11 Haziran 2013 Salı

SAHÎH VE MAKBUL ÎMAN



Hadîs-i Şerîf, :
 “Ey insanlar! Amellerinizi Allah için ihlâs ile yapınız. Zira Allâhü Tebâreke ve Teâlâ ancak kendisi için ihlâsla yapılan amelleri kabul eder.” 
(Hadîs-i Şerîf, Mecmau'z-Zevâid)
Hicrî:22 Recep 1434   •Fazilet Takvim

SAHÎH VE MAKBUL ÎMAN


İmanın sahih ve makbul olması için üç şart vardır.
Birincisi; iman, hayattan ümidini kestiği halde olmamalıdır. Bir kâfir, sekerat-ı mevt; ölüm sarhoşluğu halinde, (perde kalkıp) azabı gözlerinin önünde tecelli ettiği bir anda iman etse bu imanı makbul olmaz.

Mü’min sûresinin,   فَلَمْ يَكُ يَنفَعُهُمْ إِيمَانُهُمْ لَمَّا رَأَوْا بَأْسَنَا   
“(O inkârcıların) bizim azabımızı gördükleri zaman iman etmeleri, kendilerine bir fayda verecek değildir…” meâlindeki 85. âyet-i kerîmesi bunu haber vermektedir.

Gaybe iman edenler, hidayete nail olurlar. Azabı görmekle gaybe iman kalmaz.

İkincisi; iman eden kimse, zarûriyyât-ı diniyyeden (dine ait olduğu kat’î olarak bilinen) bir şeyi inkâr veya tekzib etmemeli; yalanlamamalıdır.
Bir kimse Allâhü Teâlâ’yı ve bütün peygamberleri tasdik ettiği halde yalnız peygamberimizin peygamberliğini inkar etse veya farz olduğu kat’i olarak bilinen bir dini hükmü inkâr etse veya isteyerek puta tapmak, zünnar bağlamak gibi bir inkar alâmeti görülse derhal kâfir olur. Çünkü iman (bir bütün olup) tecezziyi (bölünmeyi) kabul etmediği için, zarûriyyât-ı diniyyeden birini inkâr (dinin) tamamını inkâr demektir.

Üçüncüsü; ahkâm-ı diniyyenin tamamını kabul edip hiç birininin ifasında inat ve kibir etmemelidir. Bir kimse namaz, oruç gibi dini emirleri çirkin görse, Allâhü Teâlâ’nın emrine muhalefet niyetiyle bir hükmü terk etse veya yasaklanmasına karşı inat ederek bir haramı işlese artık o iman şerefinden mahrum kalmıştır.
Hicrî:22 Recep 1434   •Fazilet Takvim



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder