قَالَتْ عَائِشَةُ رَضِيَ اللهُ عَنْهَا : لَا تَدَعْ قِيَامَ اللَّيْلِ فَإِنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ كَانَ لَا يَدَعُهُ وَكَانَ إِذَا مَرِضَ أَوْ كَسِلَ صَلَّى قَاعِدًا. (د)
حضرتى عائشه رضى الله عنها بيوردوكى : كجه عبادتنى ترك أتمه . رسول الله صلى الله عليه وسلم آصلا كجه نمازنى ترك أتمزلردى . حصطه اولدقلرى ويا جوق يورغون بولندقلرى زمان بله اوطورارقده اولسه نماز قلارلردى . "
Hazret-i Âişe radıyallâhü anhâ buyurdu ki: “Gece ibadetini terk etme. Zira Resûlullah sallallâhü aleyhi ve sellem aslâ gece namazını terk etmezlerdi. Hasta oldukları veya çok yorgun bulundukları zaman bile oturarak da olsa namaz kılarlardı.”
(Sünen-i Ebû Dâvûd)
Hicrî: 18 Şevvâl 1446 Fazilet Takvim
İNSAN, RABB’İNE İBADET ETMEK İÇİN YARATILMIŞTIR
Allâhü Teâlâ, insanı yarattı, ona yaşayacağı bir ömür takdir buyurdu. Sonra; yemek, içmek, giyinmek, mesken gibi husûsları hayatının devamı için vesile ve vasıta kıldı. İnsan, ömrü boyunca bu vasıtaları elde etmeye hırslı oldu. Nihâyet bazı insanlar, Hak Teâlâ’nın kendisine takdir ettiğine kanaat etmedi, nefsine ve şeytana uyup haddi aşarak zulüm, gasp, hırsızlık, katil gibi cürümlere teşebbüs etti. Bunun üzerine onları, bu fesatlara düşmekten menedecek, şerîat sahibi bir resûle ihtiyaç zuhur etti ki kendisine indirilen hükümle, insanlar arasında nizamı tesis etsin, âlem harap olmasın. İnsanları mâlen ve bedenen, Rablerine makbul şekilde ibadete irşâd eylesin. Böylece insan, âhirette Cennet’e müstehak olabilsin. Eğer böyle olmasa, insan, âhirette helâk ve zâyi olurdu.
İnsanların bazısı, Rabb’inin nimetlerine mukabil ona şükreder, onun emirlerine boyun eğer, ihlâsla ibadette bulunur, böylece Rabb’inin rızasına hak kazanır. İşte kulunun bu güzel ameline karşılık olarak Hak Teâlâ, Cennet’ini yarattı ki sâlih kullarını orada en yüce nimetlerle nimetlendirir. Cemâl-i İlâhî’sini görmekle şereflendirir. Bazı insanlar da Rablerinin nimetlerine nankörlük eder, ona ibadet etmek yerine isyan eder. Böyle kötü fiiller işleyen kullarına da ceza olarak kötü bir yurt yani Cehennem’i hazırladı ki orada hak ettikleri cezalara, azâplara kavuşurlar.
Öyleyse insana vacip olan, Rabb’ine itaat etmek, onun emirlerine boyun eğmek, yasakladıklarından uzak durmaktır. Ta ki âhirette ebedî saadete ve nimetlere nâil olabilsin. Bu sebeple Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz, “Her kim Cennet’i istediğini söyler, ancak Allâh’ın haram kıldıklarından sakınmazsa bu kimse, bu iddiasında yalancıdır.” buyurmuşlardır.
Hicrî: 18 Şevvâl 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder