قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَا يَسْتَرْعِي اللهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عَبْدًا رَعِيَّةً قَلَّتْ أَوْ كَثُرَتْ إِلَّا سَأَلَهُ اللهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عَنْهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَقَامَ فِيهِمْ أَمْرَ اللهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى أَمْ أَضَاعَهُ حَتَّى يَسْأَلَهُ عَنْ أَهْلِ بَيْتِهِ خَاصَّةً. (حم)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : الله تباركه و تعالى بر قلو ، آز اولسون جوق اولسون ، بر حالقه إداره جى قلارسه اونلاريك آراسنده ، الله تعالى نيك أميرلرينى يرينه مى كتردى يوقسه زايمى أتدى ديه قيامت كونى ألبتده او قلا سورار . حتده اونه ، حصوصيله آئله سندن دخى سورار . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Allâhü Tebârake ve Teâlâ, bir kulu, az olsun çok olsun, bir halka, idareci kılarsa onların arasında, Allâhü Teâlâ’nın emirlerini yerine mi getirdi yoksa zâyi mi etti diye kıyamet günü elbette o kula sorar. Hattâ ona, husûsiyle ailesinden dahi sorar.”
(Müsned-i Ahmed)
Hicrî: 07 Safer 1447 Fazilet Takvim
OSMAN GAZİ’NİN OĞLUNA VASİYETİ
Hakiki âlimler, vakitlerini asla boş geçirmez; ömürlerini faydalı ve sahih ilim tahsil etmek, öğrendikleri ile amel ederek sâlih ameller işlemek ve Müslümanların müşkilâtını gidermeye çalışmak ile geçirmişlerdir. İmâm Ahmed bin Hanbel Hazretleri de vaktini faydalı şeylerle değerlendirmeye son derece dikkat ederdi. Ömrünün bir anını bile faydasız bir şeyle geçirmemeye çalışırdı. Nitekim oğlu Abdullah diyor ki: Babamı gören ya mescitte namazda veya ders halkasında veya bir cenazeye iştirâk ettiğinde yahut bir hasta ziyaretine çıktığında görmüştür. Başka türlü bir hâlde görmemiştir. Zira o, sokaklarda boş dolaşmaktan aslâ hoşlanmazdı.”
Ebûbekir el-Mervezî (rah.) şöyle anlatıyor: İmâm Ahmed bin Hanbel’in de bulunduğu bir mecliste, verâ ve takvâ ehlinin ahlâkından ve yüksek hâllerinden bahsediliyordu. O, bunları dikkatle dinledikten sonra dedi ki: “Allâhü Teâlâ’dan, bize gazap etmemesini niyâz ederim, o büyük zâtların hâllerine göre biz ne fenâ kimseleriz!”
Yine kendisine, “Size ne kadar çok kimse geliyor!” diye hayretimi ifade etmiştim, gözleri yaşardı ve dedi ki: “Bunun, benim için bir şer olmasından korkuyorum. Allâhü Teâlâ’dan, beni, onların zannettiklerinden daha hayırlı kılmasını, onların bilmediği ve bende bulunan kusurları da affetmesini niyâz ediyorum.”
İşte hakîkî âlimler, böyle son derece tevâzu gösterirler. Onlar, övünmek ve kibir gibi hâllerden son derece uzak dururlar. Nitekim Allâhü Teâlâ, İmâm Ahmed’in ihlâsına binâen, ilminden, insanları faydalandırdı, İmâm Ahmed’in kendisi o kadar şöhretten kaçmasına rağmen her yerde güzel vasıflarıyla tanındı.
Fitnenin fazla olduğu bir zamanda bir kimse gelip Ahmed bin Hanbel Hazretlerine (rah.), “Bâtılın revaç bulduğu şu zaman hakkında ne dersiniz? Bu zamanda bâtıl, hak üzere galip değil midir?” der, o buyurur ki: “Aslâ! Senin, bâtılın galebesi dediğin şey, kalplerin hidayetten dalâlete ayrılmasıdır. Hâlbuki bizim, ehl-i hakkın kalbi, hâlâ hak üzeredir. Ehl-i hakkın kalpleri aslâ bâtıla meyletmez, kalplerinde bâtıl galip gelemez.”
Hicrî: 07 Safer 1447 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"