قال سُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أَخِيهِ كَانَ اللهُ فِي حَاجَتِهِ. (خ)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : هر كيم مسلمان قردشنيك إحتياجنى قارشلرسه ، الله تعالى ده اونون إختياجنى كورور . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Her kim Müslüman kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allâhü Teâlâ da onun ihtiyacını görür.”
(Sahîh-i Buhârî)
Hicrî: 26 Rebîulâhir 1447 Fazilet Takvim
DOSTLARIN DERDİ İLE DERTLENMEK
Bostan ve Gülistan kitaplarının müellifi Şeyh Sa’dî-i Şîrâzî şöyle anlattı:
Bir sene Şam’da öyle bir kıtlık oldu ki dostlar, muhabbet ve yardımlaşmayı unuttular. Gökten, yere bir damla su düşmedi. Binâenaleyh ne zirâat oldu ne de hurma mahsûl verdi. Eskiden beri akan çeşmeler kurudu, yetimlerin gözyaşından başka su kalmadı.
Eğer pencereden çıkan bir duman görüldüyse bu, ihtiyar bir kadının semâya çıkan âhından başka bir şey değildi.
Kuvvetli kollar, açlıktan bîtâb düştü. Ne dağda yeşillik, ne bağda güzellik kaldı. Çekirgeler, yeşilliği; insanlar, çekirgeleri yedi.
Bu sırada karşıma bir dost çıktı ki bir deri bir kemik kalmıştı. Mal ve mevki sahibi olan bu zâtın hâli, beni çok şaşırttı. “Azîzim, ne gibi bir musîbete uğradın?” diye sordum.
“Hâli bilirken böyle sorman münasebetsizlik değil midir? Zarûret, son dereceyi buldu, meşakkat, tahammül edilemeyecek kadar ilerledi. Ne gökten yeryüzüne yağmur yağıyor, ne de yerdeki feryatlar, gökyüzüne çıkıyor.” dedi.
“Peki ama sen niye bu kadar dertleniyorsun? Zehir, panzehir olmayan yerde tesir eder. Başkası yokluktan ölüyorsa senin malın mülkün vardır. Kaz, tufandan niye korksun?” diyecek oldum. Bir âlimin, bir sefîhe bakışı gibi bir bakışla bana baktı ve:
“Arkadaşları denizde boğulan bir adam, sahilde bile olsa rahat edemez. Benim yüzüm, kendi hâlsizliğimden değil, açların gamından sarardı. Akıllı bir adam ne kendi bedeninde, ne başkalarının vücudunda yara görmek ister. İşte ben, âfiyette olduğum hâlde başkasında bir yara görünce titremeye başlarım. Hastaya bakan sağlam bir adamın hâlsiz düşmesi tabîîdir. Fakir fukarânın bir şey yemediğini bilirken benim ağzıma giren lokma, zehir ve dert olur. Arkadaşları hapiste bulunan kimsenin bahçede rahat edebilmesi mümkün müdür?” cevabını verdi.
Hicrî: 26 Rebîulâhir 1447 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder