وَقَالَتْ عَائِشَةُ:
كَانَ النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَذْكُرُ اللهَ عَلَى كُلِّ أَحْيَانِهِ.
(ق)
"
حضرتى عائشه ( رضى الله عنها )بيورديلر : بيغمبر أفندمز ( صلى الله عليه وسل ) هر زمان
الله تعالى ي ذكر أدردى ."
“Hazreti Âişe (r.anhâ) buyurdu: Peygamber Efendimiz (s.a.v.) her
zaman Allâhü Teâlâ’yı zikrederdi.”
(Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
Hicrî: 25 Cemaz,yelevvel 1437 Fazilet Takvimi
EN GÜZEL KISSA
Evliyâdan Yazıcıoğlu Ahmed-i Bîcân (kuddise sirruhû) der ki:
Ey ilâhî sırları öğrenmek isteyen kimse! Yûsuf (a.s.)’ın hikâyesinde ibretler çoktur, tefsirlerde tafsîlâtıyla anlatılmıştır. O kıssaların en güzelidir. Allâhü Teâlâ, peygamberleri, sâlihleri, rüyâ tâbir edenleri, halkı idâre edenleri ve bunlara benzer ne varsa hepsini bu kıssa içinde yâd etmiştir.
Allâhü Teâlâ, Yûsuf kıssası için “Kıssaların en güzeli” buyurmuştur. Yûsuf aleyhisselâma bazan firâk (ayrılık), bazan vuslat (sevdiklerine kavuşma), bazan mihnet, bazan rahat, bazan vefâ, bazan da cefâ erişti. Önce köle, sonunda ise vezir oldu. Bu itibarla o, kıssaların en güzeli oldu. Güzelliğinden dolayı hapse girdi, güzel ahlâkından dolayı da tahta oturdu. (Envâru’l-Âşıkîn)
SAKIN TERK-İ EDEBDEN!
Osmanlı dîvân şâirlerimizden Peygamber âşığı Nâbî, bir kâfile ile hacca giderken Medîne-i Münevvere’ye doğru yaklaştıkları bir gece bir adamın ayaklarını uzatıp uyuduğunu görünce çok üzülmüş ve aşağıda ilk ve son beyti yazılı kasîdeyi söylemiştir:
Sakın terk-i edebden kûy-ı mahbûb-i Hudâdır bu,
Nazargâh-ı ilâhîdir, makâm-ı Mustafâ’dır bu!
Mürâ’ât-ı edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha
Metâf-ı kudsiyândır, bûsegâh-ı enbiyâdır bu (Nâbî)
(Edebi terk etmekten sakın. Çünkü burası Allâhü Teâlâ’nın Habîbi’nin şehridir,
Cenâb-ı Hakk’ın nazargâhı, Hz. Mustafa’nın makâmıdır.
Ey Nâbî, bu dergâha edebe riâyet ederek gir,
Çünkü burası, Meleklerin, Peygamberler ve Evliya’nın rûhâniyetlerinin tavaf ettiği; Peygamberlerin teberrük için öptüğü bir mekândır.)
Hicrî: 25 Cemaz,yelevvel 1437 Fazilet Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder