Hadisi Şerif: “Bir adam yolun ortasında bir ağaç dalına rastlar ve ‘vallâhi bunu
Müslümanların yolundan kaldırmalıyım, onlara zarar vermesin’ deyip
kaldırırsa bundan dolayı cennete girer.” (Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
Hicrî: 8 Zilkâde 1433 FAZİLET TAKVİMİ
HALİS NİYET
Medine-i Münevvere’nin etrafına Mekke müşriklerine karşı hendek
kazıldığı günlerde Hz. Câbir bin Abdullah (r.a.) Resûlullâh’ı (s.a.v.)
yemeğe davet etti. Hanımı bir oğlak kesip hazırlık yaptı.
Hz. Câbir'in (r.a.) iki erkek çocuğundan biri diğerine “Annemin
oğlağı nasıl kestiğini sana göstereyim mi?” deyip kardeşini boğazlar.
Annesi bir müddet sonra vaziyeti görünce çığlık atar. Diğer çocuk
korkudan kaçarken fırının içine düşüp ölür. Kadın ikisinin cesedini de
alarak eve götürür ve bir örtünün altına saklayarak Resûlullah (s.a.v)
için yemek hazırlamaya devam eder.
Resûlullah (s.a.v) muhacir ve ensardan birçoğunu yanına alarak eve
teşrif ederler. Hz. Câbir'in (r.a.) evi pek dardı. Resûlullah’ın (s.a.v)
“Allâh’ın evini genişletmesini ister misin?” buyurması üzerine “Evet,
yâ Resûlullah!” dedi. Resûlullah (s.a.v) dizleri üzerinde duâ etti.
Câbir (r.a.) “Seni gönderen Allâhü Teâlâ'ya yemin olsun ki çatı yükseldi, duvarlar da uzaklaştı.” dedi.
Resûlullah (s.a.v) yemeği kendi elleri ile dağıtır ve Câbir’den
davetlileri onar onar çağırmasını ister. Hepsi gelip doyuncaya kadar
yerler.
Resûlullah (s.a.v) bu kez de “Ey Câbir! Haydi, yavrularını çağır,
gelsinler. Ben onlarla beraber yiyeceğim.” der. Câbir (r.a.) hanımına
gider. Hanımı çocukların uyuduklarını söyler. Resûlullah (s.a.v) “Nefsim
kudretinde olan Allâh’a yemin ederim ki onlar olmadan yemeyeceğim.”
buyurur. Hanımı çocukların uyuduğunu söylese de Câbir (r.a.) çocukları
çağırmak üzere odaya girer üzerlerindeki örtüyü çeker ve onların
birbirine sarılıp uyuduklarını görür. Alıp Resûlullah (s.a.v)'in
huzuruna getirir. Biri Resûlullah'ın (s.a.v) sağına diğeri soluna oturur
ve karınları doyuncaya kadar yerler. Resûlullah (s.a.v) tebessüm eder
ve “Ey Câbir!
Cebrail'in bana anlattıklarını sana bildireyim mi?” der. Câbir’in
(r.a.) “Evet, yâ Resûlullah!” diye cevap vermesi üzerine çocukların
başına gelenleri Cabir (r.a.)'e bir bir anlatır. Hz. Câbir (r.a.) ve
hanımı çok sevinirler.
Hicrî: 8 Zilkâde 1433 FAZİLET TAKVİMİ
Niyet, emre itaat ve Allahü teâlânın rızasına kavuşmak için yaptığını
kalbinden geçirmek demektir. Niyet, ibadet yapmayı kalbe getirmek,
hatırlamak değildir. Allahü teâlâ için yapmayı irade etmek, istemek
demektir.
Niyet, ibadete başlarken yapılır. Daha önce, mesela
bir gün önce yapılırsa, niyet olmaz. Buna emel, arzu, vaat denir.
Mesela, Hanefi’de oruca niyet etmek zamanı, bir gün önce, güneşin
batmasından başlayarak, ertesi gün, öğleye bir saat kalıncaya kadardır.
Daha önce veya daha sonra yapılırsa caiz olmaz.
Namaza başlarken,
iftitah tekbiri söylenirken niyet edilir. Daha önce de, mesela, cemaat
ile namaz kılmak için evinden çıkan kimse, niyet etmeden imama uysa,
caiz olur. Şafii’de niyet, iftitah tekbiri alınırken yapılır, daha önce
olmaz.
Namaza niyet etmek demek, o namazın ismini, vaktini,
kıbleyi, imama uymayı irade etmek, kalbinden geçirip, kılmayı tercih
etmek demektir. Yalnız ilim, yani ne yapacağını bilmek niyet olmaz.
Niyet ederken, hangi farz ve hangi vacip olduğunu bilmek lazımdır.
Mesela (Bugünkü öğleyi kılmaya) diye, farzın ismini bilmek veya vaktin
farzı demek lazımdır.
İbadetlerin sahih olması için, Allahü
teâlânın rızası için yapmaya niyet etmek lazımdır. Niyet, kalb ile olur.
Yalnız söylemek ile niyet edilmiş olmaz. Kalb ile birlikte olmak şartı
ile dil ile söyleyerek niyet etmek caiz olur. Kalb ile niyet, söz ile
niyete benzemezse, kalbdeki niyet esastır. Mesela bir kimse, öğle vakti,
öğle namazına niyet ederken, dili ile niyet ettim, bugünkü ikindi
namazına dese, kalbi ile de öğle olduğunu bilse, öğleyi kılmaya niyet
etse, öğle için niyet etmiş sayılır, dil ile söylediğinin önemi yoktur.
Yalnız yemin etmek böyle değildir. Yemin etmekte, söz esastır.
Adakta
da söze bakılır. Adak yaparken, kastetmese de, söz arasında dilinden
çıkmış ise de, yapması vacip olur. Çünkü, adakta niyetsiz, düşünmeden
söylemek, ciddi, isteyerek söylemek gibidir. Hatta, (Allah için, bir gün
oruç tutmak üzerime borç olsun) diyeceği yerde, (Bir ay oruç tutmak)
diye ağzından çıksa, bir ay tutması gerekir. Burada kalbin önemi yoktur.
Peygamber efendimizin, (Ciddisi de, şakası da ciddidir)
buyurduğu hususlar vardır. Mesela, bir kimse, şakadan veya rol gereği,
iki şahit yanında evlense, gerçekten evlenmiş olur. Yine bir kimse, şaka
ile, alay olsun diye veya hanımını korkutmak niyetiyle (Seni boşadım)
dese, hanımı gerçekten boş olur. Bir kimse, kölesine (Seni azat ettim)
dese, kölesi azat edilmiş olur. Sözünden vazgeçemez. Bir kimse, bir gün
oruç adamak isteyip de yanlışlıkla bir ay dese, bir ay oruç tutması
gerekir. Dinimizin emri budur.
Resulullah efendimizin ibadet
olarak değil de, âdet olarak, elbise giymesi, oturması, kalkması, iyi
şeyleri yapmaya sağdan başlaması gibi devamlı yaptığı şeylere zevaid
sünnet denir. Bunları yapanlara da sevap verilir. Bunlara sevap
verilmesi için, niyet etmek lazım değildir. Niyet edilirse, sevapları
çoğalır.
Bid'at, dinden olmayan, ibadet olmayan, âdet olan bir
şey ise, dinimiz bunu red etmez. Yiyip içmekte, elbisede, nakil
vasıtalarında, bina, ev işlerinde, ibadet yapmak, yani Allahü teâlâya
yaklaşmak niyet etmeyip, yalnız dünya işi düşünülürse, bunlar bir
ibadeti yapmaya mani olmadıkça veya bir haramı işlemeye sebep olmadıkça,
bid'at olmaz. (Hadika)
Dinimizde niyetin önemi büyüktür. Kötü niyet için günah, iyi niyet için
sevap vardır. İyi bir iş yapmaya niyet edip, fakat onu yapamasa, yine
sevap alır.
Hadis-i şerifte (Müminin niyeti işinden hayırlıdır) buyuruluyor. Mubah iyi niyetle yapılırsa taat olur; sevap verilir. Kötü niyetle yapılırsa günah olur.
Üç örnek:
1- Yiyip
içmek mubahtır. Yiyip içerken, Allahü teâlânın emirlerini yapıp yasak
ettiklerinden kaçmak için kuvvet kazanmaya niyet edilirse; taat olur,
sevap olur. Günah işlemeye kuvvet kazanmak için yenirse, günah olur.
2- Uyumak
mubahtır. İbadetleri rahat yapmak niyetiyle uyumak sevap olur. Bir
haramı işlemek niyeti ile yatan, günah işlemiş olur. Hiçbir şey
düşünmeden gafletle yatan, sevap kazanamaz.
3- İyi ve
temiz giyinmek, koku sürünmek mubahtır. Sünnete uymak, İslam’ın vakarını
korumak niyetiyle yapılırsa sevap, gösteriş veya öğünmek için yapılırsa
günah olur. Çünkü Allahü teâlâ, bir kimsenin yeni, temiz elbisesine
bakarak sevap vermez. Bunları ne niyetle yaptığına bakarak sevap veya
günah yazar. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Allahü teâlâ, sizin şeklinize, malınıza bakmaz, kalblerinize, amellerinizi ne niyetle yaptığınıza bakar.) [İbni Mace]