قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ أَهْلَ بَيْتِي مِثْلُ سَفِينَةِ نُوحٍ مَنْ رَكِبَ فِيهَا نَجَا وَمَنْ تَخَلَّفَ عَنْهَا غَرِقَ. (ض)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : أهل بيتم نوح ( عليه السلام ) يك كمسى كبيدر . هر كيم او كميه بنرسه ( أهلى بيتمه محبتله تابى اولورسه ) قورتولوشه أرر . هر كيم ده اوندان كرى قالرسه بوغولور ( هلاك اولور ) . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Ehl-i Beyt’im, Nûh (a.s.)’ın gemisi gibidir. Her kim o gemiye binerse (Ehl-i Beyt’ime muhabbetle tâbi olursa) kurtuluşa erer. Her kim de ondan geri kalırsa boğulur (helâk olur).”
(Kuzâî, Müsnedü’ş-Şihâb)
Hicrî: 23 Rebîulevvel 1447 Fazilet Takvim
EBU’L-FÂRUK SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) HAZRETLERİNİN SÖZLERİNDEN
“Biz, her işin kemâline tâlib olacağız. Aşağısı ile veyahut vasatı ile iktifa etmeyeceğiz.”
“Hiçbir zaman, his ve tecrübeden ibaret olan ulûm-i müsbeteyi, ulûm-i İlâhî üzerine tercih etmeyiniz.”
“Bu yolda muhabbet uyandırmaya vesile olunuz, amele sevk ediniz. Amelsiz iş, hiçbir netice vermez. Sudan bahsetmek -velev bin sene de olsa- susuzluğu gidermez. Suyu bulmak için olduğu yere kadar şedd-i rahletmek (yol almak), zahmet çekmek, serçeşmeden, yanına vararak istemek, bilfiil ve bizzât kendinden almaya muvaffak olarak içmek lâzımdır. Evvelâ ilim sonra amel gerekir. Bildiğinizi öğretiniz, kabul ve tahammül hudûdunu aşmayınız.”
“Bir şahsın, Mevlâ ismi zikredildiği vakit yüzünü yerlere sürmesi, gözlerinden yaşlar akıtması iyi değildir. Onun bu hâli, nefsinin harın edilmiş (inatçı kılınmış) olduğuna yahut gizli bir sûrette vücûd ve enâiyetle helâk kılındığına delildir. Eğer bu hâl ve tavır lâzım ise onu cevf-i leylde (gece vakti) karanlık ve yalnız bir mekânda, Allah’tan mâadâ hiçbir ferdin huzur ve ıttılâı bulunmayan (kimsenin görmediği) yerde yapmak muvâfıktır. Böyle bir şahsın etvâr-ı mezkûresini istihsân (bu hâlini güzel görmek), büyük günah ve vebal teşkil eder. Bu gibi ahvâle şâhit olmaktan kaçınınız, hazer ediniz.”
“Evlatlarım! Ağzınızdan çıkan sözlere dikkat edin. Sözlerinize sahip olun. Kalemini kaybeden bir adama, bulan kimse gelir de ‘Kalemin bu mu?’ diye sorarsa, o adam hiç tereddüt etmeden ‘Evet bu’ diye malına sahip çıkar. Binaenaleyh sizler de söylediğiniz sözler hakkında, biri karşınıza çıkıp da ‘Bunu sen mi söyledin?’ dediği zaman gâyet rahat bir şekilde, ‘Evet, ben söyledim’ diyebilmelisiniz.”
“En büyük zâbıta, Allah korkusudur. Bu sırra mazhar olan bir insan, hayatını bununla idare eder. Ruhuna hâdim olduğu müddetçe, duyduğu manevî sevinç her gün çoğalır.”
“Bu dünyada en çok rıfk ile muâmele, aile üzerinde olmalıdır. İyi geçim sebebiyle evde hayır ve bereket bollaşır. Evdekiler yanlış bir iş yaptığında hemen kızışmamalı, kırılan kap-kacak husûsunda ‘Zararı yok, ben de kırmıştım, yenisini alırız.’ gibi şeyler söylemeli.”
Hicrî: 23 Rebîulevvel 1447 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder