قال رسول الله صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ : مَنْ عَزَّى مُصَابًا فَلَهُ مِثْلُ أَجْرِهِ. (ت)
رسول الله أفنديمز ( ﷺ ) بيوردولر : كيم مصيبته اوغرايان برينه تازيه ده بولونورسه اوكا مصيبته صبر أدنيك ألده أده جكى ثوابنىيك مثلى واردر . "
Resûlullah Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Kim musîbete uğrayan birine tâziyede bulunursa ona, musîbete sabredenin elde edeceği sevabın misli vardır.”
(Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 27 Ramazân 1446 Fazilet Takvim
ÖLÜM VE TAZİYE
İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri, annesi vefat eden Mirzâ Ali Cân’a taziye için yazdığı bir mektubunda şöyle buyurmuşlardır:
“Allâhü Teâlâ, sizleri, şerîat caddesinde istikamet üzere olmakla rızıklandırsın. Salât, selâm ve tahiyye onun sahibi üzere olsun. Şunu iyi bilmelisin ki Allâhü Teâlâ’nın, “Her nefis, muhakkak ölümü tadacaktır.” meâlindeki (Âl-i İmrân Sûresi’nin 185.) âyet-i kerîmesi hükmünce, insanların ölümden kaçıp kurtulmaları mümkün değildir. “Ömrü uzun ve ameli çok olan kimseye müjdeler olsun.” Ölüm, Allâhü Teâlâ’nın cemâline müştâk olanların tesellîsi ve dostun dosta kavuşmasına vesiledir. Ankebût Sûresi’nin 5. âyet-i kerîmesinde -meâlen-: “Her kim, Allâh’a kavuşmayı arzu ederse elbette Allâh’ın tayin ettiği ecel, muhakkak gelecektir…” buyurulmuştur.
Mâsivâ (Allâhü Teâlâ’dan başka her şeyin) esaretinden kurtulup Allâhü Teâlâ’ya vâsıl olanların nâil olduğu devletten mahrum kalan bizim gibi âcizlerin hâli haraptır, böyle bir hâlde hayır yoktur.
Velînîmetiniz olan merhume anneniz şu ana kadar, sizin için bir ganimetti. Şimdi ise onun bütün iyilik ve ihsanlarına karşılık sizin de ona iyilikte bulunmanız ve dâima dualarla, sadakalarla ona yardımcı olmanız, imdadına koşmanız lâzımdır. Nitekim “Kabirdeki ölü, suda boğulmak üzere iken yardım isteyen gibidir. Babasından, anasından veya arkadaşından, kendisine gelecek duayı bekler.” buyurulmuştur. Yine onun ölümünden ibret almanız, bir gün, sizin de öleceğinizi unutmamanız ve tamamen Hak Sübhânehû’nun razı olacağı şeylere yönelip onun rızasını kazanmak için gayret etmeniz lâzımdır. Dünya denilen bu fâni hayat, metâ-ı gururdan (aldatıcı bir metadan) başka bir şey değildir; bunu böyle kabul etmek lâzımdır. Şâyet dünya metâının azıcık bir itibarı ve değeri olsaydı, kâfirlere, şerli kimselere ondan kıl kadar bile nasip edilmezdi.
Allâhü Teâlâ, bizleri ve sizleri, Peygamber Efendimiz hürmetine, mâsivallahtan (Allâhü Teâlâ’dan başka her şeyden) yüz çevirip onun zâtına/rızâsına yönelmekle rızıklandırsın….”
Amin.
(Mektûbât-ı İ. Rabbânî, 1/m. 89)
Hicrî: 27 Ramazân 1446 Fazilet Takvim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder