
(Taberî, III, 138-139).


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder