Çifter
ßU SİTEDE VİRÜS YOKTUR SADECE ßİLGİLENDİRME AMAÇLIDIR !!!
4 Ağustos 2025 Pazartesi
3 Ağustos 2025 Pazar
YEMEKTEN SONRA TABAĞI SÜNNETLEMEK
قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : اِنَّ الشَّيْطَانَ يَحْضُرُ اَحَدَكُمْ عِنْدَ كُلِّ شَيْءٍ مِنْ شَأْنِهِ حَتَّى يَحْضُرَهُ عِنْدَ طَعَامِهِ فَاِذَا سَقَطَتْ مِنْ اَحَدِكُمُ اللُّقْمَةُ فَلْيُمِطْ مَا كَانَ بِهَا مِنْ اَذًى ثُمَّ لِيَأْكُلْهَا وَلَا يَدَعْهَا لِلشَّيْطَانِ. (م)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محقق شيطان سزدن برينزين يابتغى هر إشده حضر بولونور . حتى سز يمك يركن ده كلر . شايت برينزين لقماسى دوشرسه أؤزرنده كى طوزى – طوبراغى تمزليب اونى يسين ، شيطانه براقماسين . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak şeytan, sizden birinizin yaptığı her işte hazır bulunur. Hattâ siz yemek yerken de gelir. Şâyet birinizin lokması düşerse üzerindeki tozu-toprağı temizleyip onu yesin, şeytana bırakmasın.”
(Sahîh-i Müslim)
Hicrî: 09 Safer 1447 Fazilet Takvim
YEMEKTEN SONRA TABAĞI SÜNNETLEMEK
Yemek yenilen tabağı tamamen bitirip sünnetlemelidir. Sofrada düşen lokmayı alıp yemek sünnettir. Nitekim Câbir radıyallâhü anh, “Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem, bize, yemek kabını tamamen silip yemek bırakmamaya dikkat etmemizi emir buyurdu.” demiştir.
Bu âdetleri, yemeği israf etmemek ve yemeğin bereketini tamamen elde etmek içindir, denilmiştir.
İmâm Nesâî (rah.), “Tabakta kalan yemek kalıntıları sünnetlenmedikçe tabak, sofradan kaldırılmaz.” buyurmuştur. Kâdı İyâz rahimehullâh da dedi ki: Bu hadîs-i şerifte, tabakta kalan yemeğin artığını tamamen yemenin hikmeti, yemeğin azlığını tahkîr etmemek içindir.
İmâm Nevevî rahimehullâh da şöyle demiştir: “Bir kimsenin yemesi için hazırlanan yemekte bereket olduğu muhakkaktır. Lâkin malum değildir ki o bereket, yenilmiş olan yemekte midir, tabağın içinde kalan yemekte midir yoksa sofraya düşen lokmada mıdır? Bu sebeple, uygun olan, tabakta ve sofra üzerinde yemek kalıntısı bırakmamaktır.”
Yine hadîs-i şerîflerde buyurulmuştur ki:
“Kim tabağını güzelce sünnetler ve ellerinde yemek artığı bırakmazsa Allâhü Teâlâ, onu, dünya ve âhirette doyurur.”
“Kim bir kapta yemek yer, sonra da onu güzelce sünnetlerse o kap, o kimse için istiğfârda bulunur.”
“Muhakkak şeytan, sizden birinizin yaptığı her işte hazır bulunur. Hattâ siz yemek yerken de gelir. Şâyet birinizin lokması düşerse üzerindeki tozu-toprağı temizleyip onu yesin, şeytana bırakmasın.”
Şâyet temizlemek mümkün değilse bir hayvana verilir, öyle bırakılmaz.
Hulâsa; şeytan, dâimî sûrette insanın yanında, ona musallat olmaya çalıştığı için müminin ona karşı uyanık ve hazırlıklı bulunması, onun desîselerinden korunması icap eder.
Hicrî: 09 Safer 1447 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
2 Ağustos 2025 Cumartesi
İMÂM-I RABBÂNÎ (K.S.) HAZRETLERİNDEN NASİHATLER
قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : إِنَّ الْحَلَالَ بَيِّنٌ وَإِنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ وَبَيْنَهُمَا مُشْتَبِهَاتٌ لَا يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ فَمَنِ اتَّقَى الشُّبُهَاتِ اسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وَعِرْضِهِ وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ وَقَعَ فِي الْحَرَامِ. (م)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : محقق حلال بللى ، حرام ده بللى در آما آرالرنده بعضى شبهلى شيلر واردركى اونلرى ، إنسانلردان برجوغى بلمز . او حالده هر كيم بو شبهلى لردن ساقنرسه ديننى و عرضنى ، نقصانلق و آيبدان قورومش اولور . هر كيم ده بو شبهليلره دوشرسه حرامه دوشمش اولور . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Muhakkak helâl belli, haram da bellidir ama aralarında bazı şüpheli şeyler vardır ki onları, insanlardan birçoğu bilmez. O hâlde her kim bu şüphelilerden sakınırsa dinini ve ırzını, noksanlık ve ayıptan korumuş olur. Her kim de bu şüphelilere düşerse harama düşmüş olur.”
(Sahîh-i Müslim)
Hicrî: 08 Safer 1447 Fazilet Takvim
İMÂM-I RABBÂNÎ (K.S.) HAZRETLERİNDEN NASİHATLER
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri şöyle buyurmuştur:
“Size diğer bir nasihatim; yediğiniz lokmada ihtiyatlı olmaktır. Bir insanın; uğradığı her bir yerde, şerîatin helâl ve haram hükümlerini hiç düşünmeden bir şeyler yemesi aslâ münasip olmaz. Zira insan, başıboş olarak yaratılmamıştır ki her istediğini yapsın. Bilakis onun bir Mevlâsı vardır ki kullarını birtakım emirler ve yasaklarla mükellef kılmıştır. Âlemlere rahmet olarak gönderdiği peygamberler (aleyhimü’s-salevâtü ve’t-teslîmât) vasıtasıyla, razı olup olmadığı husûsları onlara bildirmiştir.
Ebedî saadetten mahrum olan kimse; Mevlâsının rızasına muhalif işler yapan, Mevlâsının mülk ve melekûtunda onun razı olmadığı husûslarda tasarrufta bulunan kimsedir. Bu kimselerin utanması gerektir ki mecâzî sahiplerini (sultanları, idarecileri) memnun etmek için emirlerine riâyet eder ve emirleri yerine getirmekte bir dakika bile geciktirmek istemezler. Buna karşılık hakîkî sahipleri olan Allah Azze ve Celle, kendilerini, râzı olmadığı şeylerden mübâlağa ile menettiği hâlde, onlar buna aslâ iltifat etmezler. Öyleyse bu hâl, Müslümanlık mıdır, küfür müdür? Binâenaleyh çok iyi düşünün. Elden kaçırılmış olan fırsatları tedarik etmek mümkündür. Zira “Günahından tevbe eden, günahı olmayan kimse gibidir.” hadîs-i şerîfi, kusurlu ve günahkâr kimseler için bir müjdedir. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, c. 2/ m. 69)
Yine buyurmuşlardır ki: “Bir mürîd, şeyhinin huzuruna geldiği zaman, şeyhi, ona bazı nasihatlerde bulunur. Bunlardan birisi de akâidini, fırka-i nâciye olan Ehl-i Sünnet ve Cemâat itikadı üzere tashih etmesidir. Bununla beraber zarûrî olan fıkhî hükümleri öğrenmesini ve mûcebiyle amel etmesini emreder ve bu husûsta ısrarcı olur. Zira bu yolda iki kanat mesâbesinde olan sahih itikad ve sâlih amel olmadan uçmak (manevî derecelere kavuşmak), mümkün olamaz.
Şeyhi yine o mürîde, yediklerinde ihtiyatlı olmasını, haram ve şüpheli şeylerden sakınmasını şiddetle tembih eder. Her bulduğunu yemekten ve dinin hükümlerine uygunluğunu gözetmeden gittiği her mahalde yemek yemekten meneder.
(Mebde’ ve Meâd Risalesi; Mektûbât Hâşiyesi, c. 2, s. 38-39)
Hicrî: 08 Safer 1447 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"
1 Ağustos 2025 Cuma
OSMAN GAZİ’NİN OĞLUNA VASİYETİ
قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : لَا يَسْتَرْعِي اللهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عَبْدًا رَعِيَّةً قَلَّتْ أَوْ كَثُرَتْ إِلَّا سَأَلَهُ اللهُ تَبَارَكَ وَتَعَالَى عَنْهَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ أَقَامَ فِيهِمْ أَمْرَ اللهِ تَبَارَكَ وَتَعَالَى أَمْ أَضَاعَهُ حَتَّى يَسْأَلَهُ عَنْ أَهْلِ بَيْتِهِ خَاصَّةً. (حم)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : الله تباركه و تعالى بر قلو ، آز اولسون جوق اولسون ، بر حالقه إداره جى قلارسه اونلاريك آراسنده ، الله تعالى نيك أميرلرينى يرينه مى كتردى يوقسه زايمى أتدى ديه قيامت كونى ألبتده او قلا سورار . حتده اونه ، حصوصيله آئله سندن دخى سورار . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Allâhü Tebârake ve Teâlâ, bir kulu, az olsun çok olsun, bir halka, idareci kılarsa onların arasında, Allâhü Teâlâ’nın emirlerini yerine mi getirdi yoksa zâyi mi etti diye kıyamet günü elbette o kula sorar. Hattâ ona, husûsiyle ailesinden dahi sorar.”
(Müsned-i Ahmed)
Hicrî: 07 Safer 1447 Fazilet Takvim
OSMAN GAZİ’NİN OĞLUNA VASİYETİ
Hakiki âlimler, vakitlerini asla boş geçirmez; ömürlerini faydalı ve sahih ilim tahsil etmek, öğrendikleri ile amel ederek sâlih ameller işlemek ve Müslümanların müşkilâtını gidermeye çalışmak ile geçirmişlerdir. İmâm Ahmed bin Hanbel Hazretleri de vaktini faydalı şeylerle değerlendirmeye son derece dikkat ederdi. Ömrünün bir anını bile faydasız bir şeyle geçirmemeye çalışırdı. Nitekim oğlu Abdullah diyor ki: Babamı gören ya mescitte namazda veya ders halkasında veya bir cenazeye iştirâk ettiğinde yahut bir hasta ziyaretine çıktığında görmüştür. Başka türlü bir hâlde görmemiştir. Zira o, sokaklarda boş dolaşmaktan aslâ hoşlanmazdı.”
Ebûbekir el-Mervezî (rah.) şöyle anlatıyor: İmâm Ahmed bin Hanbel’in de bulunduğu bir mecliste, verâ ve takvâ ehlinin ahlâkından ve yüksek hâllerinden bahsediliyordu. O, bunları dikkatle dinledikten sonra dedi ki: “Allâhü Teâlâ’dan, bize gazap etmemesini niyâz ederim, o büyük zâtların hâllerine göre biz ne fenâ kimseleriz!”
Yine kendisine, “Size ne kadar çok kimse geliyor!” diye hayretimi ifade etmiştim, gözleri yaşardı ve dedi ki: “Bunun, benim için bir şer olmasından korkuyorum. Allâhü Teâlâ’dan, beni, onların zannettiklerinden daha hayırlı kılmasını, onların bilmediği ve bende bulunan kusurları da affetmesini niyâz ediyorum.”
İşte hakîkî âlimler, böyle son derece tevâzu gösterirler. Onlar, övünmek ve kibir gibi hâllerden son derece uzak dururlar. Nitekim Allâhü Teâlâ, İmâm Ahmed’in ihlâsına binâen, ilminden, insanları faydalandırdı, İmâm Ahmed’in kendisi o kadar şöhretten kaçmasına rağmen her yerde güzel vasıflarıyla tanındı.
Fitnenin fazla olduğu bir zamanda bir kimse gelip Ahmed bin Hanbel Hazretlerine (rah.), “Bâtılın revaç bulduğu şu zaman hakkında ne dersiniz? Bu zamanda bâtıl, hak üzere galip değil midir?” der, o buyurur ki: “Aslâ! Senin, bâtılın galebesi dediğin şey, kalplerin hidayetten dalâlete ayrılmasıdır. Hâlbuki bizim, ehl-i hakkın kalbi, hâlâ hak üzeredir. Ehl-i hakkın kalpleri aslâ bâtıla meyletmez, kalplerinde bâtıl galip gelemez.”
Hicrî: 07 Safer 1447 Fazilet Takvim
SİTEDEKİ KONU BAŞLIKLARINI GÖRMEK İÇİN TIKLAYINIZ"