قَالَ
رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: مَنْ فَطَّرَ صَائِمًا كَانَ لَهُ
مِثْلُ أَجْرِهِ غَيْرَ أَنَّهُ لَا يَنْقُصُ مِنْ أَجْرِ الصَّائِمِ شَيْئًا. (ت)
بيغمبر
أفندمز صلى الله عليه وسلم بيوردلر ."كم
بر اوروجلويه إفطار أتديررسه اوروجلونون ثوابندان هجبر شى أكسلمه دن اونون ثوابى
كبى ثواب آلير ."
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:
“Kim bir oruçluya iftar ettirirse, -oruçlunun sevâbından hiçbir şey
eksilmeden- onun sevâbı gibi sevab alır.”
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i
Tirmizî)
Hicrî: 07 ٌRamazan 1437 Fazilet Takvimi
ZEKÂT CİMRİLİKTEN, KÖTÜ AHLÂKTAN TEMİZLER
İslâm’ın şartlarından biri de malının zekâtını vermektir. Ticâret malları ile altın, gümüş ve nakit paraların kırkta biri verilir.
Zekât, temizlik ve üreyip çoğalmak mânâsınadır. Malın zekâtını vermek kalan mala çok bereket getirir, zekât verenin malı gittikçe artar. Lâkin bu faydayı elde etmek için zekâtı gönül hoşluğu ile vermek lâzımdır. İstemeyerek işlenen amel Allâhü Teâlâ’nın rızâsına yakın ve makbûl olmaz.
Velî (Allah’ın sevgili bir kulu) olmak mal ve canı Allah yolunda fedâ etmeye bağlıdır. Cimri olan velî olamaz. Zekât cimrilik gibi kötü ahlâktan temizler.
Allâhü Teâlâ, malını kendi rızası için verene ondan hayırlısını, canını ve fânî vücûdunu fedâ edene de ondan hayırlı olan ebedî hayâtı ve cemâl-i ilâhiyyeyi görmeyi nasîb eder. Kur’ân-ı Kerîm’de -meâlen-: “Allâhü Teâlâ’nın rızâsına muvâfık güzel ameller yapanlara ondan daha güzeli ve bir de ziyâde var.” (Yûnus sûresi, âyet 26)” buyurulmuştur. Buradaki ziyâde Allah’ın cemâlini görmek (rü’yetullah) olarak tefsir edilmiştir.
Yine âyet-i celîlede -meâlen-: “…Hakkında sizi tasarrufa salahiyetli kıldığı şeylerden infak eyleyin.” (Hadîd sûresi, âyet 7) buyurulmuştur. Yani halkın ellerinde olan mallar hakîkatte Allâhü Teâlâ’nındır, halka emânet olarak vermiştir. Nisâba mâlik olan herkesin o maldan zekât ve sadaka vermesi lâzımdır.
Fetvâ kitaplarında okuma ve okutma ile meşgul olan ilim ehlinin zengin de olsa zekat almasının caiz olduğu yazılmıştır. (Tenvîru’l-ebsâr ve Tefsîr-i Semerkandî) Hadîs-i şerîfte: “Kırk senelik nafakası da olsa ilim (din ilmi) talebesine zekât verilir.” buyurulmuştur.
İsmâil Hakkı Bursevî diyor ki: “Burada ilimden maksad: Peygamberlerin ve evliyânın ilmi olan dînî ilimlerdir. Yoksa yalnız felsefî ve aklî ilimleri tahsîl edenler değildir.
(Hadîs-i Erbâîn terc. ve şerh, İ. Hakkı Bursevî)
Hicrî: 07 ٌRamazan 1437 Fazilet Takvimi