قَالَ
اللهُ تَعَالَى: اِنَّا جَعَلْنَا عَلٰى قُلُوبِهِمْ اَكِنَّةً اَنْ يَفْقَهُوهُ
وَفِى اٰذَانِهِمْ وَقْرًا وَاِنْ تَدْعُهُمْ اِلَى الْهُدٰى فَلَنْ يَهْتَدُوا
اِذًا اَبَدًا. (سورة الكهف، ٥٧)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا
) :
" بز اونلريك قلبلرى أؤستونه
، اونى ( قرآن كريمى ) إيجه آنلامالرينه أنكل برده لر ، قولاقلرينه ده بر آغرلق
قويدق . سن اونلرى دوغرى يولا جاغرسان ده دعوت أتديكيك حلده أبديا آصلا هدايته
كلمزلر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Biz onların kalpleri
üstüne, onu (Kur’ân-ı Kerîm’i) iyice anlamalarına engel perdeler, kulaklarına
da bir ağırlık koyduk. Sen onları doğru yola çağırsan da davet ettiğin halde
ebediyyen asla hidâyete gelmezler.”
(Kehf Sûresi, âyet 57)
Hicrî: 10 Şaban 1441 Fazilet
Takvimi
GÜNAHTA ISRAR ETMENİN FENALIĞI
Günahta ısrar etmenin görünürde hiçbir fenâlığı olmasa bile kulun bulunduğu her hâl onun için bir ceza olur: Şâyet varlık içerisinde ise bu onun için bir cezâ olur. Zîrâ o, kendisine nasip edilen bu varlığı kendinden bilir de işlediği günahlara tevbe edemeden ölür gider. Şâyet fakr u zarûret içerisinde ise bu zâten onun için bir cezâdır.
Kul, işlemiş olduğu günah sebebiyle rızkın bereketinden mahrum bırakılır. İbn-i Mesûd (radıyallâhü anh) derdi ki: “Muhakkak ben, kulun bildiği şeyleri unutmasının işlediği günahlar sebebiyle olduğuna inanırım.”
Kişi, günâha saplandığı zaman helâli elde etmeye muvaffak olamaz. Âlimlerin meclisinden mahrum kalır, kalbi sâlih kimselerin sohbetinden tat almaz. Evliyâullah ve sâlihler o kimseden yüz çevirir. Kendisiyle sâlih amel işleyebileceği bir ilim öğrenemez. Öğrendiği ilimlerden de istifade edemez. Nefsânî arzu ve isteklerinin peşinde olması sebebiyle şüpheli (haram mı, helâl mi olduğu bilinmeyen) şeylerin farkında olamaz. Haram-helâl, her şeyi karıştırır. Allâhü Teâlâ’nın, ondan muhâfazasını kaldırması sebebiyle şüpheli şeylerin içerisinde bocalar durur.
Kul, işlemiş olduğu günah sebebiyle rızkın bereketinden mahrum bırakılır. İbn-i Mesûd (radıyallâhü anh) derdi ki: “Muhakkak ben, kulun bildiği şeyleri unutmasının işlediği günahlar sebebiyle olduğuna inanırım.”
Kişi, günâha saplandığı zaman helâli elde etmeye muvaffak olamaz. Âlimlerin meclisinden mahrum kalır, kalbi sâlih kimselerin sohbetinden tat almaz. Evliyâullah ve sâlihler o kimseden yüz çevirir. Kendisiyle sâlih amel işleyebileceği bir ilim öğrenemez. Öğrendiği ilimlerden de istifade edemez. Nefsânî arzu ve isteklerinin peşinde olması sebebiyle şüpheli (haram mı, helâl mi olduğu bilinmeyen) şeylerin farkında olamaz. Haram-helâl, her şeyi karıştırır. Allâhü Teâlâ’nın, ondan muhâfazasını kaldırması sebebiyle şüpheli şeylerin içerisinde bocalar durur.
KALBİN MÜHÜRLENMESİ NE DEMEKTİR, NASIL OLUR?
İbn-i Ömer’in (r.anhümâ) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte: “Mühür, Arş-ı A’lâ’nın sütunlarına bağlıdır. Haramlar işlenmeye, haram kılınan şeyler helâl görülmeye başlandığı zaman Allâhü Teâlâ bu mührü gönderir ve kendisinde (yazılı) olan şeyle kalpleri mühürler.” buyrulmuştur.
İmâm Mücâhid’in (r.a.) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte de: “Kalp, açık el gibidir. Kul her ne zaman günah işlerse parmağın biri kapatılır. Tâ ki (günah işleye işleye) parmakların tamamı kapatılıncaya kadar devam eder. Böylece kalp üzerine mühür vurulmuş olur. Bu da kalbin kilitlenmesi demektir.” buyurulmuştur.
Hasan-ı Basrî (r.a.) şöyle derdi: “Muhakkak kul ile Rabbi Azze ve Celle arasında günah cihetinden malum bir sınır vardır. Kul, o sınıra ulaştığı zaman kalbi mühürlenir ve artık hayırlı ameller işlemeye muvaffak olamaz.”
Bazı âlimler şöyle îzah etmişlerdir: Her günah için kalpte biten bir bitki vardır. Günahlar çoğaldığı zaman yabancı ve zararlı otların meyveleri sardığı gibi o bitkiler de kalbi çevreler ve onu sımsıkı sarar. Hatta kalbin kılıfı gibi olur. Bu kılıfın, Allâhü Teâlâ’nın Kur’ân-ı Kerîm’de zikretmiş olduğu, kulun hakîkatleri işitmesine ve anlamasına mâni olan örtülerden bir örtü olduğu söylenmiştir.
İmâm Mücâhid’in (r.a.) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte de: “Kalp, açık el gibidir. Kul her ne zaman günah işlerse parmağın biri kapatılır. Tâ ki (günah işleye işleye) parmakların tamamı kapatılıncaya kadar devam eder. Böylece kalp üzerine mühür vurulmuş olur. Bu da kalbin kilitlenmesi demektir.” buyurulmuştur.
Hasan-ı Basrî (r.a.) şöyle derdi: “Muhakkak kul ile Rabbi Azze ve Celle arasında günah cihetinden malum bir sınır vardır. Kul, o sınıra ulaştığı zaman kalbi mühürlenir ve artık hayırlı ameller işlemeye muvaffak olamaz.”
Bazı âlimler şöyle îzah etmişlerdir: Her günah için kalpte biten bir bitki vardır. Günahlar çoğaldığı zaman yabancı ve zararlı otların meyveleri sardığı gibi o bitkiler de kalbi çevreler ve onu sımsıkı sarar. Hatta kalbin kılıfı gibi olur. Bu kılıfın, Allâhü Teâlâ’nın Kur’ân-ı Kerîm’de zikretmiş olduğu, kulun hakîkatleri işitmesine ve anlamasına mâni olan örtülerden bir örtü olduğu söylenmiştir.
Hicrî: 10 Şaban 1441 Fazilet
Takvimi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder