5 Nisan 2020 Pazar

ÜMMET-İ MUHAMMED’İN (S.A.V.) ŞÂHİTLİĞİ



قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَكَذٰلِكَ جَعَلْنَاكُمْ أُمَّةً وَسَطًا لِتَكُونُوا شُهَدَۤاءَ عَلَى النَّاسِ وَيَكُونَ الرَّسُولُ عَلَيْكُمْ شَهِيدًا...(سورة البقرة، ۱٤۳)
 الله تعالى شويله بيوردى ( مئآلا )  :    "  و إشته بويلجه سزلرى ده بر أمتى وسط ( عدالتلى و خيرلى أمت ) قلدق كه إنسانلر أؤزرينه شاهدلر اولاسنز . و بو بيغمبر ( محمد مصطفى صلى الله عليه وسلم ) ده سزيك أؤزرينزه تام بر شاهد اولسون  . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu (meâlen): “Ve işte böylece sizleri de bir ümmet-i vasat (adâletli ve hayırlı ümmet) kıldık ki insanlar üzerine şâhitler olasınız. Ve bu Peygamber (Muhammed Mustafâ s.a.v.) de sizin üzerinize tam bir şâhit olsun…” 
(Bakara Sûresi, âyet 143)
Hicrî:   12   Şaban   1441  Fazilet Takvimi

ÜMMET-İ MUHAMMED’İN (S.A.V.) ŞÂHİTLİĞİ


Kıyâmet günü, Allâhü Teâlâ, evvel ve sonra gelen bütün ümmetleri toplar. Sonra onlardan küfür ehli olanlara “Size peygamber gelmedi mi?” diye suâl eder. Onlar “Bize müjdeleyici ve korkutucu bir peygamber gelmedi.” diye inkâr ederler. Bunun üzerine Allâhü Teâlâ, peygamberlerine suâl eder. Onlar da “Yalan söylüyorlar, muhakkak biz onlara tebliğde bulunduk.” derler.
Allâhü Teâlâ onların hâlini en iyi şekilde bildiği halde peygamberlerinden bu sözleri için delil ister. Ve ümmet-i Muhammed getirilir, tebliğde bulunduklarına dâir o peygamberler lehine şâhitlik ederler.
Bunu gören geçmiş ümmetler “Onlar bunu nereden biliyorlar? Hâlbuki onlar bizden sonra geldiler.” derler.
Ümmet-i Muhammed’e diğer ümmetlerin bu sualleri iletilir. Onlar: “Yâ Rabbi, sen bize bir peygamber gönderdin ve ona bir kitâp (Kur’ân-ı Kerîm’i) indirdin. Bize o kitapta resûllerinin ümmetlerine tebliğde bulunduğunu haber verdin. Biz inanıyoruz ki sen, verdiğin haberde doğrusundur.” derler. Sonra Muhammed Mustafâ (sallallâhü aleyhi ve sellem) davet edilir. Ümmetinin bu cevâbından suâl edilir. O da ümmetini tasdîk ve doğru söylediklerine şâhitlik eder. Bunun üzerine kâfirlerin cehenneme götürülmeleri emrolunur.

ONUN SÂHİBİNDEN BİLE İSTEMEDİM

Tâbiînden Süfyan bin Uyeyne (r.a.) anlatıyor: Bir gün Emevî Halîfelerinden Hişam bin Abdülmelik, Ka’be-i Muazzama’ya girmişti. İçeride Hazret-i Ömer’in torunu Sâlim bin Abdullah (r.a.) ile karşılaştı. Ona: “Ey Sâlim, benden bir şey iste.” dedi. Sâlim (r.a.) “Allâhü Teâlâ’nın beytinde Allâhü Teâlâ’dan başkasından bir şey istemekten hayâ ederim.” diye cevap verdi.
Sâlim (r.a.) çıkınca Hişam da arkasından çıktı ve “Beytullah’tan çıktın, şimdi benden bir şey iste.” dedi. Sâlim (r.a.) “İsteyeceğim şey dünyaya mı, âhirete mi ait olacak?” dedi. Hişâm: “Dünyaya ait olsun.” dedi.
Bunun üzerine Sâlim (r.a.): “Vallâhi dünyalık bir ihtiyâcımı onun sâhibinden bile istemedim, ona sâhip olmayan kimseden nasıl isteyebilirim.” diye cevap
Hicrî:   12   Şaban   1441  Fazilet Takvimi



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder