قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : رِجَالٌ صَدَقُوا مَا عَاهَدُوا اللهَ عَلَيْهِ فَمِنْهُمْ مَنْ قَضَى نَحْبَهُ وَمِنْهُمْ مَنْ يَنْتَظِرُ وَمَا بَدَّلُوا تَبْدِيلًا. (سورة الاحزاب، ٢٣)
الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : مؤمنلردن بر قسم أرلر واردركى ، اللهه وردكلرى عهده صاداقت كوسترديلر . اونلردان كمسى آداغنى أؤددى و كمسى ده آداغنى ( يرينه كترمك ) إيجن بكليور . هيجبر شكلده ( سوزلرينى ، حق يولنداكى عزيم و غيرتلرينى ) دكشترممشلردر . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen- : “Müminlerden bir kısım erler vardır ki, Allâh’a verdikleri ahde sadâkat gösterdiler. Onlardan kimisi adağını ödedi ve kimisi de adağı(nı yerine getirmek) için bekliyor. Hiçbir şekilde (sözlerini, hak yolundaki azim ve gayretlerini) değiştirmemişlerdir.”
(Ahzâb Sûresi, âyet 23)
Hicrî: 27 Rebîulevvel 1447 Fazilet Takvim
ASHÂB-I BEDİR: ABDULLAH BİN REVÂHA -2
Sevgili Peygamber Efendimizin (s.a.v.) şairlerindendir. Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem’i ve İslâm’ı lisanıyla müdafaa etmiştir. Hassân bin Sâbit, Ka’b bin Mâlik ve Abdullâh bin Revâha Hazretleri hakkında, Şuarâ Sûresi’nin, “Ancak iman edenler ve sâlih ameller işleyenler, Allâh’ı çok zikredenler ve zulme uğratıldıktan sonra kendilerini müdâfaa edenler müstesnâ…” meâlindeki 227. âyet-i celîlesi nâzil olmuştur.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), onun hakkında “Abdullah bin Revâhâ, ne güzel adamdır!” ve “Allah, İbn-i Revâha’ya rahmet etsin, o, meleklerin kendisiyle övündükleri (zikir) meclislerini çok severdi.” buyurmuşlardır.
Abdullâh bin Revâha Hazretleri, bir gazâya çıkıldığında askerin önünde gider, gazânın dönüşünde ordunun gerisinden gelirdi.
Mûte Gazâsı’na çıktığında ağlamıştı. Orada bulunanlar sebebini sorduklarında buyurmuştu ki: “Vallâhi! Benim dünyaya muhabbetim ve dünya ehline bir iştiyâkım yoktur! Lâkin ben, Resûl-i Ekrem sallallâhü aleyhi ve sellem’in okuduğu bir âyet-i celîleyi işittim, onda Cehennem’den bahsediliyor. -Meâlen-: ‘Sizden hiçbiriniz müstesna olmamak üzere illâ oraya (Cehennem’e) uğrayacaktır. Bu, Rabb’inin üzerine katî olarak aldığı, hükmettiği (bir şey)dir.’ (Meryem Sûresi, âyet 71) Şimdi ben, ona vardıktan sonra hâlimin ne olacağını bilmiyorum, buna ağlıyorum.” Buradaki uğramaktan maksat, müminler için mahşer günü onu görebilecekleri bir mevkide bulunmalarıdır.
Yine Hicret’in 7. senesi kazâ umresinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Mekke-i Mükerreme’ye girdiklerinde, devesini Abdullah bin Revâha (r.a.) çekiyor ve Peygamberimizi ve İslâm’ın kuvvetini medih sadedinde bazı beyitler okuyordu. Hazret-i Ömer (r.a.), “Ey İbn-i Revâha! Allâh’ın haram kıldığı beldede ve Resûlullâh’ın huzurunda şiir mi söylüyorsun?” deyince, Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki: “Bırak yâ Ömer! Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ’ya yemin ederim ki, onun bu kelâmı, müşriklere, ok yarasından daha şiddetlidir.”
Hicrî: 27 Rebîulevvel 1447 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder