قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: أَشْرَافُ أُمَّتِي حَمَلَةُ
الْقُرْآنِ وَأَصْحَابُ اللَّيْلِ .(هب)
بيغمبر
أفندمز صلى الله عليه وسلم بيوردلر ."
أمتميك أك شرفىليلرى قرآن اوقويوب أزبرليب اونونله عمل أدن و كجلرى عبادت
أدنلردر ."
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Ümmetimin en şerefl ileri, Kur’ân okuyup, ezberleyip onunla amel eden
ve geceleri ibâdet edenlerdir.”
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü’l-Îman)
Hicrî: 20 Şaban 1437 Fazilet Takvimi
ZEKÂT VE SADAKANIN EN MAKBULÜ
Bakara Sûresi’nin 273. âyetinin tefsiri:
“Emir ve teşvik olunduğumuz infak ve sadakalar Allah yolunda tutulmuş, (din uğrunda ilme, cihâda) kendini vakfetmiş, yeryüzünde şuraya buraya gidemeyen yani Allah yolunda meşgûliyetlerinden dolayı nafakalarını kazanmaya gücü olmayan fakirler içindir. (Hâllerini) bilmeyen -iffetlerini muhafaza için tahammül edip istemeye tenezzül etmediklerinden- onları zengin zanneder. Sen onları nezâhetlerinden, sîmâlarından tanırsın. İnsanlardan istemezler. Hele, ısrar hiç etmezler.”
Bu âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmuştur.
Ashâb-ı Suffe dört yüz kişi kadar vardılar. Medine’de -meskenleri, akrabaları- hiçbir şeyleri yoktu. Dâimâ Kur’ân-ı Kerîm öğrenirler, Resûlullah Efendimiz’in (s.a.v.) sohbetlerini dinleyerek istifâde ederler, bütün vakitlerini, ilim ve ibâdete ayırırlar, bir harb olursa giderlerdi. Bunlar, Resûlullah’ın (s.a.v.) medresesinin kendilerini Hz. Allah yoluna vakfetmiş talebeleri idiler.
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bir gün Ashâb-ı Suffe’nin başlarında durup hallerine bakmışlar, fakirliklerini, çektikleri zahmeti görmüşlerdi. Kalblerini ferahlandırmak için buyurdular ki:
“Ey Ashâb-ı Suffe! Size müjdeler olsun ki her kim şu sizin bulunduğunuz hal üzere ve bulunduğu halden râzı olarak bana kavuşursa o (âhirette) benim refiklerimden (arkadaşlarımdan)dir.”
Bu (Bakara Sûresi, 273.) âyet-i kerîme Ashâb-ı Suffe hakkında nâzil olmakla beraber hükmü umûmîdir. Allah rızâsı için nöbet bekleyen, Allah rızası için ilim öğrenen, Allah yolundaki hizmetlere Allah rızâsı için kendisini vakfeden ve bu hâlde malı mülkü olmayan, muhtaç olduğu hâlde nafakasını kazanmaya vakit bulamayan veya yetişemeyen Müslüman fakirler bu âyetin hükmüne girer.
Bunlar da infak ve sadakaların verileceği en güzel yerlerdir. Bilhassa bu yerlere herhangi bir hayır yaparsanız Allâhü Teâlâ muhakkak onu bilir, ecir ve mükâfâtını zâyi etmez.
Hicrî: 20 Şaban 1437 Fazilet Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder