31 Ağustos 2025 Pazar

SÜNNET-İ SENİYYEYE SARILMAK VE SÂLİH ZÂTLARA TÂBİ OLMAK


قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ مَثَلَ الْعُلَمَاءِ فِي الْأَرْضِ كَمَثَلِ النُّجُومِ فِي السَّمَاءِ يُهْتَدَى بِهَا فِي ظُلُمَاتِ الْبَرِّ وَالْبَحْرِ. (حم)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محقق ير يوزنده ( حقيقى ) عالملريك حالى ، قراده و دنزده كجه قرانلغنده كندسيله يول بولونان ، كوكيوزندكى يلدزلرين حالى كبدر . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  Muhakkak yeryüzünde (hakîkî) âlimlerin hâli, karada ve denizde gece karanlığında kendisiyle yol bulunan, gökyüzündeki yıldızların hâli gibidir.”

(Müsned-i Ahmed bin Hanbel)

Hicrî:  08  Rebîulevvel   1447  Fazilet Takvim

 

 

SÜNNET-İ SENİYYEYE SARILMAK VE SÂLİH ZÂTLARA TÂBİ OLMAK

 

Selef-i sâlihînden Ebu’l-Abbâs bin Atâ rahimehullah, sünnet-i seniyyeye ve sâlih zâtlara tâbi olmak husûsunda buyurmuştur ki:

“Allâhü Teâlâ, dâima sünnet-i seniyyeye riâyet eden kimsenin kalbini marifet nuru ile doldurur. Habîbullah sallallâhü aleyhi ve sellem’e her husûsta; emirlerinde, fiillerinde ve ahlâkında tâbi olmaktan; kavlen ve fiilen, niyetlerinde dahi onun edepleri ile edeplenmekten daha şerefli bir makam yoktur.”

“Senin nefsin, kalbini dinlemediği zaman onu, ilim ve hikmet sahibi zâtların sohbetlerinde bulunarak edeplendir. Zira kim hikmet nuru ile aydınlanmak isterse kalp ve akıl sahibi sâlih kimselerle beraber olsun.”

“İmanında sâdık olanların alâmeti, başına gelen belâ ve musibetlere sabretmesi ve Cenâb-ı Hakk’ın takdirine, kalbinin razı olmasıdır.”

“Kalbini, dâima Allâhü Teâlâ’yı zikredenlerin meclisine yaklaştır. Umulur ki kalbin, gafletten uyanır. Kendini sâlih kimselerin hizmetinde bulundur. Umulur ki onların bereketi ile âlemlerin Rabbi olan Allâhü Teâlâ’ya itaate ve ibadete alışırsın.”

Kendisine, “Allâhü Teâlâ’nın buğzetmesine en çok sebep olan şey nedir?” -ki Cenâb-ı Hak, bizi bundan muhafaza buyursun- diye sorunca şöyle cevap verdi: “Nefsini ve yaptığı şeyleri, büyük görmektir. Bundan daha kötüsü ise yaptığı amelleri, karşılık bekleyerek yapmaktır.”

“Evliyanın alâmetleri dörttür;

Birincisi, Allâhü Teâlâ ile kendisi arasındaki kulluk adabına riâyet etmektir.

İkincisi, Allâhü Teâlâ’nın yasakladıklarından uzuvlarını muhafaza etmektir.

Üçüncüsü, insanlardan gelecek ezâlara katlanmaktır.

Dördüncüsü, akıl ve idrâkleri farklı olduğundan, bütün insanları idare etmektir.”

Hicrî:  08 Rebîulevvel  1447  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

 

30 Ağustos 2025 Cumartesi

ALLÂHÜ TEÂLÂ KULUNUN RIZKINA KEFİLDİR


 

قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : وَمَا مِنْ دَٓابَّةٍ فِي الْأَرْضِ إِلَّا عَلَى اللهِ رِزْقُهَا. (سورة الهود، ٦)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : و ير يوزوندكى هر حيات صاحبنيك تمامنيك رزقى آنجق الله تعالى أؤزرينه در . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  Ve yeryüzündeki her hayat sahibinin tamamının rızkı ancak Allâhü Teâlâ üzerinedir…”

(Hûd Sûresi, âyet 6)

Hicrî:  07  Rebîulevvel   1447  Fazilet Takvim

 

 

ALLÂHÜ TEÂLÂ KULUNUN RIZKINA KEFİLDİR

 

İbrahim bin Beşşâr rahimehullâh anlattı:

İbrahim bin Edhem (k.s.) Hazretleri ile birlikte bir yolculuğa çıkmıştık. Yanımızda yiyecek hiçbir şey olmadığı gibi, yiyecek alabileceğimiz hiçbir şey de yoktu. İbrahim bin Edhem Hazretleri, beni bu hâlden dolayı gamlı görünce dedi ki:

“Ey İbn-i Beşşâr! Allah, fakir ve miskin kullara dünya ve âhiret nimetlerinden neler neler vermiştir bilir misin! Allâhü Teâlâ, kıyamet gününde onlara zekâttan, hacdan, sadakadan, mâl ile yapılan ibadetlerden sormaz. Bunlardan zenginlere sorulacaktır.”

Sonra dedi ki:

“Dünyada zengin olanlar, âhiretin fakirleridir. Dünyada makam ve mevki sahipleri, âhiretin zelîlleri ve alt mertebedekileridir. Gam ve hüzün çekme. Allâhü Teâlâ, senin rızkına kefildir, elbet takdir olunmuş rızkın, sana gelecektir. Bizler dünyada padişahlar gibi rahat yaşıyoruz. Dünyada (kanâat ile) rahatız, âhirette de (dünyayı terk ederek ve âhiret amellerini işleyerek) rahatı tercih ettik. Allâhü Teâlâ’ya itaat üzere olduğumuz müddetçe hangi hâlde sabahlasak yahut akşamlasak aldırmayız.”

Sonra namaza durdu. Ben de namaz kıldım. Fazla geçmeden bir adam sekiz parça ekmek ve birçok hurma getirip önümüze koydu ve “Yiyiniz, Allâh size rahmet etsin.” dedi ve gitti.

İbrahim bin Edhem Hazretleri, namazını bitirince bana, “Ey gamlı, ey hazîn kişi! Ye!” dedi. Bu sırada bir dilenci gelip “Allâh rızası için yiyecek bir şey.” dedi.

İbrahim bin Edhem Hazretleri, ona ekmeğin üç parçasını ve biraz da hurma verdi. Bana da üç parça ekmekle bir miktar hurma verdi. Kendisi de iki parçayı yedi.

Sonra dedi ki: “İyi bil ki geçimli olmak ve paylaşmak, müminlerin ahlâkındandır.”

(Sâlihlerin Hikâyeleri, Fazilet Neşriyat)

Hicrî:  07 Rebîulevvel  1447  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

29 Ağustos 2025 Cuma

RESÛLULLAH EFENDİMİZİN (S.A.V.) KANAAT VE TEVÂZUU


 

قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : طُوبَى لِمَنْ هُدِىَ إِلَى الْإِسْلَامِ وَكَانَ عَيْشُهُ كَفَافًا وَقَنَعَ. (ت)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : إسلامه هدايت اولونان و كجمنى ( حلالندن ) تأمين أدجك إمكانه صاحب اولوب ده بونه قناعت أدنه مجدلر اولسون . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  İslâm’a hidâyet olunan ve geçimini (helâlinden) temin edecek imkâna sahip olup da buna kanaat edene müjdeler olsun.”

 (Sünen-i Tirmizî)

Hicrî:  06  Rebîulevvel   1447  Fazilet Takvim

 

 

RESÛLULLAH EFENDİMİZİN (S.A.V.) KANAAT VE TEVÂZUU

 

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), bazen güzel yemekler yerler bazen de kuru ekmek ile sirke yerlerdi. Her ne yemek olursa olsun tahkîr etmez (küçümsemez, ayıplamaz), gönül hoşluğu ile yerlerdi. Her kim Peygamberimize bir şey ikram etse, kemâl-i insaniyetlerinden o şeyi güzel görerek yerlerdi. Bu sebeple ikram eden kimse de Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin en sevdiği yemek budur, zannederdi.

Selmâ (r. anhâ), Resûlullah Efendimizin âzâtlılarından ve hizmetinde bulunan büyük hanım sahâbîlerdendir.

“Bir gün Hz. Hasan, Abdullah bin Abbas ve Cafer bin Abdullah (r. anhüm), Selmâ radıyallâhü anhâ’yı ziyarete geldiler. Hz. Hasan (r.a.), Selmâ radıyallâhü anhâ’ya, ‘Bizim için Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin hoşuna giden ve severek yediği bir yemek yapabilir misiniz?’ dedi. Selmâ radıyallâhü anhâ, ‘Ey oğlum! Resûlullah (s.a.v.) Efendimizin severek yediği yemeği, bugün sen severek yiyemezsin.’ dedi. Onlar, ‘Hayır, bizler de severek yeriz, sen bizim için yapıver.’ dediler.

Selmâ (r. anhâ) kalktı, biraz arpa alıp onu değirmende çekerek un yaptı (ve yoğurup ekmek pişirdi). Sonra o ekmeği, toprak bir çömleğin içine koyup üzerine biraz zeytinyağı döktü ve biber, zencefil, tarçın gibi baharatlar serpiştirdi. Sonra da hazırlanan bu yemeği onlara ikram etti ve şöyle buyurdu: ‘İşte bu yemek, Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizin hoşuna giden ve severek yediği bir yemektir.”

Çok büyük tevazu ve kanâat sahibi olan Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz, Mekke-i Mükerreme’yi fethettiği gün, bir kuru ekmekle sirke yemişlerdi. Peygamber Efendimizin amcası Ebû Tâlib'in kızı Ümmü Hânî (r. anhâ) da şöyle buyurmuştur:

“(Mekke-i Mükerreme’nin fethi günü) Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz, evimi teşrif buyurdular. ‘Yiyecek bir şeyin var mı?’ diye suâl ettiler. ‘Kuru ekmek ve sirkeden başka bir şeyim yok, yâ Resûlallah.’ dedim. ‘Onları getiriver. Bir evde sirke varsa, sahiplerine katık olarak o yeter.’ buyurdular.”

(Şemâil-i Şerife, Fazilet Neş.)

Hicrî:  06 Rebîulevvel  1447  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

28 Ağustos 2025 Perşembe

GERÇEK MÜMİNİN, YAŞLANDIKÇA SÂLİH AMELİ ARTAR


 

قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : نِعْمَتِ الدَّارُ الدُّنْيَا لِمَنْ تَزَوَّدَ مِنْهَا لِآخِرَتِهِ حَتَّى يُرْضِيَ رَبَّهُ عَزَّ وَجَلَّ وَبِئْسَتِ الدَّارُ لِمَنْ صَدَّتْهُ عَنْ آخِرَتِهِ وَقَصَّرَتْ بِهِ عَنْ رِضَاءِ رَبِّهِ. (ك)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : دنيا ، إيجرسنده آخرت آزغنى حضرلايب ربى عز و جله ، ي راضى أدن كمسه إيجن نه كوزل بر يورتدور . دنيا ، كندسنى آخرتندن اوزاقلاشترب ربى نيك رضاسندان محروم براقان كمسه إيجن ده نه كوتى بر يردر . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  Dünya, içerisinde âhiret azığını hazırlayıp Rabb’i Azze ve Celle’yi razı eden kimse için ne güzel bir yurttur. Dünya, kendisini âhiretinden uzaklaştırıp Rabb’inin rızasından mahrum bırakan kimse için de ne kötü bir yerdir.”

(Hâkim, el-Müstedrek)

Hicrî:  05  Rebîulevvel   1447  Fazilet Takvim

 

 

GERÇEK MÜMİNİN, YAŞLANDIKÇA SÂLİH AMELİ ARTAR

 

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), şöyle buyurmuşlardır:

“Hayır ve bereket, büyükler iledir. Zira mümin yaşlandığında, onun hayırlı ameli de artmış olur.” Yani işleri görüp tecrübe etmiş, ecir ve sevaplarını artırmaya muvaffak olmuş zâtlar ile oturunuz, onların görüşlerine tâbi olunuz.”

“Sizden biriniz ölümü temenni etmesin, bir an önce kendisine ulaşması için dua etmesin. Zira sizden biri, öldüğünde (sadaka-i câriye sahipleri hariç) ameli kesilir. Hâlbuki (gerçek) mümin, ömrü arttıkça hayırlı ameli de artan kimsedir.”

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), “Size hayırlılarınızı bildireyim mi?” buyurdular; Ashâb-ı Kirâm, “Bildirin yâ Resûlallâh!” dediler, şöyle buyurdular:

“Sizin hayırlılarınız, istikâmet üzere, doğru yaşadıkları takdirde; ömrü en uzun olanınızdır.” Diğer rivâyette, “Ömrü uzun, ameli en güzel olanınızdır.” buyurdular.

Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:

“Sâlih bir kul, Müslüman olarak kırk yaşına vardığında, Allâhü Teâlâ, ondan üç türlü belâyı kaldırır: Delilik, cüzzâm ve baras (alaca). Bir kul, Müslüman olarak elli yaşına erdiğinde günahlarını hafifletir. Bir kul, Müslüman olarak altmış yaşına geldiğinde, Allâhü Teâlâ, ona inâbeyi (gafletten zikre dönmeyi) ihsân eder. Bir kul, Müslüman olarak yetmiş yaşına erdiğinde onu, semâda meleklerine sevdirir. Bir kul, Müslüman olarak seksen yaşına geldiğinde sadece hasenatı, sevapları yazılır, günah yazılmaz. Bir kul, Müslüman olarak doksan yaşına erdiğinde, geçmiş ve gelecek günahları bağışlanır ve “Esîrullâh fi’l-arz: yeryüzünde Allâh’ın esiri” diye isimlendirilir, ailesine şefaat hakkı verilir.”

Bir hadîs-i şerifte de şöyle buyurulmuştur: “Saçınızdaki, sakalınızdaki beyazlıkları yolmayın. Zira kimin saçı, İslâm’da, Allah yolunda ağarırsa, bu saç, kıyamet gününde onun için nur olur.” Diğer rivâyette de “Her bir kıl için bir hasene yazılır, bir günahı silinir.” buyurulmuştur.

Hicrî:  05 Rebîulevvel  1447  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"