قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَلَا أَدُلُّكُمْ عَلَى مَا يُنْجِيكُمْ مِنْ عَدُوِّكُمْ وَيَدُرُّ لَكُمْ أَرْزَاقَكُمْ؟ تَدْعُونَ اللهَ فِي لَيْلِكُمْ وَنَهَارِكُمْ فَإِنَّ الدُّعَاءَ سِلَاحُ الْمُؤْمِنِ. (ع)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : دقت أديك ! دوشماننزدان قورتاراجق ، رزقنزى بوللاشتراجق شئ سزه خبر وريممى ؟ كجه و كوندز دائما اللهه دعاء أدينز . جونكى دعاء ، مؤمنيك سلاحيدر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Dikkat edin! Düşmanınızdan kurtaracak, rızkınızı bollaştıracak şeyi size haber vereyim mi? Gece ve gündüz dâimâ Allâh’a dua ediniz. Çünkü dua, müminin silahıdır.”
(Müsned-i Ebû Ya‘lâ)
Hicrî: 19 Rebîulevvel 1447 Fazilet Takvim
YALNIZKEN DAHİ GÜNAHTAN SAKINMAK
İnsanlara vaaz ve onları irşad ile meşhur olan Ebû Âmir (rah.) anlattı: Bir gün Mescid-i Nebevî’de iken bana bir mektup ulaştırdılar, bir zât, beni, hânesine davet ediyordu. Çıkıp yanına gittiğimde onu köhne bir evde, hastalıklar içinde buldum. Bana yakınında bir yer açtı ve “Senin kelâmını, sohbetini işitmek istiyorum.” dedi. Ona şu mâhiyette nasihatte bulundum:
Mevlâ-yı Müteâl’in sevdiği kulları için Cennet’te hazırladığı mükâfat ve kendisine isyan eden kulları için Cehennem’de hazırladığı cezaları vardır. Bunu iman nuru ile bilirsen, seni Cehennem’e düşürecek hâllerin tamamını terk edersin.
Hiç kimse, bir insanın yahut sultanın gözü önünde açıkça bir cürüm ve suç işlemeye kalkışmaz. Lâkin insanların görmediği yerlerde işlemeye kalkışır. Hâlbuki insan, her hâlini dâimâ Allâhü Teâlâ’nın gördüğünü bilmesine rağmen, Rabb’inden hiç utanmayıp türlü günahları işlemeye cesaret etmektedir. Onun bu hâli, şu iki şeyden birisidir: Ya Hak Teâlâ’nın, her hâlini gördüğünü, bildiğini inkâr ediyordur -ki bu hâlde mümin olamaz-; yahut Allâh’ın kendisini gördüğünü bildiği hâlde Rabb’inden utanmıyordur.
Herhangi bir kul, Rabb’ine hürmet ve tazim içinde kulluğa devam ederse, onun kıymeti ve rütbesi, Rabb’i indinde yükselir. Kul, gayben; kimsenin görmediği yerde Rabb’inden korkar, bu hâlde de onun emirlerine itaatten ayrılmazsa, kalbinde iman nuru artar. Bu murâkabe bereketiyle mâsivâ, kalpten uzaklaşır, Rabb’inin nuru, kalbe ulaşır.”
Söz buraya ulaştığında, hasta zât, “Anlattıkların, benim derdime muvâfık oldu.” dedi ve sonra oracıkta vefat eyledi.
Onu, vefatından sonra rüyamda gördüm, güzel bir hâlde, yeşil elbiseler içinde idi. Nasıl olduğunu sordum, “İhsanlarından dolayı Allâh’a hamd ediyorum.” dedikten sonra şunu ilave etti: “Gaflet içindeki bir kimseyi ikaz edip gafletten kurtaran kimseye, o kurtulan kimsenin nâil olduğu ecrin bir misli verilir. Ey Ebû Âmir, sen, dua ve istiğfara devam et. Rabb’inin yolundan ayrılıp gaflete düşme, dâima nurunu artırmaya çalış. Zira sen, boş yere yaratılmadın, ancak Rabb’ine ibadet için yaratıldın.”
Hicrî: 19 Rebîulevvel 1447 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder