31 Temmuz 2025 Perşembe

AHMED BİN HANBEL (RAH.) HAZRETLERİNDEN


 

قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : ثَلَاثَةٌ يَسْتَغْفِرُ لَهُمُ السَّمَاوَاتُ وَالْأَرْضُ وَاللَّيْلُ وَالنَّهَارُ وَالْمَلَائِكَةُ: اَلْعُلَمَاءُ وَالْمُتَعَلِّمُونَ وَالْأَسْخِيَاءُ. (جوامع)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : شو أؤج كشيه كوكلر ، ير ، كجه ، كوندوز و ملكلر إستغفار أدرلر : ( علميله عمل أدن ) عالملر ، علم أؤكرنن طلبلر و جومرتلر . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  Şu üç kişiye gökler, yer, gece, gündüz ve melekler istiğfâr ederler: (İlmiyle amel eden) âlimler, ilim öğrenen talebeler ve cömertler.”

(Süyûtî, Cem’u’l-Cevâmi’)

Hicrî:  06  Safer   1447  Fazilet Takvim

 

 

AHMED BİN HANBEL (RAH.) HAZRETLERİNDEN

 

Hakiki âlimler, vakitlerini asla boş geçirmez; ömürlerini faydalı ve sahih ilim tahsil etmek, öğrendikleri ile amel ederek sâlih ameller işlemek ve Müslümanların müşkilâtını gidermeye çalışmak ile geçirmişlerdir. İmâm Ahmed bin Hanbel Hazretleri de vaktini faydalı şeylerle değerlendirmeye son derece dikkat ederdi. Ömrünün bir anını bile faydasız bir şeyle geçirmemeye çalışırdı. Nitekim oğlu Abdullah diyor ki: Babamı gören ya mescitte namazda veya ders halkasında veya bir cenazeye iştirâk ettiğinde yahut bir hasta ziyaretine çıktığında görmüştür. Başka türlü bir hâlde görmemiştir. Zira o, sokaklarda boş dolaşmaktan aslâ hoşlanmazdı.”

Ebûbekir el-Mervezî (rah.) şöyle anlatıyor: İmâm Ahmed bin Hanbel’in de bulunduğu bir mecliste, verâ ve takvâ ehlinin ahlâkından ve yüksek hâllerinden bahsediliyordu. O, bunları dikkatle dinledikten sonra dedi ki: “Allâhü Teâlâ’dan, bize gazap etmemesini niyâz ederim, o büyük zâtların hâllerine göre biz ne fenâ kimseleriz!”

Yine kendisine, “Size ne kadar çok kimse geliyor!” diye hayretimi ifade etmiştim, gözleri yaşardı ve dedi ki: “Bunun, benim için bir şer olmasından korkuyorum. Allâhü Teâlâ’dan, beni, onların zannettiklerinden daha hayırlı kılmasını, onların bilmediği ve bende bulunan kusurları da affetmesini niyâz ediyorum.”

İşte hakîkî âlimler, böyle son derece tevâzu gösterirler. Onlar, övünmek ve kibir gibi hâllerden son derece uzak dururlar. Nitekim Allâhü Teâlâ, İmâm Ahmed’in ihlâsına binâen, ilminden, insanları faydalandırdı, İmâm Ahmed’in kendisi o kadar şöhretten kaçmasına rağmen her yerde güzel vasıflarıyla tanındı.

Fitnenin fazla olduğu bir zamanda bir kimse gelip Ahmed bin Hanbel Hazretlerine (rah.), “Bâtılın revaç bulduğu şu zaman hakkında ne dersiniz? Bu zamanda bâtıl, hak üzere galip değil midir?” der, o buyurur ki: “Aslâ! Senin, bâtılın galebesi dediğin şey, kalplerin hidayetten dalâlete ayrılmasıdır. Hâlbuki bizim, ehl-i hakkın kalbi, hâlâ hak üzeredir. Ehl-i hakkın kalpleri aslâ bâtıla meyletmez, kalplerinde bâtıl galip gelemez.”

Hicrî:  06 Safer  1447  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

VERÂ VE TAKVÂ’NIN TAMAM OLMASI İÇİN ON ŞEY


قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى : قُلْ يَاعِبَادِ الَّذِينَ آمَنُوا اتَّقُوا رَبَّكُمْ لِلَّذِينَ أَحْسَنُوا فِي هَذِهِ الدُّنْيَا حَسَنَةٌ ... (سورة الزمر، ١٠)

الله تعالى شويله بيوردى ( مئالا ) : (حبيبم ! ) ده كى : ‘‘ أى بنم إيمان أدن قللارم ! ربينزدن قورقون ! بو دنياده ( إخلاصله ) كوزل عمل إشلينلره ، ( آخرتده ) كوزل بر مكافات ( جنت ) واردر . "

Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu -meâlen- : “(Habîbim!) De ki: “Ey benim iman eden kullarım! Rabb’inizden korkun! Bu dünyada (ihlâsla) güzel amel işleyenlere, (âhirette) güzel bir mükâfat (Cennet) vardır...”

(Zümer Sûresi, âyet 10)

Hicrî:  05  Safer   1447  Fazilet Takvim

 

 

VERÂ VE TAKVÂ’NIN TAMAM OLMASI İÇİN ON ŞEY

 

İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyuruyor ki:

“Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurdular: ‘Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Ey kulum, sana farz kıldıklarımı edâ et ki insanların en âbidi (en çok ibadet edeni) olasın. Yasak kıldıklarımdan da sakın ki insanların en verâlısı (harama düşme korkusundan dolayı şüphelilerden bile sakınanı) olasın. Sana rızık olarak verdiklerime de kanâat et, razı ol ki insanların en zengini olasın.”

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Ebû Hüreyre’ye (r.a.), “Haram ve şüphelilerden sakın ki insanların en âbidi (en çok ibadet edeni) olasın.” buyurmuşlardır.

Hasan-ı Basrî (rah.) demiştir ki: “Zerre kadar verâ, binlerce nafile oruç ve namazdan daha hayırlıdır.”

Ebû Hüreyre (r.a.) şöyle buyurmuştur: “Yarın (Cennet’te), zühd ve verâ ehli olanlar, Allâhü Teâlâ’ya yakınlığa mazhar olacaktır.”

Allâhü Teâlâ’yı bilen bir âlim (Ebu’l-Leys es-Semerkandî) dedi ki: Kişi, şu on şeyi kendisine farz görmedikçe verâ’ı (şüphelilerden sakınması) tamam olmaz:

Birincisi, dilini gıybetten muhafaza etmek,

İkincisi, (insanlarla) istihzâ ve alay etmekten uzak durmak,

Üçüncüsü, (kâmil müminler hakkında) sûizandan sakınmak,

Dördüncüsü, gözünü haramlara kapatmak,

Beşincisi, doğru sözlü olmak,

Altıncısı, -kibir ve ucub (kendini beğenme) hâline düşmemek için- bütün nimet ve ihsanları Allâhü Teâlâ’dan bilmek,

Yedincisi, malını -bâtılda harcamayıp- Allâhü Teâlâ yolunda harcamak,

Sekizincisi, kendisi için makam, mevki ve büyüklük istememek,

Dokuzuncusu, namazları vaktinde ve eksiksiz kılmaya devam etmek,

Onuncusu, dâima Ehl-i Sünnet ve Cemâat yolunda devam edip ondan ayrılmamak.

(Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 2/66)

Hicrî:  05 Safer  1447  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"

 

29 Temmuz 2025 Salı

ÂHİRETTE HERKESE KENDİ AMELİNE GÖRE DERECELER VARDIR

قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : أَفْضَلُ الْعِبَادِ دَرَجَةً عِنْدَ اللهِ يَوْمَ الْقِيَامَةِ الذَّاكِرُونَ اللهَ كَثِيرًا. (ج)

رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : قيامت كونى ، الله تعالى عندنده ، قللاريك درجه باقمندان أك فضيلتلى اولانى ، الله تعالى ، ي جوقجه ( و إخلاصله ) ذكرأدنلردر . "

Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular:  Kıyâmet günü, Allâhü Teâlâ indinde, kulların derece bakımından en faziletli olanı, Allâhü Teâlâ’yı çokça (ve ihlâsla) zikredenlerdir.”

(Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)

Hicrî:  04  Safer   1447  Fazilet Takvim

 

 

ÂHİRETTE HERKESE KENDİ AMELİNE GÖRE DERECELER VARDIR

 

Allâhü Teâlâ, Ahkâf Sûresi’nin 19. ve 20. âyet-i kerîmelerinde âhirette herkesin kendi amellerine göre derecelere ayrılacağını ihtar ediyor. Kâfirlerin nasıl bir cezaya maruz kalacaklarını kibirlenmeleri ve fâsıkça hareketleri sebebiyle nasıl bir azâba tutulacaklarını beyan buyuruyor. Şöyle tefsir edilmiştir:

Ve herkes için; mümin olanlar ile olmayanlardan her biri için, yapmış olduklarından; hayır ve şer adına işlemiş bulundukları şeylerden dolayı dereceler vardır. Kendileri için çeşitli mertebelerde sevap veya azâp kararlaştırılmıştır. Her biri kendi ameline göre mükâfat veya azâba kavuşacaktır. Hiçbirinin güzel ameli sevapsız kalmaz, hiçbiri kendi günahının üstünde bir azâba uğratılmaz ve hiçbirinin günahı diğerine yükletilmez, haklarında İlâhî adalet tamamen tecelli eder. Âmennâ.

Ve kıyamet gününde, dünyada iken kâfir olanlar, ateş üzerine arz olunurlar yani Cehennem’e sevk edilirler. Onlara kınama için denilir ki: Yaptığınız güzel şeylerinizin karşılığını dünya hayatınızda aldınız ve onlar ile faydalandınız. Sırf dünya lezzetleriyle meşgul oldunuz, sizin için başka bir lezzet kalmamış oldu. Artık yeryüzünde haksız yere böbürlenmiş, kibirli bir vaziyet almış, gayrimeşrû şeyleri işleyerek insanî faziletlerden mahrum kalmış olduğunuzdan dolayı, bugün bu âhiret âleminde ihanet (hakaret) azâbıyla cezalanacaksınız. Siz dünyada iken nâil olduğunuz nimetlerin kadrini bilmeyip onları sûistimal ettiniz. Bu sebeple artık âhiret âleminde her türlü nimetten mahrum olup azâplara uğrayacaksınız.

Bu âyet-i kerîme ile işaret buyurulmuş oluyor ki: İnsan, dünyada iken nâil olduğu temiz, helâl nimetlerden dolayı Allâhü Teâlâ’ya şükretmelidir. O nimetleri sûistimal ederek mağrur olmamalıdır, müsrifçe hareketlerde bulunmamalıdır. Ebedî hayatı düşünerek, asıl onu temine çalışmalıdır. Cenâb-ı Hak’tan muvaffakiyetler niyâz etmelidir, geçmişten ibret almalıdır.

Hicrî:  04 Safer  1447  Fazilet Takvim

 

 

SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"