Hadîs-i Şerîf:
“Kişinin yediği en temiz (en helâl) şey (alın teri, el emeği ile elde ettiği) kazancıdır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvud)
Hicrî:14 Şevval 1434 •Fazilet
Takvim
İMANIN ŞUBELERİNDEN: SABIR
Sabır, acıya katlanmak, onu geçirmek için sebat ve mukavemet
etmektir ki her ferahın, her muvaffakıyetin anahtarıdır. Darlığın,
sıkıntının geçmesi için Allâh’ın yardımını kazandıracak sebeplerin
birincisidir.
Günahlara sabır, nefsin günah olan arzularına, isteklerine mukavemet
etmektir. Musîbetlere sabır, başa gelen belâ ve kederlere tahammül
etmektir.
Sabırsız kimseler her zaman darlık içindedir. Genişlik zamanında
eldeki nimetin de kadrini bilmezler, gözleri daima başkasındadır. Az bir
yokluk görünce tahammül edemez, hemen mahvolurlar. Halbuki dünyada
değişmiyen hiçbir şey yoktur. Öyle ise bir darlığa düşen, kalbini
Allâh’a bağlayarak bunun da biiznillâh geçeceğine iman eder ve Allâh’ın
yardımını, ihsân edeceği ferah gününü samimiyetle ve iman içinde
beklerse neticede kurtuluşa erer.
Sabra alışarak nefsi güzelleştirmenin en iyi çaresi oruçtur. Hadîs-i
şerîfde: “Oruç sabrın yarısıdır” buyurulmuştur. Oruç insanı sabra
alıştırır, tiryakilikleri; zararlı alışkanlıkları tedavi eder.
Hz. Ali (r.a.): “Sabrın imandaki ehemmiyeti cesetteki baş gibidir. Sabır gittiğinde iman da gider.” buyurdu.
Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) İbn-i Abbâs’a şöyle buyurdular:
“…Muhakkak kalem, olacakları yazmakla kurumuştur. Eğer mahlukatın hepsi
birden Allâh’ın sana takdîr etmediği bir menfaati sana kazandırmak
isteseler ona asla güç yetiremezler. Allâh’ın takdîr etmediği bir
fenalığı sana ulaştırmak isteseler buna da asla güç yetiremezler.
Dâimâ yakîn (hakiki iman) içinde Allâh’a şükrederek amel işle. İyi
bil ki hoşuna gitmeyen şeylere sabretmekle çok hayırlara nâil olursun.
Muhakkak muvaffakiyet sabır iledir.
Muhakkak her sıkıntının bir kurtuluşu da vardır. Muhakkak her güçlüğün bir kolaylığı vardır.”
Beyt:
Sabırdır ukde-güşâ-yi her kâr
Erişir sabr ile subha şeb-i târ.
Erişir sabr ile subha şeb-i târ.
(Nâbî)
Dâimâ müşkilleri çözen sabırdır.
Karanlık gecelerde sabaha erdiren sabırdır.
Hicrî:14 Şevval 1434 •Fazilet
Takvim
Sabır üç çeşittir.
En önemlisi günah işlememeye sabırdır.
Bir hadis-i şerif meali şöyledir:
(1- Belaya, musibete sabır,
2- Din bilgilerini öğrenirken ve ibadetlerini yaparken sabır,
3- Günah işlememek için sabır.
Belaya sabredene 300, ibadet yapmaya sabredene 600, günah işlememeye sabredene ise, 900 derece ihsan edilir.)
[Ebuşşeyh]
Musa aleyhisselam, Hızır aleyhisselama, (Ledün ilmine nasıl kavuştun?) diye sorunca, o da, (Günah işlememeye sabretmek sayesinde) diye cevap verdi.
Kur’an-ı kerimde sabrın önemi çok âyette bildiriliyor. Üç âyet meali şöyledir:
إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ
(Sabredenlere, mükafatlar hesapsız verilir.)
[Zümer 10]
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اسْتَعِينُواْ بِالصَّبْرِ وَالصَّلاَةِ إِنَّ اللّهَ مَعَ الصَّابِرِينَ
(Ey iman edenler, Allah’tan sabır ve namazla yardım isteyin. Allahü teâlâ elbette sabredenlerle beraberdir.)
[Bekara 153]
فَاصْبِرْ كَمَا صَبَرَ أُوْلُوا الْعَزْمِ مِنَ الرُّسُلِ
(Ey Resulüm, kâfirlerin eziyetlerine, ülülazm Peygamberler gibi sabret!)
[Ahkaf 35]
Sabır hakkında hadis-i şeriflerden bazıları şöyledir:
(İmanı en üstün olan; sabırlı, cömert ve hoşgörülü olandır.)
[Deylemi]
(Hak teâlâ, sevdiği kulu dertlere müptela kılar, o da sabrederse, ondan razı olur.)
[Deylemi]
(Kötü komşunun eziyetlerine ölünceye kadar sabredeni Allahü teâlâ sever.)
[Hakim]
(Allahü teâlâ, sabredeni sever.)
[Taberani]
(En üstün ibadet sıkıntıya sabretmektir.)
[Tirmizi]
(En şiddetli bela sabrın az olmasıdır.)
[Deylemi]
(Yeminle söylüyorum, uğradığı zulme sabredenin Allahü teâlâ şerefini arttırır.)
[Taberani]
(Geçim sıkıntısına sabredeni Allahü teâlâ Firdevs Cennetine koyar.)
[Ebuşşeyh]
(Kıt kanaat geçinecek kadar az rızka sabredenlere müjdeler olsun.)
[Deylemi]
(İki gözünü kaybeden sabrederse Cennete gider.)
[Hatib]
(Müminin silahı sabır ve duadır.)
[Deylemi]
(Allahü teâlâ buyurdu ki: Benim hükmüme razı olmayan ve verdiğim musibete sabretmeyen benden başka Rab arasın.)
[Taberani]
Sabır hazinedir Sabretmek, kurtuluşa, başarıya sebep olan güzel huydur. Sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir. Bunun için atalarımız, (Sabır, acı ise de meyvesi tatlıdır), (Sabır selamettir), (Sabırla koruk helva olur) demişlerdir. Belalara sabretmek, kurtuluşa sebeptir.
Bir farzı yapmak veya bir günahtan kaçınmak sabırsız ele geçmez. Çünkü, (İman nedir?) diye sorulduğunda Peygamber efendimiz, (Sabırdır) buyurdu.
(Deylemi)
Sabrın büyüklüğü ve fazileti sebebiyle Kur'an-ı kerimde yetmişten fazla yerde sabır ve sabredenlere verilecek sevaplar bildiriliyor. Âyet-i kerimelerde mealen buyuruluyor ki:
(Sabredenlerin mükafatını, yapmakta olduklarının daha güzeliyle vereceğiz.)
[Nahl 96]
وَاللّهُ يُحِبُّ الصَّابِرِينَ
(Allah sabredenleri sever.)
[Al-i İmran 146]
إِنَّا وَجَدْنَاهُ صَابِرًا نِعْمَ الْعَبْدُ إِنَّهُ أَوَّابٌ
(Eyyubü, [mal ve canına gelen musibetlere] sabredici bulduk. O ne güzel kuldu, hep Allah’a yönelir, Ona sığınırdı.)
[Sad 44]
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُواْ اصْبِرُواْ وَصَابِرُواْ وَرَابِطُواْ
(Ey iman edenler, sabredin, sabretmekte birbirinizle yarış edin!)
[A.İmran 200]
Sabrın fazileti o kadar büyüktür ki, Allahü teâlâ, sabrı çok aziz eyledi. Herkes sabır nimetine kavuşamaz. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Sabır, Cennet hazinelerinden bir hazinedir.)
[İ.Gazali]
(Eğer sabır insan olsaydı, çok kerim ve cömert olurdu.)
[Taberani]
(Hoşlanılmayan şeye sabretmekte büyük hayır vardır.)
[Tirmizi]
(İbadetin başı sabırdır.)
[Hakim]
(Sabrın imandaki yeri, başın vücuttaki yeri gibidir.)
[Deylemi]
(Hak teâlâ, sabırlı ve ihlaslı olanı, sorguya çekmeden Cennete koyar.)
[Taberani]
(En hayırlı vasıta sabırdır.)
[Hakim-i Tirmizi]
(Allahü teâlânın yardımı, kulun sabrı ile beraberdir.)
[Ebu Nuaym]
(Bozuk bir işi düzeltemezseniz, sabredin! Allahü teâlâ onu düzeltir.)
[Beyheki]
(Oruç sabrın, sabır da, imanın yarısıdır.)
[Ebu Nuaym]
(Aşkını gizleyip, namusunu koruyarak sabreden, Cennete girer.)
[İbni Asakir]
(İmanın yarısı sabır, diğer yarısı ise şükürdür.)
[Beyheki]
Şakik-i Belhi hazretleri, (Sıkıntıya sabrın mükafatını bilen, sıkıntılardan kurtulmaya heves bile etmez) buyuruyor. Sıkıntılara karşılık verilecek nimetleri hatırlayarak, sıkıntı hafifletilebilir.
Allahü teâlâyı sevenler, birçok acılara katlanmışlar, hatta o acıları duymamışlar bile, Sırri-yi Sekati hazretleri, (Allahü teâlâyı seven, Ondan gelen belaların acısını hiç duymaz. Bir değil, yetmiş kılıç darbesi alsa yine duymaz) buyuruyor.
Nitekim, Mısır halkı günlerce yemeden içmeden Hazret-i Yusuf’un güzelliğine bakakaldılar. Onun güzel yüzüne bakmakla açlıklarını unuturlardı. Bundan daha önemlisi de Mısır’ın ileri gelen kadınları,
فَلَمَّا رَأَيْنَهُ أَكْبَرْنَهُ وَقَطَّعْنَ أَيْدِيَهُنَّ
Hazret-i Yusuf’un güzel cemaline bakarak, ellerini kestiler, fakat acısını duymadılar.
(Yusuf suresi 31)
Bela, musibet, günahlara kefarettir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
وَمَا أَصَابَكُم مِّن مُّصِيبَةٍ فَبِمَا كَسَبَتْ أَيْدِيكُمْ وَيَعْفُو عَن كَثِيرٍ
(Size gelen her musibet, kendi ellerinizle işleyip kazandığınız günahlar yüzündendir. Bununla beraber Allah bir çoğunu da affeder, musibete uğratmaz.)
[Şura 30]
Demek ki işlediğimiz günahların bir kısmına ceza olarak musibet geliyor. Böylece ahirete kalmadan dünyada günahımızın cezasını ahirete göre çok hafif olarak çekiyoruz.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyurdu ki:
(İnsanın karşılaştığı her şey Allahü teâlânın dilemesi ile var olmaktadır. Bunun için, iradelerimizi Onun iradesine uydurmalıyız. Karşılaştığımız her şeyi aradığımız şeyler olarak görmeliyiz ve bunlara kavuştuğumuz için sevinmeliyiz! Kulluk böyle olur.)
Gelen bela ve sıkıntılara sabrederek göğüs germek büyük nimettir. Sabredemeyen felakete düçar olur. Bir hastalık, bir bela gelince bağırıp çağırmak fayda vermez. Aksine zararlı olur. Bunun tek çaresi Allahü teâlânın takdirine razı olmaktır. Sabırlı olmayan muvaffak olamaz. Bir kimse başına gelen felaketlere sabretmezse devamlı huzursuz olur, doğru dürüst ibadet edemez. Kim Allah’tan korkarak sabrederse sıkıntılardan kurtulur. Sabreden muradına erer. Her hayra sabırla ulaşılır.
Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Kimde şu üç şey varsa, dünya ve ahiretin hayrına kavuşmuş demektir: Kazaya rıza, belaya sabır, rahatlıkta dua.)
[Deylemi]
Demek ki, belaların nimet olması, o belaya sabretmeye ve Allahü teâlânın gönderdiği kazaya razı olmaya bağlıdır. Bela gelince feryat eden, önüne gelene Rabbini şikayet eden, nimetten mahrum kalır, azaba layık olur. Belaya sabır, Peygamberlerin hasletlerindendir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Allah’ın sevdikleri, belaya uğrar. Sabreden mükafata nail olur, sızlanan da cezaya.)
[İ. Ahmed]
(Derdini açıklayan sabretmiş olmaz.) [İ.Maverdi]
(Uğradığı belayı gizleyenin günahları affolur.) [Taberani]
(Sıkıntılı iken on defa "Hasbiyallahü la ilahe illahü, aleyhi tevekkeltü ve hüve Rabbül-arşil-azim" okuyanın Allahü teâlâ sıkıntısını giderir.)
[Şir’a]
Dünya mihnet ve sıkıntı üzerine kurulmuştur. Sabretmekten başka çaresi yoktur.
Üç sabır çok sevgilidir: Taate sabır, günah işlememeye sabır, bela ve mihnete sabır.
Çocuğunun ölmesi, malının elden çıkması ve göz, kulak gibi uzuvlarının görmemesi ve işitmemesi gibi insanın isteği ile ilgisi olmayan musibetlere sabretmekten daha faziletli sabır yoktur. Belalara sabır, sıddıkların derecesidir. Bunun için Peygamber efendimiz şöyle dua ederdi:
(Ya Rabbi, bana öyle yakîn ver ki, musibetler bana kolay, hafif gelsin!)
[Tirmizi]
Biri, "Ey Allah’ın Resulü, malım gitti, param gitti, vücudum hasta oldu" dedi. Ona buyurdu ki:
(Malı gitmeyen, parası bitmeyen ve hasta olmayanda hayır yoktur. Çünkü Allahü teâlânın sevdiği kul, belaya maruz kalır.)
[Ebu Davud]
İbni Mübarek hazretleri buyurdu ki:
Musibet birdir. Musibetin geldiği kişi, feryat eder, ağlar, sızlarsa, iki olur. Biri musibetin kendisidir, diğeri sevabın gitmesi. İkincisi öncekinden daha büyüktür. Sabredenlere verilen sevabın miktarını Allahü teâlâdan başkası bilmez.
Şakik-i Belhi hazretleri buyuruyor ki:
"Musibete sabretmeyip feryat eden, Allahü teâlâya isyan etmiş olur. Ağlamak, sızlamak, bela ve musibeti geri çevirmez."
Kul, her anda nefsinin hoşuna giden veya gitmeyen bir işten ayrı değildir. Her iki halde de sabra muhtaçtır. Mal, nimet, makam, sıhhat ve buna benzer şeylerde kendini tutmayıp, bu nimetlere dalar ve kalbini bunlara bağlarsa ve bu halde durursa, onda nimetlere aşırı derecede dalmak ve haddi aşmak meydana gelir. (Herkes mihnete katlanır, ama sıddıklar hariç, afiyette sabreden pek azdır) demişlerdir. Eshab-ı kiram, "Mihnet ve sıkıntı içerisinde bulunduğumuz zamanlar sabretmek, bugün içerisinde bulunduğumuz nimet ve zenginliklere sabretmekten kolay idi" dediler. Bunun için Allahü teâlâ, (Mal ve çocuklarınız ancak imtihan içindir) buyurdu. Nimete sabır, kalbi ona bağlamamak, ona sevinmemektir.
İyi ameller işlemek gibi, kendi isteği ile olan şeylerde de sabra ihtiyaç vardır. Çünkü ibadetlerin namaz gibi bir kısmı tembellikten, zekat gibi bazısı cimrilikten, hac gibi bazısı da her ikisinden dolayı zor gelir ve sabırsız yapılamaz. Her iyi amelin başında, ortasında ve sonunda sabra ihtiyaç vardır. Başında olan, niyeti ihlasla yapmak, riyayı kalbinden çıkarmaktır. Bunlar ise zordur. Taat esnasında sabretmek ise, şart ve edeplerini hiçbir şeyle karıştırmamaktır. Mesela namazda ise, hiçbir tarafına bakmamalı, hiçbir şey düşünmemelidir. İbadetten sonraki sabır da, yaptığını izhar etmekten, söylemekten kaçınmak ve bununla ucubdan sabreylemektir.
Günahlara gelince, sabretmeksizin el çekmek imkansızdır. Şehvet ne kadar kuvvetli ve günah işlemek ne kadar kolay olursa, o günahı işlememeye sabretmek o kadar zor olur. Bunun için dil ile işlenen günahlara sabretmek daha zordur. Çünkü dilin hareketi kolaydır. Hele çok konuşursa, âdet haline gelir. Dil ucuna gelip, kendini başkalarına beğendirecek bir kelimeye sabretmek zor olur.
İnsanların eliyle veya diliyle eziyet etmeleri gibi, kendi isteğiyle olmayan, fakat karşılık vermesi isteğiyle olan şeylerde, karşılık vermemek için veya karşılık verirken haddi aşmamakta da sabretmeye ihtiyaç vardır.
Eshab-ı kiram, "Biz insanların sıkıntısına katlanmadığımız imanı, iman saymazdık" buyuruyor.
Allahü teâlâ Peygamber efendimize,
وَدَعْ أَذَاهُمْ وَتَوَكَّلْ عَلَى اللَّهِ
(Onların eziyetlerine aldırma ve tevekkül et) buyuruyor.
(Ahzab 48)
Mukadder olan şey başa gelir, eğer sabredilirse ecri görülür. Sabredilmez, bağırılırsa, günaha girilir ve huzursuz olunur. Sıkıntı her ne kadar çok acı ise de, sabredilir ise, nimet olacağı bildirilmiştir. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
وَعَسَى أَن تَكْرَهُواْ شَيْئًا وَهُوَ خَيْرٌ لَّكُمْ وَعَسَى أَن تُحِبُّواْ شَيْئًا وَهُوَ شَرٌّ لَّكُمْ وَاللّهُ يَعْلَمُ وَأَنتُمْ لاَ تَعْلَمُونَ
(Hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinize; sevdiğiniz şey de, kötülüğünüze olabilir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.)
[Bekara 216]
Hadis-i şeriflerde de buyuruldu ki:
(Mümin, rüzgarla sallanan buğday başağı gibi düşüp kalkar. Doğru durmak isteyince yıkılır. Facir ise, çam ağacı gibi, kesilene kadar, hep başı dik durur.)
[Buhari]
(Üç gün hasta yatan mümin, yeni doğmuş gibi günahtan temiz olur.)
[Ebuşşeyh]
(Vahşi hayvan gibi hastalanmamak ve üzülmemek mi istiyorsunuz?)
[Beyheki]
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder