قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : تَاللهِ لَقَدْ اَرْسَلْنَا اِلٰى اُمَمٍ مِنْ قَبْلِكَ فَزَيَّنَ لَهُمُ الشَّيْطَانُ اَعْمَالَهُمْ فَهُوَ وَلِيُّهُمُ الْيَوْمَ وَلَهُمْ عَذَابٌ اَلِيمٌ. (سورة النحل، ٦٣)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : اللهه يمين اولسونكى ، بز ، سندن أول برجوق أمته بيغمبرلر كوندردك . بونه قارشى شيطان ، او أمتلره ، ( كوتى ) عمللرينى سوسله ( يب كوزل كوستر ) دى . إشده او ( شيطان ) ، بوكون ده اونلريك ( سنيك زمانينيك كافرلرينيك ) دوسدودر و اونلره أليم بر عذاب واردر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen- : “ Allâh’a yemin olsun ki, biz, senden evvel birçok ümmete peygamberler gönderdik, buna karşı şeytan, o ümmetlere, (kötü) amellerini süsle(yip güzel göster)di. İşte o (şeytan), bugün de onların (senin zamanının kâfirlerinin) dostudur ve onlara elîm bir azâb vardır.”
(Nahl Sûresi, âyet 63)
Hicrî: 08 Cemâziyelevvel 1447 Fazilet Takvim
ŞEYTANIN DOSTLARI VE DÜŞMANLARI
İsmail Hakkı Bursevî Hazretleri, Rûhu’l-beyân isimli eserinde buyurdu ki:
A‘râf Sûresi’nin 27. âyet-i celîlesinde buyurulmuştur ki -meâlen-: “…Muhakkak o şeytan ve güruhu, sizi, kendilerini göremeyeceğiniz yerden görürler. Biz, şeytanları, iman etmeyenlere dost kıldık.” Bu âyet-i celîlede, şeytanın, zararından sakınılması güç olan bir düşman olduğuna işaret vardır. Zira kendisini göremediğin, ama seni görebilen bir düşmanın zararı daha büyük olur.
“Şeytan’ı görmeden nasıl onunla muharebe edip şerrinden sakınabiliriz?” denilirse, deriz ki: “Biz, şeytanın kendisiyle harbe memur değiliz; bilakis onun vesvesesini defetmek, kalbimize attıklarını kabul etmemekle memuruz. Bu da Allâhü Teâlâ’ya sığınmakla olur.
Vehb bin Münebbih (rah.) şöyle rivâyet etmiştir: “Allâhü Teâlâ, Peygamber Efendimizin (s.a.v.) her sorduğuna cevap vermesini İblîs’e emretti. O da elinde asâ ile bir ihtiyar sûretinde Peygamber Efendimize (s.a.v.) geldi ve “Allâhü Teâlâ, bana, senin yanına gelmemi ve her sorduğuna cevap vermemi emretti.” dedi.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), “Ümmetimden kaç sınıf düşmanın vardır?” diye suâl ettiler. İblîs dedi ki,
“Müminlerden on beş sınıftır: İlk düşmanım sensin. Sonra adaletli idareci, mütevâzı zengin, dürüst tâcir, ihlâslı âlim, din kardeşlerine nasihat eden (iyiliği emredip kötülükten sakındıran) kimse, halîm (yumuşak huylu ve merhametli) kimse, tevbesinde sebat gösteren, haramlardan ve şüphelilerden uzak duran, tahârete (temizliğe) dikkat edip devamlı abdestli bulunan, çok sadaka veren, güzel ahlâklı ve insanlara faydalı olan, Kur’ân hâfızı ve Kur’ân-ı Kerîm’i devamlı okuyan, geceleri insanlar uyurken namaza kalkan kimselerdir.”
Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), İblis’e “Peki, senin dostların kimlerdir?” diye sordular, o da şu cevabı verdi:
“On sınıf kimsedir: Zâlim idâreci, kibirli zengin, hain ve hilekâr tüccar, içki içenler, katiller, riyâkâr kimseler, yetim malı yiyenler, faiz yiyenler, zekâtı vermeyenler, (kalbini dünyaya bağlayıp) uzun uzun emelleri bulunan kimselerdir. İşte bunlar, benim has dostlarım, kardeşlerimdir.”
Hicrî: 08 Cemâziyelevvel 1447 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder