﴿ يا تارك الصلاة ﴾
Hamd,
âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur. Güzel âkibet, takvâ sahipleri içindir.
Zâlimlerden başkasına düşmanlık yoktur.Salât ve selâm, insanlığın en hayırlısı
ve en fazîletlisi, Peygamberimiz
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'e, O'nun âile halkına ve bütün ashâbına
olsun.
Ey namazı terk eden!!
Aramızdaki
bütün bağları kestiğin halde seninle ne şekilde konuşmaya başlayayım?
Sana
ne diyeyim?
Sana
hangi yolla hitap edeyim?
Sana
teşvik yoluyla mı, yoksa tehdit yoluyla mı hitap edeyim?
Ey namazı terk eden!!
Sen,
kendini ne zannediyorsun?
Sen, seni yaratan ve sana
şekil veren Rabbine secde etmekten alıkoyacak kadar O'ndan müstağnî misin? O'na
ihtiyacın yok mudur?
Kibir, seni Rabbinin
huzurunda zelîl ve huşû ile durmaya tenezzül etmeyecek bir duruma mı getirdi?
Dinler misin Rabbin Allah Teâlâ ne buyuruyor:
يَا أَيُّهَا الْإِنسَانُ مَا غَرَّكَ بِرَبِّكَ الْكَرِيمِ
Yâ eyyuhel insânu mâ garreke bi rabbikel kerîm(kerîmi).
Ey insan! Kerim olan Rabbine karşı seni aldatan (mağrur kılan) nedir?
الَّذِي خَلَقَكَ فَسَوَّاكَ فَعَدَلَكَ
Ellezî halakake fe sevvâke fe adelek(adeleke).
O (senin Rabbin) ki, seni yarattı, sonra seni sevva etti (dizayn etti), sonra da düzen üzere seni dengeli, sağlıklı kıldı.
فِي أَيِّ صُورَةٍ مَّا شَاء رَكَّبَكَ
Fî eyyi sûretin mâ şâe rekkebek(rekkebeke).
Dilediği surette (şekilde) seni terkip etti (farklı genetik şifreleri biraraya getirip (her insana) farklı suretler verdi).
Ey namazı terk eden!!
Sen, kişinin, İslâm
dîninden sarılabileceği son şeyin namaz olduğunu (âhir zamanda İslâm'da onun
dışında başka bir ibâdetin kalmayacağını), eğer onu kaybederse, dîninin
tamamını kaybedeceğini bilmez misin?
Nitekim Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle
buyurmuştur:
(( لَيُنْقَضَنَّ
عُرَى الْإِسْلَامِ عُرْوَةً عُرْوَةً، فَكُلَّمَا انْتَقَضَتْ عُرْوَةٌ تَشَبَّثَ
النَّاسُ بِالَّتِي تَلِيهَا، وَأَوَّلُهُنَّ نَقْضًا الْحُكْمُ، وَآخِرُهُنَّ
الصَّلَاةُ.))
[ رواه أحمد والطبراني وابن حبان والحاكم وصححه الألباني ]
"İslâm'ın hükümleri, mutlaka
birer birer bozulacaktır (insanlar tarafından terk
edilecektir). Bir hüküm bozulunca, insanlar sonrakine tutunacaklardır. İlk
bozulan hüküm; yönetim (Allah'ın indirdiği ile hükmetmek), sonuncusu
ise namaz olacaktır."[1]
Ey namazı terk eden!!
Sen, Allah'ın
vermiş olduğu eman ve korumanın dünya ve âhirette namazı kasten terk edenden
kalktığını bilmez misin?
Nitekim Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle
buyurmuştur:
(( لَا
تُشْرِكْ بِاللهِ شَيْئًا وَإِنْ عُذِّبْتَ وَحُرِّقْتَ، أَطِعْ وَالِدَيْكَ وَإِنْ أَخْرَجَاكَ مِنْ مَالِكِ
وَمِنْ كُلِّ شَيْءٍ هُوَ لَكَ،
وَلَا تَتْرُكِ الصَّلَاةَ مُتَعَمِّدًا؛ فَإِنَّ مَنْ تَرَكَ الصَّلَاةَ مُتَعَمِّدًا،
فَقَدْ بَرِئَتْ مِنْهُ ذِمَّةُ اللهِ، وَلَا تَشْرَبِ الْخَمْرَ؛ فَإِنَّهَا
مِفْتَاحُ كُلِّ شَرٍّ.)) [
رواه الطبراني وقال الألباني: حسن لغيره ]
"(Parça parça kesilerek) azap edilsen ve (ateşte)
yakılsan bile Allah'a hiçbir şeyi ortak koşma.Malından ve sana âit olan her
şeyden çıkarsalar bile anne ve babana itaat et.Namazı kasten terk etme.Zirâ
kim, namazı kasten terk ederse, Allah'ın eman ve koruması ondan kalkmıştır.İçki
içme.Zirâ içki, her türlü kötülüğün anahtarıdır." [1]
Ey namazı terk eden!!
Sen, namazı terk ettikten sonra artık sende İslâm'dan ne
kalır? Namazın, İslâm'ın direği ve îmânın otağı olduğunu bilmez misin?
Ey namazı terk eden!!
Namazı terk etmenin küfür, şirk ve dalâlet olduğunu
bilmez misin?
Nitekim
Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- bu
konuda şöyle buyurmuştur:
(( بَيْنَ الرَّجُلِ وَ بَيْنَ الْكُفْرِ وَالشِّرْكِ تَرْكُ
الصَّلاَةِ.)) [ رواه مسلم ]
[1]
Müslim rivâyet etmiştir.
Yine, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur:
(( اَلْعَهْدُ الَّذيِ بَيْـنَناَ
وَبَيْـنَهُمُ الصَّلاَةُ، فَمَنْ تَرَكَهاَ فَقَدْ كَفَرَ.))
[ رواه أحمد والترمذي وصححه الألباني ]
[1] Ahmed
ve Tirmizî rivâyet etmişlerdir.Elbânî de hadis sahihtir, demiştir.
Ömer b. Hattab -Allah ondan râzı olsun- namazın terki konusunda şöyle demiştir:
(( أَمَا
إِنَّهُ لَا حَظَّ لِأَحَدٍ فيِ الْإِسْلَامِ أَضَاعَ الصَّلَاةَ.)) [رواه ابن أبي شيبة وعبد
الرزاق]
[1] İbn-i
Ebî Şeybe ve Abdurrezzak rivâyet etmişlerdir.
Abdullah b. Mes'ud -Allah
ondan râzı olsun- şöyle demiştir:
(( مَنْ تَرَكَ الصَّلَاةَ فَلَا
دِينَ لَهُ.)) [ رواه ابن أبي شيبة ومحمد بن نصر والطبراني ]
"Namazı terk edenin dîni yoktur."[1]
[1] İbn-i
Ebî Şeybe, Muhammed b. Nasr ve Taberânî rivâyet etmişlerdir.
Ali b. Ebî Tâlib -Allah onlardan râzı olsun- şöyle
demişlerdir:
(( مَنْ لَمْ يُصَلِّ فَهُوَ
كَافِرٌ- وَفِي لَفْظٍ- فَقَدْ كَفَرَ.))
[ رواه ابن أبي شيبة في كتاب
الإيمان وفي المصنف والبخاري في تاريخه ]
[1] İbn-i
Ebî Şeybe; "Îmân" kitabı ve "Musannef". Buhârî;
"Tarih" kitabında rivâyet etmişlerdir.
Abdullah b. Abbas -Allah ondan ve babasından râzı olsun-
şöyle demiştir:
(( مَنْ تَرَكَ الصَّلَاةَ فَقَدْ
كَفَرَ.)) [ رواه محمد بن نصر المروزي وابن عبد البر ]
[1]
Muhammed b. Nasr el-Mervezî ve İbn-i Abdilber rivâyet etmişlerdir.
Ebu Derdâ -Allah
ondan râzı olsun- şöyle demiştir:
(( لاَ إِيمَانَ لِمَنْ لَا صَلَاةَ لَهُ، وَلَا صَلَاةَ لِمَنْ لَا وُضُوءَ لَهُ.)) [ رواه ابن عبد البر ]
[1] İbn-i
Abdilber rivâyet etmiştir.
Tâbiînden Abdullah b. Şekîk el-Ukaylî -Allah ona rahmet
etsin- şöyle demiştir:
(( كَانَ
أَصْحَابُ مُحَمَّدٍ ع لَا يَرَوْنَ شَيْئًا مِنَ الْأَعْمَالِ
تَرْكُهُ كُفْرٌ غَيْرَ الصَّلَاةِ.)) [ رواه الترمذي ]
"Muhammed
-sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashâbı, namazdan başka amellerden bir şeyin
terkini küfür olarak görmüyorlardı."[1]
[1]
Tirmizî rivâyet etmiştir.
İbrahim en-Nehaî -Allah ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
(( مَنْ تَرَكَ الصَّلَاةَ فَقَدْ
كَفَرَ.))
"Namazı terk eden, kâfir olur."
İmam Zehebî -Allah
ona rahmet etsin- şöyle demiştir:
"Namazı vaktinden
sonraya erteleyen, büyük günah işleyen kimsedir. Namazı tamamen terk eden, zinâ
eden ve hırsızlık yapan kimse gibidir. Bir vakit namazı terk etmek veya
kaçırmak büyük günahtır. Bunu birden fazla yaparsa, tevbe etmedikçe o kimse
büyük günah sahibidir.Namazı terk etmeye devam ederse, o kimse, âhirette
hüsrana uğrayanlar, bedbaht olanlar ve günahkârlardandır."
Ey namazı terk eden!!
Namazı terk etmenin nifak (münâfıklık) olduğunu bilmez
misin?
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda
şöyle buyurmuştur:
إِنَّ الْمُنَافِقِينَ يُخَادِعُونَ
اللّهَ وَهُوَ خَادِعُهُمْ وَإِذَا قَامُواْ إِلَى الصَّلاَةِ قَامُواْ
كُسَالَى يُرَآؤُونَ النَّاسَ وَلاَ يَذْكُرُونَ اللّهَ إِلاَّ قَلِيلاً
İnnel
munâfikîne yuhâdiûnallahe ve huve hâdiuhum, ve izâ kâmû ilâs salâti
kâmû kusâlâ yurâunen nâse ve lâ yezkurûnallâhe illâ kalîlâ(kalîlen).
Muhakkak ki
münafıklar, Allah'a hile yaparlar. Oysa O (Allah), onlara hile
yapandır. Ve onlar, namaza kalktıkları zaman, üşenerek kalkarlar,
insanlara gösteriş yaparlar. Ve Allah'ı pek az zikrederler.
مُّذَبْذَبِينَ بَيْنَ ذَلِكَ لاَ إِلَى هَؤُلاء وَلاَ إِلَى هَؤُلاء وَمَن يُضْلِلِ اللّهُ فَلَن تَجِدَ لَهُ سَبِيلاً
Muzebzebîne beyne zâlike, lâ ilâ hâulâi ve lâ ilâ hâulâi. Ve men yudlilillâhu fe len tecide lehu sebîlâ(sebîlen).
Onlar,
bunların (küfürle îmânın) arasında bocalayıp duranlardır. Ne bunlarla ve
ne de onlarla olurlar. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa, artık sen
onun için asla bir yol bulamazsın (onları asla Allah'a ulaştıracak olan
Sıratı Mustakîm'e ulaştıramazsın).
سورة النساء الآيتان: ١٤٢-143 ]
"Münâfıklar(zanlarınca)Allah’ı kandırmaya çalışırlar. Halbuki Allah, onların
hilelerini başlarına geçirir.Onlar namaza kalktıkları zaman, üşenerek
kalkarlar. Namazlarıyla insanlara gösteriş yaparlar.Allah’ı da pek az anarlar.O
münâfıklar, küfürle imân arasında şaşkın bir şekilde bocalamaktadırlar.Ne
mü’minlere, ne de kâfirlere bağlıdırlar.Allah, kimi(n
kalbini îmândan) saptırırsa (hidâyetten alıkoyarsa), artık ona, bir
kurtuluş yolu bulamazsın."[1]
Nitekim
Peygamber
-sallallahu aleyhi ve sellem- bu
konuda şöyle buyurmuştur:
(( إِنَّ أَثْقَلَ
الصَّلَاةِ عَلَى الْمُنَافِقِينَ: صَلَاةُ الْعِشَاءِ وَصَلَاةُ الْفَجْرِ،
وَلَوْ يَعْلَمُونَ مَا فِيهِمَا لَأَتَوْهُمَا وَلَوْ حَبْوًا.)) [ رواه البخاري ومسلم ]
"Şüphesiz ki münâfıklara en ağır gelen
namaz; yatsı namazı ile sabah namazıdır. Eğer onlar (münâfıklar) bu iki namazdaki ecir ve fazîleti bilselerdi,
emekleyerek de olsa o bu iki namazı kılmak için gelirlerdi."[1]
Ey namazı terk eden!!
Bak gördün mü? Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in
zamanında münâfıklar namaz kılıyorlardı. Ama gösteriş için namaz kılıyorlardı.
Ama sen hiç kılmıyorsun!!!
Ey namazı terk eden!!
Kâinatta bulunan senin dışındaki her şey Rabbine secde
etmektedir.
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda
şöyle buyurmuştur:
(SECDE ÂYETİ)
Göklerde ve
yeryüzünde olan kimseler, Güneş, Ay ve yıldızlar, dağlar, ağaçlar ve
(yürüyen) hayvanlar ve insanlardan çoğu; görmüyor musun (görmedin mi) ki
Allah'a secde ediyorlar. (İnsanların) çoğunun üzerine azap hak oldu ve
Allah, kimi zayıf düşürürse (alçaltırsa) artık ona ikram eden yoktur.
Muhakkak ki Allah, dilediğini yapar.
[ سورة الحج الآية: ١٨]
"Göklerde (bulunan
melekler) ve yerde bulunan güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar
ile insanların bir çoğunun Allah'a secde ettiklerini görmez misin? İnsanların
bir çoğu da azabı hak etmiştir.Allah kimi alçaltırsa; ona ikram edecek kimse
yoktur.Şüphesiz ki Allah, dilediğini yapar."[1]
Ey namazı terk eden!!
Eğer namaz kılmazsan, bilmelisin ki sen de azabı hak eden kimselerden olursun.
Ey namazı terk eden!!
Cansızların, hayvanların ve kâinattaki diğer
varlıkların senden daha hayırlı ve daha akıllı olmasına râzı olur musun?
Ey namazı terk eden!!
Kıyâmet günü namaz kılmayan kimsenin başına
zillet, korku ve alçaklık geleceğini bilmez misin?
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda
şöyle buyurmuştur:
يَوْمَ يُكْشَفُ عَن سَاقٍ وَيُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ فَلَا يَسْتَطِيعُونَ
Yevme yukşefu an sâkın ve yud’avne iles sucûdi fe lâ yestetîûn(yestetîûne).
Gerçeklerin açığa çıktığı gün, secde etmeye davet olunurlar. Fakat (secde etmeye) güçleri yetmez.
خَاشِعَةً أَبْصَارُهُمْ تَرْهَقُهُمْ ذِلَّةٌ وَقَدْ كَانُوا يُدْعَوْنَ إِلَى السُّجُودِ وَهُمْ سَالِمُونَ
Hâşiaten ebsâruhum terhekuhum zilleh(zilletun), ve kad kânû yud’avne iles sucûdi ve hum sâlimûn(sâlimûne).
Gözleri
korkudan ürpermiş halde, onları bir zillet kaplar. Onlar, salimken
(sağlıklı ve selâmette iken) secde etmeye davet olunmuşlardı.
[ سورة القلم الآيتان: ٤٢ – ٤٣ ]
"O gün, işler
son derece güçleşir, baldır
açılır[1] ve
secdeye çağrılırlar. Fakat buna güç yetiremezler.(Allah'ın
azabından dolayı) gözler dönmüş olarak, yüzlerini zillet bürür. Oysa onlar
(dünyada) sapasağlam oldukları zaman secdeye (namaza) çağırılmışlardı
(fakat onlar büyüklenerek bundan kaçınmışlardı)." [2]
[1] O gün Allah Teâlâ, yarattıkları arasında
hüküm vermek için gelir, benzeri olmayan mübârek baldırını açar. Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur: "Rabbimiz baldırını açacak, her mümin
erkek ve kadın ona secde edecektir. Ancak dünyada iken gösteriş olsun ve
desinler diye secde edenler o gün secde edemeyeceklerdir. Secde etmeye
çalışacaklar fakat sırtlari tek bir parça haline gelecek ve secdeye eğilemeyeceklerdir."
[Buhârî, Tefsir ul-Kur'an, Sûre: 68, bab: 2 , Tevhid, bab: 24. Müslim; Îmân,
bab: 302, hadis no: 183]
[2] Kalem
Sûresi: 42-43
Sen, namaz kılmamış bir
halde ölürsen, senin pişmanlık ve nedâmetin ne kadar büyük ve çetin olacaktır!!!
Sen, kıyâmet günü namaz
kılmamış bir halde yeniden diriltildiğinde musibetin ne kadar büyük
olacaktır!!!
Ey namazı terk eden!
Namazı terk etmekle suçunun ne kadar büyük olduğunu bir bilsen!!!
Ey namazı terk eden!!
Namazı terk etmenin
gaflet ve kalp katılaşması olduğunu bilmez misin?
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( لَيَنْتَهِيَنَّ
أَقْوَامٌ عَنْ وَدْعِهِمُ الْجُمُعَاتِ، أَوْ لَيَخْتِمَنَّ اللهُ عَلَى
قُلُوبِهِمْ، ثُمَّ لَيَكُونُنَّ مِنَ الْغَافِلِينَ.)) [ رواه مسلم ]
"Birtakım
insanlar ya Cuma namazlarını terk etmeyi bırakırlar ya da Allah onların
kalplerini mühürler de artık onlar gâfillerden olurlar."[1]
Ey namazı terk eden!!
Namazı terk edenin, "Sakar"da kâfirler ve
fâcirlerle birlikte azap göreceğini bilmez misin?
Cehennem ehline şöyle sorulduğunda onların cevaplarına
bakar mısın?
مَا سَلَكَكُمْ فِي سَقَرَ
Mâ selekekum fî sekar(sekare).
Sizi sekarın içine (alevli ateşe) sevkeden (sürükleyen) nedir?
قَالُوا لَمْ نَكُ مِنَ الْمُصَلِّينَ
Kâlû lem neku minel musallîn(musallîne).
“Biz namaz kılanlardan olmadık.” dediler.
[ سورة المدثر الآيتان: ٤٢ – ٤٣]
"(Günahkârlara) sizi şu Sakar'a (yakıcı ateşe)
sokan nedir? (diye sorarlar). Onlar: Biz, (dünyada) namaz
kılanlardan olmadık, derler."[1]
Yine, Allah Teâlâ bu konuda
şöyle buyurmuştur:
فَخَلَفَ مِن بَعْدِهِمْ خَلْفٌ أَضَاعُوا الصَّلَاةَ وَاتَّبَعُوا الشَّهَوَاتِ فَسَوْفَ يَلْقَوْنَ غَيًّا
Fe halefe min ba’dihim halfun edâus salâte vettebeûş şehevâti fe sevfe yelkavne gayyâ(gayyen).
Bundan
sonra onların arkasından gelen nesil, namazı ihmal (zayi) ettiler. Ve
şehvetlere (nefsin arzularına) tâbî oldular. Artık yakında gayy
(cehennemde en alt bölüm) ile karşılaşacaklar.
[ سورة مريم الآية: ٥٩]
"Ama
onların ardından namazı bırakan ve şehvetlerine uyan bir nesil geldi. Onlar bu
azgınlıklarının karşılığını (cehennemde) göreceklerdir."[1]
Ey namazı terk eden!!
Namazı terk etmenin,
dünya ve âhirette karanlık, helâk ve dalâlet olduğunu bilmez misin?
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmuştur:
(( مَنْ
حَافَظَ عَلَيْهَا كَانَتْ لَهُ نُورًا وَبُرْهَانًا وَنَجَاةً يَوْمَ
الْقِيَامَةِ، وَمَنْ لَمْ يُحَافِظْ عَلَيْهَا لَمْ يَكُنْ لَهُ نُورٌ وَلَا
بُرْهَانٌ وَلَا نَجَاةٌ، وَكَانَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مَعَ قَارُونَ وَفِرْعَوْنَ
وَهَامَانَ وَأُبَيِّ بْنِ خَلَفٍ.)) [ رواه أحمد والدارمي وابن حبان والآجري ومحمد بن نصر
المروزي والطبراني والبيهقي بإسناد صحيح ]
"Kim,
şu beş vakit namazı muhafaza ederse (onları vakitlerinde devamlı kılarsa), namazı, kıyâmet gününde onun
için
(önünü aydınlatan) bir nur, burhan ve (cehennemden)
bir
kurtuluş
olur.Kim de beş vakit namazı muhafaza etmezse (onları vakitlerinde devamlı kılmazsa), kıyâmet gününde
onun için
ne (önünü aydınlatan) bir nur, ne bir burhan, ne de (cehennemden)
bir kurtuluş olur.Kıyâmet
gününde de o, Kârun, Hâmân, Firavun ve Ubeyy b. Halef[1] ile beraber olur." [2]
[1]
İbn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin-
"Kitabu's-Salât" isimli eserinde bu hadis-i şerifi naklettikten sonra
şöyle demiştir: "Namazı terk edenin özellikle bu dört kişi ile beraber
olacaklarının zikredilmesinin sebebi şudur: Bu dört kişi, küfrün ileri
gelenleridir.Burada bedîi bir işâret vardır. Zira namazı terk eden kimse; malı,
mülkü, riyâseti (başkanlığı) veya ticaretinin meşguliyeti sebebiyle namazı terk
eder. Kim,malının meşguliyeti sebebiyle namazı terk ederse,"Kârun"
ile beraber olur.Kim, mülkünün meşguliyeti sebebiyle namazı terk ederse,
"Firavun" ile beraber olur.Kim, riyâsetinin meşguliyeti sebebiyle
namazı terk ederse, "Hâmân" ile beraber olur. Kim, ticaretinin
meşguliyeti sebebiyle namazı terk ederse, "Ubeyy b. Halef" ile
beraber olur." (Çeviren)
[2] Ahmed (2/169), Dârimî; (2/301) ve İbn-i Hibban (1448), Âcurri; Şeria,
(135), Muhammed b. Nasr el-Mervezî; Kitabu's-Salât, (58), Taberânî;
el-Mu'cemu'l-Kebir, Beyhakî; Şuabu'l-Îmân'da sahih bir senedle rivâyet
etmişlerdir.
Münzirî'nin de dediği gibi, hadisi, Ahmed ceyyid bir
isnadla rivâyet etmiştir.
Ey namazı terk eden!!
Sen, kıyâmet günü küfrün önderleri, inkâr,
zulûm ve dalâletin liderleri ile beraber haşr olmak ister misin?
Ey namazı terk eden!!
Namazı terk etmenin, senin başına gelmiş olan en büyük belâ ve musibet
olduğunu bilmez misin?
(( اَلَّذِي
تَفُوتُهُ صَلَاةُ الْعَصْرِ، كَأَنَّمَا وُتِرَ أَهْلَهُ وَمَالَهُ.)) [ رواه البخاري ]
"İkindi namazını kaçıran kimse, sanki âilesini
ve malını kaybetmiş (elinden kaçırmış veya elinden zorla alınmış) kimse gibidir."[1]
Ey namazı terk eden!!
Bu sadece ikindi namazını kaçırmış kimse
hakkındadır.Peki ya bütün namazları terk eden kimse için durum nasıl olur?
Ey namazı terk eden!!
Namazı terk etmenin stres, can sıkıntısı
ve geçim darlığına sebep olduğunu bilmez misin?
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda
şöyle buyurmuştur:
وَمَنْ أَعْرَضَ عَن ذِكْرِي فَإِنَّ لَهُ مَعِيشَةً ضَنكًا وَنَحْشُرُهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَعْمَى
Ve men a’rada an zikrî fe inne lehu maîşeten danken ve nahşuruhu yevmel kıyâmeti a’mâ.
Ve kim
Benim zikrimden yüz çevirirse, o taktirde mutlaka onun için sıkıntılı
bir geçim (hayat) vardır. Ve kıyâmet günü onu, kör olarak haşredeceğiz.
قَالَ رَبِّ لِمَ حَشَرْتَنِي أَعْمَى وَقَدْ كُنتُ بَصِيرًا
Kâle rabbi lime haşertenî a’mâ ve kad kuntu basîrâ(basîran).
(Kıyâmet günü şöyle) dedi: “Rabbim, beni niçin kör olarak haşrettin? Halbuki ben (daha önce) görüyordum.”
قَالَ كَذَلِكَ أَتَتْكَ آيَاتُنَا فَنَسِيتَهَا وَكَذَلِكَ الْيَوْمَ تُنسَى
Kâle kezâlike etetke âyâtunâ fe nesîtehâ, ve kezâlikel yevme tunsâ.
(Allahû
Tealâ): “İşte böyle, âyetlerimiz sana geldi fakat sen onları unuttun. Ve
aynı şekilde (senin yaptığın gibi), o gün (de) sen unutulursun.” dedi.
[ سورة طه الآيتان: ١٢٤ – ١٢٦ ]
"Kim,
benim zikrimden yüz çevirirse bilsin ki; onun dar bir geçimi olur ve kıyâmet
günü biz onu kör olarak haşr ederiz. O der ki: Rabbim! Beni niçin kör olarak
haşr ettin? Halbuki ben (dünyada) gören biriydim.Allah buyurur ki: Öyledir
işte. Sana âyetlerimiz gelmişti de sen onları unutmuştun (onlardan yüz
çevirip onlara îmân etmemiştin).Sen (dünyada terk ettiğin gibi), aynı
şekilde bugün de sen unutulursun (cehennemde bırakılırsın)."[1]
Ey namazı terk eden!!
Vah ki
vah! Yazıklar olsun sana!
Kalbin,
Rabbinden uzak bir halde, zamanın nasıl geçip gittiğini ve ömrünün tükenmekte
olduğunu görmez misin?
Ey namazı terk eden!!
Nasıl
olur da dünyada en hoş ve en güzel şeyi tatmadan ondan ayrılırsın?
Şüphesiz
ki dünyada en hoş ve en güzel şey, Allah -azze ve celle-'ye ibâdet etmek, O'nu
anmak, O'na şükretmek ve O'nun için namaz kılmaktır.
Ey namazı terk eden!!
Namazın,
gözünde sana hafif geliyorsa ve senin için bu kadar değersiz ise, o halde senin
nezdinde Allah'ın dîninden kıymetli olan şey hangisidir?
Namazı
terk edenin, dînin diğer emirlerini daha önce terk edeceğini bilmez misin?
Hasan
Basri -Allah ona
rahmet etsin- şöyle demiştir:
"Ey
Âdem oğlu! Namazın, gözünde sana hafif geliyorsa, peki hangi şey sana ondan daha
değerli gelmektedir?"
Ey gaflette olan!
Namaz kılmamış bir halde ölüm sana gelmeden önce Rabbine
tevbe etmelisin!
Sen, şöyle demeden önce Rabbine tevbe etmelisin:
حَتَّى إِذَا جَاء أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ
Hattâ izâ câe ehadehumul mevtu kâle rabbirciûn(rabbirciûni).
Onların birine ölüm geldiği zaman: “Rabbim, beni geri döndür.” dedi.
لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحًا فِيمَا
تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم
بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ
Leallî
a’melu sâlihan fîmâ terektu kellâ, innehâ kelimetun huve kâiluhâ, ve
min verâihim berzahun ilâ yevmi yub’asûn(yub’asûne).
“Böylece
(geri gönderdiğin taktirde) terkettiğim salih amelleri (nefsi tezkiye
edici ameli) işlerim.” Hayır, muhakkak ki onun söylediği söz, sadece
(boş) bir kelimedir. Ve beas edilecekleri güne kadar onların arkasında
berzah (engel) vardır.
[ سورة المؤمنون من الآيتين: ٩٩ – ١٠٠ ]
"Rabbim! Ne olur beni (dünyaya) geri gönder ki belki yapmadan bıraktığımı
tamamlayıp salih amel işlerim."[1]
Sen, şöyle demeden önce Rabbine tevbe etmelisin:
يَقُولُ يَا لَيْتَنِي قَدَّمْتُ لِحَيَاتِي
Yekûlu yâ leytenî kaddemtu li hayâtî.
“Keşke ben hayatım için (yaşarken güzel ameller) takdim etseydim.” der.
[ سورة الفجر من الآية: ٢٤ ]
"Keşke (âhiretteki)
bu hayatım için bir hazırlık yapsaydım (bana fayda verecek ameller
işleseydim)."[1]
Sen, şöyle demeden önce Rabbine tevbe etmelisin:
وَهُمْ يَصْطَرِخُونَ فِيهَا رَبَّنَا
أَخْرِجْنَا نَعْمَلْ صَالِحًا غَيْرَ الَّذِي كُنَّا نَعْمَلُ أَوَلَمْ
نُعَمِّرْكُم مَّا يَتَذَكَّرُ فِيهِ مَن تَذَكَّرَ وَجَاءكُمُ النَّذِيرُ
فَذُوقُوا فَمَا لِلظَّالِمِينَ مِن نَّصِيرٍ
Ve
hum yastarihûne fîhâ, rabbenâ ahricnâ na’mel sâlihan gayrellezî kunnâ
na’mel(na’melu), e ve lem nuammirkum mâ yetezekkeru fîhi men tezekkere
ve câekumun nezîr(nezîru), fe zûkû fe mâ liz zâlimîne min
nasîr(nasîrin).
Ve onlar,
orada feryat ederler: “Rabbimiz bizi (buradan) çıkar, yapmış
olduklarımızdan başka (amel) salih amel yapalım.” Size orada (dünyada),
tezekkür etmek isteyen kimsenin, tezekkür etmesine yetecek kadar bir
ömür vermedik mi? Size nezir gelmedi mi? O halde (azabı) tadın. Artık
zalimler için bir yardımcı yoktur.
[ سورة فاطر من
الآية : ٣٧ ]
"Rabbimiz!
Ne olur bizi buradan (cehennemden) çıkarıp dünyaya geri gönder de, daha
önce (dünya hayatında) yaptıklarımızdan başka, güzel işler
yapalım!"[1]
Sen, şöyle demeden önce Rabbine tevbe etmelisin:
إِنَّا أَنذَرْنَاكُمْ عَذَابًا قَرِيبًا
يَوْمَ يَنظُرُ الْمَرْءُ مَا قَدَّمَتْ يَدَاهُ وَيَقُولُ الْكَافِرُ يَا
لَيْتَنِي كُنتُ تُرَابًا
İnnâ
enzernâkum azâben karîbâ(karîben), yevme yenzurul mer’u mâ kaddemet
yedâhu ve yekûlul kâfiru yâ leytenî kuntu turâbâ(turâben).
Muhakkak
ki, sizi yakın bir azapla uyardık. O gün kişi, elleri ile takdim ettiği
şeye bakacak. Ve kâfir olan: “Keşke ben toprak olsaydım.” diyecek.
[ سورة النبأ من الآية: ٤٠ ]
Allah
Teâlâ, ölmeden önce bize ve size samimî bir tevbe nasip eylesin.
Son
duâmız, âlemlerin Rabbi Allah'a hamd olsun.
& & &
"SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder