قال سُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ صَبَرَ عَلَى لَأْوَائِهَا كُنْتُ لَهُ شَفِيعًا أَوْ شَهِيدًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ. (م)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : كيم مدينهء منوره نيك صقنطلرينه صبرأدرسه بن ، اونا قيامت كونى شفاعتجى ياحود شاهد اولورم . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim Medîne-i Münevvere’nin sıkıntılarına sabrederse ben, ona kıyâmet günü şefâatçi yahut şâhit olurum.”
(Sahîh-i Müslim)
Hicrî: 02 Rebîulâhir 1447 Fazilet Takvim
MEDÎNE-İ MÜNEVVERE’NİN FAZİLETİ
Medîne-i Münevvere’nin kadîm ismi “Yesrib”dir. Kur’ân-ı Kerîm’de Ahzâb Sûresi’nin 13. âyet-i celîlesinde bu isim ile geçmektedir. Cenâb-ı Hak, Hûd (a.s.)’ın ümmeti olan Âd kavmini helâk ettikten sonra, o civardaki kabileler etrafa dağılıp bir kısmı Mekke-i Mükerreme’ye, bir kısmı Tâif’e, Hüzeylîler de Yesrib’e gelerek yerleşmişlerdi. Kuyular kazıp hurma ağaçları dikerek Yesrib’i imar ettiler. Bilâhare ahlâkî fesada uğradıklarından helâk oldular, kuyular kurudu, hurmalıklar harap oldu. Daha sonra Yemen Tübbâ’ı (hükümdarı), Yesrib şehrini imar etti. Resûlullah Efendimizin, burayı teşrif edeceğini müjdeleyerek onun şerefine Yesrib şehrini tesis ettiğini bildiren bir de vesika yazmıştır.
Siyer âlimi İbn-i İshâk’ın beyânına göre; Tübbâ, Medîne’ye geldiğinde Kanât Vadisi’ne inmiş ve orada bin sene sonra Peygamberimizin hicretlerinde müsafir olacakları hâneyi ilk olarak bina etmiştir ki bu hânenin mahalli Ebû Eyyûb el-Ensârî Hazretlerinin evinin yeri idi. Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz de “Tübbâ’a sebbetmeyiniz! Çünkü o, Müslüman olmuştur.” buyurmuştur. (Yani tevhîd esâsı üzere olan İbrahim (a.s.)’ın dininden idi, demektir)
Yesrib’e “Medîne” unvanı, Resûlullah (s.a.v.) tarafından verilmiştir: “(Rabb’im tarafından) ben, bir beldeye hicretle emrolundum ki o belde, âlemin bütün beldelerine galebe eder, (onun şerefli nuru, cihanın âfâkını kaplar). O karyeye “Yesrib” derler. (Bilakis), o Medîne(-i kâmile)dir. Demirci körüğünün, demirin kirini giderdiği gibi, Medîne(-i tâhire) de, habîs şahısları giderir, (dışına atar).”
Bundan başka, Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.), hicret yurdu olan bu mübarek şehri, (Taybe, Tâbe) diye anarlardı. Medîne-i Münevvere’ye Taybe denmesinde, bu muhterem beldenin, İslâm’dan sonra artık şirk ile kirlenmeyip temiz kalacağına ve nisbet-i Muhammediyye’nin bu belde-i tâhirenin taşına, toprağına sinmiş olduğuna işaret vardır. Nitekim İşbîlî merhum: “Medîne toprağında, hiçbir kokuya benzemeyen pek acayip ve hoş bir koku vardır.” demekle, bu mübarek nefhayı bildirmiştir. Bunun gibi her istidad sahibi olan zâtlar da bu güzel kokuyu pek yakından duymuş, hissetmişlerdir.
Hicrî: 02 Rebîulâhir 1447 Fazilet Takvim

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder