قال النَّبِيُّ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَأَنْ يَهْدِيَ اللهُ عَزَّ وَجَلَّ عَلَى يَدَيْكَ رَجُلًا خَيْرٌ لَكَ مِمَّا طَلَعَتْ عَلَيْهِ الشَّمْسُ وَغَرَبَتْ. (طب)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : ( يا أبى رافى ) ، الله عز وجل ، نيك سنيك إيكى ألين ( ظاهرى و باطنى غيرتن ) واسطه سيله بر كشيه هدايت أتمسى ، سنيك إيجن أؤزرينه كونشيك دوغوب باطديغى هر شيدن خيرليدر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “(Yâ Ebâ Râfi‘), Allah Azze ve Celle’nin, senin iki elin (zâhirî ve bâtınî gayretin) vasıtasıyla bir kişiye hidâyet etmesi, senin için, üzerine güneşin doğup battığı her şeyden hayırlıdır.”
(Taberânî, el-Mu’cemü’l-Kebîr)
Hicrî: 25 Rebîulevvel 1447 Fazilet Takvim
SİLSİLE-İ SÂDÂT’IN 33. VE SON HALKASI EBU’L-FÂRUK SÜLEYMAN HİLMİ TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) HAZRETLERİ -2
Medresetü’l-Mütehassısîn’in ilk iki senesini muvaffakiyetle tamamlayınca 1918 senesinde -şeyhülislâmlık makamının teklifi ve Padişah Mehmed Vahîdüddin Han’ın tasdiki ile- yirmi arkadaşıyla birlikte kendilerine İstanbul Müderrisliği Ruûsu verildi. 1919’da Medresetü’l-Mütehassısîn’in Tefsir ve Hadîs şubesinden birinci derece ile mezun oldu. Medresetü’l-Mütehassısîn’den mezun olduktan sonra, Medresetü’l-Kuzât’ın (Hukuk Fakültesi’nin) de giriş imtihânını birincilikle kazandılar. Fakat bunu, büyük bir sevinç ile babasına mektupla bildirdiği zaman, babasından şu telgrafı aldı: “Süleyman, ben seni Cehennem’e göndermek için İstanbul’a göndermedim.”
Pederleri, bu telgraf ile kendisine, Peygamber Efendimizin (s.a.v.), “Üç kâdıdan ikisi Cehennem’dedir.” meâlindeki hadîs-i şerîflerini hatırlatıyorlardı. Süleyman Efendi Hazretleri (k.s.), pederine verdiği cevapta; kendisinin aslâ kâdılık (hâkimlik) mesleğine sülûk etmeye niyeti olmadığını, asıl maksadının, devrinin bütün zâhirî din ilimleri sahasında kemâle ermek olduğunu bildirdi. Medrese-i Süleymâniye’nin Tefsir ve Hadîs kısmından diplomasını alıp dersiâm olduğu gibi, Medresetü’l-Kuzât’tan da mezun olup kâdılık rütbesini aldılar. Böylelikle devrinin aklî ve naklî ilimlerinde en yüksek dereceyi ihrâz etmiş oldular.
Ezelî takdir olarak Silsile-i Sâdât’ın 33. ve son halkası, kendilerinin nasîbi olduğundan, Seyyidler zincirinin 32. halkası Salâhuddîn İbn-i Mevlânâ Sirâcuddîn (k.s.) Hazretlerinde mânevî seyr ü sülûkünü tamamladıktan sonra, tecelliyâtın büyüklüğünden, üstâzı, kendilerini, İmâm-ı Rabbânî Müceddid-i Elf-i Sânî Ahmed-i Fârûkî Serhendî (k.s.) Hazretlerinin nisbet-i rûhâniyesine teslim ettiler.
Dünyanın şu son zamanlarında ilâhî feyizden nasipleri bulunan insanları, yüksek himmetleriyle küfr ü dalâl çukurundan, iman ve ihlâs sahasına çıkardılar. Hâlen de çıkarmaktadırlar.
Ebu’l-Fâruk Süleyman Hilmi TUNAHAN (K.S.) (SİLİSTREVÎ) Hazretleri, 16 Eylül 1959 (13 Rebîulevvel 1379) Çarşamba günü dâr-ı bekâya irtihal buyurdular (Kaddesallâhü sirrahü’l-eaz). Ancak tasarruf ve irşâdları, tamamıyla ve kemâliyle berdevamdır. Cenâb-ı Hak, sevenlerini ve bütün müminleri, şefâatlerine nâil kılsın. (Âmin)
Hicrî: 25 Rebîulevvel 1447 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder