30 Haziran 2024 Pazar

ŞEYTAN’IN YARDIMCISI OLMAKTAN SAKININ


 

قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ الشَّيْطَانَ ذِئْبُ الْإِنْسَانِ كَذِئْبِ الْغَنَمِ يَأْخُذُ الشَّاةَ الْقَاصِيَةَ وَالنَّاحِيَةَ فَإِيَّاكُمْ وَالشِّعَابَ وَعَلَيْكُمْ بِالْجَمَاعَةِ وَالْعَامَّةِ. (حم)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محقق كى شيطان ، سورودن آيريلان و تك باشنه قلان قويونى ياقالايان بر قورت كبى ، إنسانه ( مصلات اولان ) بر قورتدور . او حالده سز ده تفرقايه دوشمكدن صاقنيك . ( أهل سنت و ) جماعتدن و طوبلولقدان ( سوادى آزام ، دان ) آيرلماين . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  “Muhakkak ki şeytan, sürüden ayrılan ve tek başına kalan koyunu yakalayan bir kurt gibi, insana (musallat olan) bir kurttur. O hâlde siz de tefrikaya düşmekten sakının. (Ehl-i Sünnet ve) Cemâat’ten ve topluluktan (sevâd-ı âzam’dan) ayrılmayın.”

(Müsned-i Ahmed)

Hicrî:    24  Zilhicce  1445  Fazilet Takvim

 

ŞEYTAN’IN YARDIMCISI OLMAKTAN SAKININ

 

İsmail Hakkı Bursevî (rah.) Hazretleri şöyle anlattı:

Evliyâullahtan birisi Bağdat’tan dönüp giderken yolda şeytana rastgelmiş. Şeytana “Bağdat’ta yerini kime bırakıp da çıktın.” dediğinde şeytan, “Bişr el-Merîsî’yi bıraktım” demiş. Meğer o zaman Bağdat’ta İmâm Ebû Yûsuf (rah.) Hazretlerinin talebelerinden Bişr isminde birisi varmış. Kendisi Ehl-i Sünnet yolundan ayrıldığı gibi Bağdat halkını da bu hak yoldan çıkarmaya çalışırmış. Kur’ân-ı Kerîm hakkında olmayacak sözler söylermiş.

İşte Bişr, halkı dalâlete sürüklemekte, şeytanın Bağdat’ta yardımcısı olmuş ve şeytana uymakla da sureti, onun suretine bürünmüştür. Bu gibi kimseler ne kadar âlim de olsalar câhil hükmündedirler.

Dikkatle bakılmalıdır ki İmâm Ebû Yûsuf Hazretleri gibi müctehid bir zâta talebe olmuşken nasıl bir dalâlete düşmüş ve diriden ölü çıkmıştır. Nitekim “Kendi nefsinin hastalığından haberi olmayan, halkın nefsini nasıl ıslâh edebilir. İlimden haberi olmayan, başkasına muallim; âmâ olan, başkasına rehber; hasta olan, başkasına doktor; bidat ehli olan, başkasına nasıl hidayet rehberi olabilir.” denilmiştir. Binâenaleyh ilim tahsil eden kişi, dînî ilimleri maneviyatla öğrenmelidir. Yoksa Peygamberlerin değil, maâzallah şeytanın vârisi ve halifesi olur.

 

AKLINIZDA BULUNSUN: 9’LA ÇARPMAK

 

Çocuklar için çarpım tablosunun en zor kısmı, 9’lu olanıdır. Ama akılda tutmanın da çok kolay bir yolu var. Şöyle ki:

Önce iki elinizi açın. Avuç içleri yüzünüze gelecek şekilde kaldırın. Meselâ 9’u 4’le mi çarpmak istiyorsunuz? Öyle ise, sol elinizden parmaklarınızı saymaya başlayıp dördüncü parmağınızı bükün. Bükülen parmağın sol tarafında 3, sağ tarafında da 6 parmağınız açık kalsın. 3 ile 6’yı yan yana getirdiğiniz zaman, netice ortaya çıkar: 4 kere 9, eşittir 36.

Yine 9’u 8’le çarpalım. Bu işlem için de, soldan sayarak sekizinci parmağı bükün. Görüleceği üzere, bükülen parmağın sol tarafında 7 parmak, sağ tarafında ise 2 parmak açık kalacaktır. 9’la 8’in çarpımının 72 olduğu görülecektir.

Hicrî:    24 Zilhicce  1445  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

29 Haziran 2024 Cumartesi

SIKINTILARA KARŞI MANEVÎ TEDBİRLERE TEVESSÜL


قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : حَصِّنُوا أَمْوَالَكُمْ بِالزَّكَاةِ وَدَاوُوا مَرْضَاكُمْ بِالصَّدَقَةِ وَأَعِدُّوا لِلْبَلَاءِ الدُّعَاءَ. (هب)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : ماللارنزى زكوتله قورويونوز ، حصطلرينزى صدقه إيله تداوى أدينز ، بلالرى ده دعا إيله قرشلاينز . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  “Mallarınızı zekâtla koruyunuz, hastalarınızı sadaka ile tedavi ediniz, belâları da dua ile karşılayınız.”

(Beyhakî, Şuabü’l-Îmân)

Hicrî:    23  Zilhicce  1445  Fazilet Takvim

 

SIKINTILARA KARŞI MANEVÎ TEDBİRLERE TEVESSÜL

 

Osmanlı’da tabiî afet, savaş gibi sıkıntılı zamanlarda her türlü zâhirî tedbirler alındığı gibi manen de istimdâd sebeplerine tevessül olunurdu. Buna güzel bir misal olarak, Osmanlı ordusu cephede düşmanla harpte iken, Sultan Üçüncü Selim Han’a yapılan bir arz şu şekildedir:

“Efendim, padişahım! Düşmanın şerrini defetmek, memleketimizin muhafazası ve birtakım işlerin muvaffakiyeti için Cenâb-ı Hakk’ın yardımı, sadece zâhirî sebeplere teşebbüsle müyesser olmayıp manevî tedbirlere de tevessül etmek gerekir. Okunacak Kur’ân-ı Kerîm hatimlerinde, kesilecek kurbanlarda, verilecek sadakalarda, çok fayda ve tesir vardır. Nice zor işler, bu yola müracaatla kolaylıkla hallolur...

Bugün maneviyat ehlinden bir zât gelip, ‘Böyle vakitlerde Buhârî-i Şerîf okunmasında çok fayda vardır. Okuyabilecek sâlih kimselerden birkaçının bir araya gelip, Ordu-yı Hümâyûn’un muzaffer olması ve düşmanın kahrolması için hâlis niyetle dua etmeleri, vacip mesabesinde oldu. İhmal edilmesin. Bundan başka, on adet de kurban kestirilsin... Mânâ âleminde, bunları size bildirmem emredildi.’ diye haber verdi...

Biz de bir vakit, Enderun’da iken, saray hocaları ve birkaç nefer toplanıp Medîne-i Münevvere’den gelen Molla Efendi ile Buhârî-i Şerîf’i on günde okuyup hatmetmiştik. O vakit, pek çok faydası görülmüştü...”

Sultan Üçüncü Selim Han, bu arza:

“Kaymakam paşa, Cenâb-ı Allah Hazretleri kabul eylesin, pek münasip. Enderun hocalarına haber verilsin, ne gün münasip ise gelip okusunlar…” diye cevap yazmıştır.

(Yedikıta, Ekim 2022)

Hicrî:    23 Zilhicce  1445  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

 

28 Haziran 2024 Cuma

HAKÎKÎ TEVBE -2


قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِذَا تَابَ الْعَبْدُ أَنْسَى اللهُ الْحَفَظَةَ ذُنُوبَهُ وَأَنْسَى ذٰلِكَ جَوَارِحَهُ وَمَعَالِمَهُ مِنَ الْأَرْضِ حَتَّى يَلْقَى اللهَ وَلَيْسَ عَلَيْهِ شَاهِدٌ مِنَ اللهِ بِذَنْبٍ. (الجامع الصغير)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : قل ، توبه أتديكى زمان ، الله تعالى ، اونون كوناحلرينى حفظه ملكلرينه اونوطدورور . كزا بونى ، اونون عضولارينه و ير يوزونده او كوناحه شاهد اولانلره ده اونوطدورور . تاكى الله تعالى نيك حضورونه ، كوناحى سببيله عليهنه شاهتلك أده جك كمسه قالماقسزيك جقار . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  “Kul, tevbe ettiği zaman, Allâhü Teâlâ, onun günahlarını hafaza meleklerine unutturur. Kezâ bunu, onun uzuvlarına ve yeryüzünde o günaha şahit olanlara da unutturur. Tâ ki Allâhü Teâlâ’nın huzuruna, günâhı sebebiyle aleyhine şâhitlik edecek kimse kalmaksızın çıkar.”

(Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

Hicrî:    22  Zilhicce   1445  Fazilet Takvim

 

HAKÎKÎ TEVBE -2

 

Resûlullah (s.a.v.) Efendimiz, Sa‘lebe’ye buyurdular ki:

“Sana, günahlara ve hatalara keffâret olacak bir âyet-i kerîmeyi haber vereyim mi? ‘Rabbenâ âtinâ fi’d-dünyâ haseneten ve fi’l-âhirati haseneten ve kınâ azâbe’n-nâr (Allâh’ım, bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi, Cehennem azâbından koru).’ (Bakara Sûresi, âyet 201) diye dua edersin.”

Bunun üzerine Sa‘lebe (r.a.), “Benim günahım çok büyüktür yâ Resûlallah!” dedi. Resûlullah Efendimiz de “Bilakis Allâhü Teâlâ’nın kelâmı olan bu duâ ile yapacağın ilticanın sevabı, senin kusurundan daha büyüktür.” buyurup ona evine dönmesini emrettiler.

Sa‘lebe (r.a.) hasta olup sekiz gün kadar evinde yattı. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.), Selman (r.a.) ile Sa‘lebe’yi ziyarete gittiler. İçeriye girince, Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) oturup Sa‘lebe’nin başını mübarek dizlerine koydular, fakat Sa‘lebe (r.a.) hemen başını çekti. Resûlullah (s.a.v.), “Başını dizimden çekmenin sebebi nedir ey Sa‘lebe?” diye suâl ettiler. O da “Başım, günahlarla dolu” dedi. Sonra “Ne hissediyorsun?” diye suâl ettiler.

“Kemiklerimle derim arasında karıncalar dolaşıyor gibi hissediyorum.” dedi.

“Bir isteğin var mı?” diye suâl ettiler.

“Rabb’imin beni mağfiret buyurmasını istiyorum.” dedi. Bu sırada Cebrâil aleyhisselâm gelip:

“Rabb’in Azze ve Celle, sana selâm ediyor ve ‘Şâyet şu kulum, bana dünya dolusu günahla gelse ben de onu dünya dolusu mağfiretimle karşılarım.’ buyuruyor.” dedi. Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) bunu, Sa‘lebe’ye bildirince Sa‘lebe (r.a.), o anda ruhunu teslim etti.

Resûlullah (s.a.v.), onun gasledilmesini emir buyurup bizzât kefenlediler ve namazını kıldırdılar. Bu sırada Resûlullah (s.a.v.), parmak uçlarının üzerinde yürüyordu. Ashâb-ı Kirâm sebebini sual edince de “Beni hak peygamber olarak gönderene yemin ederim ki cenazeye katılmak için gelen meleklerin kanatlarının çokluğundan dolayı, ayağımı basacak yer bulamıyorum.” buyurdular.

Hicrî:    22 Zilhicce  1445  Fazilet Takvim

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"