14 Haziran 2017 Çarşamba

ALLÂH’A KARZ-I HASEN (GÜZEL ÖDÜNÇ) VERMEK




قَالَ اللهُ تَعَالَى:... وَأَقِيمُوا الصَّلَاةَ وَآتُوا الزَّكَاةَ وَأَقْرِضُوا اللهَ قَرْضًا حَسَنًا وَمَا تُقَدِّمُوا لِأَنْفُسِكُمْ مِنْ خَيْرٍ تَجِدُوهُ عِنْدَ اللهِ هُوَ خَيْرًا وَأَعْظَمَ أَجْرًا.... (سورة المزمل, ٢٠)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا ) :"... نمازى دوسط دوغرى قلنز و زكاتى ورينز و اللهه( إيلرده ثوابنى آلمق اؤزه ره اؤدوج ورير كبى خير يولنده ) اؤدوج ورينز  جونكى نفسنز إيجن خيردان هر نه تقديم أدر ( ورير ) إيسنز اونى الله قاتنده دها خيرلى و مكافاتجه دها بيوك اولرق بولورسونز ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “… Namazı dosdoğru kılınız ve zekâtı veriniz ve Allâh’a (ilerde sevabını almak üzere ödünç verir gibi hayır yolunda) ödünç veriniz. Çünkü nefsiniz için hayırdan her ne takdim eder (verir) iseniz onu Allah katında daha hayırlı ve mükâfatça daha büyük olarak bulursunuz…” 
(Müzzemmil sûresi, âyet 20)
Hicrî:   19  Ramazan   1438  Fazilet Takvimi 

ALLÂH’A KARZ-I HASEN (GÜZEL ÖDÜNÇ) VERMEK


Allâhü Teâlâ, Bakara sûresinin 245. âyet-i kerîmesinde


مَنْ ذَا الَّذى يُقْرِضُ اللّٰهَ قَرْضًا حَسَنًا فَيُضَاعِفَهُ لَهُ اَضْعَافًا كَثيرَةً


(meâlen) “Hani kim var Allâh'a güzel bir ödünç arz edecek (verecek) ki Allah ona birçok katlarını katlayıversin...” buyurdu.
Karz-ı hasen, güzel ödünç demektir. Âyet-i Celîle'de malın en güzelini seçip Allâhü Teâlâ'nın rızası için ihlâsla en hayırlı yerlere vermek manasınadır. Karz-ı hasende şu on şey olmalıdır.
Birincisi, helâlden olmalıdır. Çünkü Allâhü Teâlâ, bütün noksanlardan münezzehtir, sâfî helal olandan başkasını kabul etmez.
İkincisi, kişinin sahip olduğu malın en iyisinden olmalıdır
Üçüncüsü, (ölmek üzere iken değil) vücud sıhhatte iken zenginlikten hoşlanıp fakirlikten korktuğu halde verilmelidir.  
Dördüncüsü, en muhtaç ve en layık olana vermeli,
Beşincisi, verdiğini kimseye söylememeli,
Altıncısı, verdiği kimseye eziyet etmemeli, başa kakmamalı,  
Yedincisi, maksadı sırf Allâhü Teâlâ'nın rızası olmalı,  
Sekizincisi, verdiği çok olsa da az ve ehemmiyetsiz görmeli,  
Dokuzuncusu, en sevdiği malından vermeli,
Onucusu, fakirin evine götürüvermek gibi onu en ziyade memnun edecek şekilde olmalıdır.
Bu (Bakara sûresi, 245.) âyet-i kerimesi nâzil olduğu zaman, Ebu'd-Dahdâh (r.a.): “Yâ Resûlallâh, Allâhü Teâlâ bizden borç mu istiyor?” diye sormuş. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Evet” buyurmuşlar.
“Yâ Resûlallâh, benim iki bahçem var. Birisini sadaka olarak versem bana cennette iki misli var mıdır?” demiş. Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) “Evet” buyurmuşlar. (Hanımını kasdederek) “Dahdâh'ın anası da beraberimde mi?” demiş. Resûlüllâh Efendimiz (s.a.v.) “Evet” buyurmuşlar. “Kızım da beraberimde mi?” demiş. Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Evet” buyurmuşlar. Ebu'd-Dahdâh bahçelerinin en güzelini Allah için bağışlamış, dönüp âilesine gelmiş. Onlar da o bahçede bulunuyorlarmış. Hemen bahçenin kapısına durup hanımına bunu anlatmış. O da “Allah mübârek etsin.” deyip bahçeden çıkmışlar. Bunun üzerine Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) “Ebu'd-Dahdâh için cennette nice hurma ağaçları saçak atıyor.” buyurmuşlar.
(Elmalılı, Hak Dîni Kur'ân Dili Tefsiri, Fazilet Neşriyat)
Hicrî:   19  Ramazan   1438  Fazilet Takvimi 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder