قال سُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَيُّمَا مُسْلِمٍ سَقَى مُسْلِمًا عَلَى ظَمَإٍ سَقَاهُ اللهُ مِنَ الرَّحِيقِ الْمَخْتُومِ. (د)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : حنكى مسلمان ، صوصامش برمسلمانه صو وريرسه ، الله تعالى ده اونه ، صاف ، كوزل قوقولى و مهرلى ( قابلر إيجندكى ) جنت شربتلرندن إيجيرير . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Hangi Müslüman, susamış bir Müslümana su verirse, Allâhü Teâlâ da ona, saf, güzel kokulu ve mühürlü (kaplar içindeki) Cennet şerbetlerinden içirir.”
(Sünen-i Ebû Dâvûd)
Hicrî: 01 Rebîulâhir 1447 Fazilet Takvim
SADÂKAT VE İHLÂSIN EHEMMİYETİ -2
Tevbe Sûresi’nin 119. âyet-i celîlesinde -meâlen- şöyle buyurulmuştur: “Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve sâdıklar ile beraber bulunun.” Bu âyet-i celîleye, “Sâdıklar zümresinden olun.” manası da verilmiştir.
Bu âyet-i celîlede, sıdkın faziletine ve derecesinin yüksekliğine işaret ve ona teşvik vardır. Ehl-i marifetten bazıları, “Her kim, dâimî olan farzı yerine getirmezse, onun muvakkat (5 vakit) farzı da kabul olunmaz.” demişler; “Dâimî farz nedir?” diye sorulunca “Sadâkat/doğruluktur” cevabını vermişlerdir.
Te’vîlât-ı Necmiye tefsîrinde buyurulmuştur ki:
“Sâdıklar, ezelde Hak Teâlâ’nın ‘Elestü bi-rabbiküm? (Ben, sizin Rabb’iniz değil miyim?)’ hitabına verdikleri ‘Evet, Rabbimizsin’ ahidlerine, dünyaya geldiklerinde de sadâkat gösterenlerdir. Onlar, dünyada sırf Allâh’a ibadet edip, ibadetlerine dünyevî ve uhrevî hiçbir menfaat arzusu karıştırmayan ihlas sahibi kimselerdir.”
İsmail Hakkı Bursevî (rah.) diyor ki: “Üstazım, bir mektubunda, bana şöyle yazmıştı: Size, niyetinizde ve amellerinizde sadâkati tavsiye ediyorum. Sadakat, ihlastan ibarettir. İhlâs ise, kişinin her hareketinin sırf Allah rızâsı için olmasıdır. Yani işlediği ve terk ettiği her işi, Allah’ın rızasını gözeterek yapmaktır. Yaptığı herhangi bir işe ve amele, nefsin bir arzusu karıştığında ihlas, kayıp olur, ihlassız amel de makbul değildir. İhlâsın kazandıracağı yüksek derecelerin nihâyeti yoktur. Kul, bazı işlerde sıdk u ihlâs sahibi iken bazı işlerinde ise bu sıdkı muhâfaza edemeyebilir. Bir kimse bütün işlerinde sâdık olursa ona sıddîk denir.”
Sıdk ehli, insanları, Hak Teâlâ’nın rızasına kavuşturan rehberlerdir. Mâneviyat ehli bir kimse, onların sevdiklerinden veya tâbileri zümresinden bulunursa, onların muhabbeti, terbiyesi ve tasarrufu bereketiyle, yüksek mânevî mertebelere nâil olur, mâsivâyı terke muvaffak kılınır.
Nitekim İmâm Gazâlî (rah.), Minhâcü’l-Âbidîn isimli eserinde demiştir ki: “Bazı kimseler, manevî geçitleri yetmiş senede aşabilir; kimi yirmi, kimi on, kimi bir senede, kimi bir ayda, kimi bir haftada, kimisi de bir anda aşıverir.”
Hicrî: 01 Rebîulâhir 1447 Fazilet Takvim

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder