31 Aralık 2016 Cumartesi

KURÂN TEFSİRİNE DÂİR



قَالَ اللهُ تَعَالَى: يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا الْيَهُودَ وَالنَّصَارَى أَوْلِيَاءَ بَعْضُهُمْ أَوْلِيَاءُ بَعْضٍ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَإِنَّهُ مِنْهُمْ إِنَّ اللهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ. (سورة المائدة، 51)
الله تعالى شويله بيوردى : أى إيمان أدنلر يهودى و حرستيانلرى دوسط طوطماينز اونلر بر برلرينيك دوسطودر . و سزدن هر كيم اونلرى دوسط أدينر ايسه محقق او ده اونلرداندر . شبهه يوقكى الله او ظالم قوملره هدايت أتمز . "
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Ey iman edenler Yahûdî ve Hristiyanları dost tutmayınız. Onlar bir birlerinin dostudur. Ve sizden her kim onları dost edinirse muhakkak o da onlardandır. Şüphe yok ki Allah o zalim kavimlere hidayet etmez.” 
(Mâide sûresi, âyet 51)
Hicrî:    02  Rebîulâhir   1438  Fazilet Takvimi 

KURÂN TEFSİRİNE DÂİR


Kur’ân-ı Kerîm’in tefsîri için, şu on beş ilmi mükemmel bilmek şarttır: Lugat, Nahiv, Sarf, İştikâk, Meânî, Beyân, Bedî‘, Kırâet, Akâid, Usûlü Fıkıh, Esbâb-ı Nüzûl, Nâsih-Mensûh, Fıkıh, Hadîs ve bunlara ilâveten Allâhü Teâlâ tarafından ihsân olunan ilm-i ledünnî.
Cenâb-ı Hakk’ın vergisi olan ilm-i ledünnî, “Kim bildiği ile amel ederse Allâhü Teâlâ ona bilmediklerini öğretir” hadîs-i şerifinde haber verilen ilimdir. Kurân-ı Kerîm ilimleri sâhili olmayan okyanus gibidir. Günahda ısrar eden kalbinde bid‘at, kibir, hevâ, dünyâ sevgisi olan, îmânı tahkîk mertebesine ermemiş kimseye Kur’ân-ı Kerîm’in esrârı aslâ keşfolmaz, verilmez.
Bu sayılan âlet ilimleri ve âlî (yüce) ilimler, müfessirler için birer âlet mesâbesindedir. Bu ilimlere muttali olmayan kimselerin yazmaya cür’et edecekleri tefsîrler, kendi görüşüne göre tefsîr kabîlinden olacağı cihetle mutâlaası asla câiz değildir.
Kendi bozuk kanaatlerini yaymak istediklerinden kötü itikad sahiplerinin yazdıkları tefsirler itimada ve mütâlaaya asla lâyık değildir. Resûlullâh’ın (s.a.v.) sünnetine sarılmayanların tefsirleri de itimaddan mahrum ve manevî feyizden nasipsiz olacağından yine okunması tavsiye edilmez. Hele Bâtınıyye, Râfizıyye gibi sapıkların tefsirleri İslam bünyesini tahrip gibi hâince bir maksada dayandığından bunları ele almak bile câiz değildir.
Bid‘at sâhiplerinin tefsirleri de kendi bâtıl, boş itikadlarını te’yîd düşüncesiyle yazılmış şeylerdir. Bunlardan bir takımı, kendilerini gizleyerek haktan yana görünmüş, halkı ehl-i sünnet yolundan ayırmak gayesi gütmüşlerdir. Bunun için tefsirlerinde kalplere şüphe bırakacak meseleleri yazmışlar, yazıları arasına saf zihinleri tereddüde düşürecek, muhâkemesiz kimseleri yanlış kanâatlere saptıracak ibâreler sokuşturmuşlardır.
Bu sebeplerle Ehl-i Sünnet âlimlerinin mutemed tefsirlerinden başka tefsîr ve meâlleri okumak aslâ câiz olamaz.
(Ö. Nasuhi Bilmen, Tefsîr Tarihi)
Hicrî:    02  Rebîulâhir   1438  Fazilet Takvimi 



30 Aralık 2016 Cuma

BİR KAVME BENZEMEYE ÇALIŞAN ONLARDANDIR




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: لَيْسَ مِنَّا مَنْ تَشَبَّهَ بِغَيْرِنَا. (ت)
بيغمبر أفندمز صلى الله عليه وسلم بيوردلر ."      بزدن اولمايانلره بنزميه جالشان ، بزدن دكلدر ."
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bizden olmayanlara benzemeye çalışan, bizden değildir.” 
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
Hicrî:    01  Rebîulâhir   1438  Fazilet Takvimi 


BİR KAVME BENZEMEYE ÇALIŞAN ONLARDANDIR


İkinci bin yılın müceddidi İmâm-ı Rabbânî (k.s.) Hazretleri buyuruyorlar ki:
“İki dîni tasdîk eden (İslâm’dan başka hak din olduğuna inanan) kişi şirk ehlinden sayılır. 
İslâm hükümleri ile küfrü bir araya getirmeye teşebbüs eden de müşriktir.
Hâlbuki küfürden teberrî etmek (uzaklaşmak) İslâm’ın şartıdır, şirk şâibesinden sakınmak tevhiddir...
Hindûların büyük bildikleri günlere hürmet etmek, Yahûdîlerce bilinen âdetlere uymak küfrü îcâp ettirir. Nitekim bazı câhil Müslümanlar, bilhassa kadınlar, küffârın belli günlerindeki küfür merâsimini icrâ etmektedirler. Bunları, kendileri için de bayram kabul edip, kızlarının ve kardeşlerinin evlerine onlar gibi hediyeler yollarlar... Böylelikle o merâsime tam mânâsı ile îtinâ ve îtibâr ederler.
İslâmda bunların hepsi şirk ve küfürdür.” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 3 /m. 41)
“Bir kere, bir hastanın ziyâretine gitmiştim. Ölümü yaklaşmıştı. Hâline teveccüh ettiğim zaman kalbini şiddetli zulmet içinde gördüm... Bu zulmetin kalkması için ne kadar teveccüh ettiysem de kalkmadı. Çokça teveccühten sonra bilindi ki, bu zulmetler, kendisinde gizli bulunan küfür sıfatındandır. Bu sıkıntıların sebebi küfür ehlini dost edinmesindendir.
Bana mâlum oldu ki bu zulmetlerin kalkması için teveccüh etmek, yerinde bir iş değildir. Zîrâ onun bu zulmetlerden temizlenmesi, küfrün cezâsı olan cehennem azâbına bağlıdır.
Ve bana mâlum oldu ki, onda zerre miktarı îmân mevcuttur ve bunun bereketiyle cehennemde ebedî kalmaktan kurtulacaktır.
Cehennem azabı -azab ebedî olsun veya muvakkat olsun- küfür ve küfür sıfatlarına mahsustur. Muvakkat cehennem azabı küfür sıfatının cezası, ebedî cehennem azabı ise küfrün cezasıdır. (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî, 1/m. 266)
Hicrî:    30  Rebîulevvel   1438  Fazilet Takvimi 



29 Aralık 2016 Perşembe

HAKİKİ BİR MÜ’MİN’İN TEFEKKÜRÜ



قَالَ اللهُ تَعَالَى: وَمَنْ يَبْتَغِ غَيْرَ الْإِسْلَامِ دِينًا فَلَنْ يُقْبَلَ مِنْهُ وَهُوَ فِي الْآخِرَةِ مِنَ الْخَاسِرِينَ. (سورة آل عمران، 85)
الله تعالى شويله بيوردى : ." كيم إسلام ،دان باشقه بر دين آرارسه كندسندن بويله بر دين آصلا قبول أدلميه جك و او كمسه آخرتده زيان أدنلردن اولاجقدير ."
Allâhü Teâlâ şöyle buyurdu: “Kim İslâm’dan başka bir din ararsa kendisinden böyle bir din asla kabul edilmeyecek ve o kimse âhirette ziyân edenlerden olacaktır.” 
(Âl-i İmrân Sûresi, âyet 85)
Hicrî:    29  Rebîulevvel   1438  Fazilet Takvimi 

HAKİKİ BİR MÜ’MİN’İN TEFEKKÜRÜ


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) bir tarafa yaslanmışlar iken Muâz bin Cebel hazretleri huzûruna girdi. Peygamberimiz (s.a.v.):
“Nasıl sabahladın ey Muâz?” diye sordular,
“Allâh’a îmân ettiğim halde sabahladım” dedi.
“Her sözün bir delili, kalplerdeki her hâlin bir alâmeti vardır. Senin (bu) sözünün delili nedir?” buyurdular,
“Ey Allâh’ın nebisi, ben her sabah uyandığımda o gün akşama ulaşamayacağımı; akşama kavuştuğumda sabaha ulaşamayacağımı düşünürüm. Attığım her adımda bir sonraki adımı atamayacağımı düşünürüm. Kendimi şöyle düşünürüm: Sanki kıyamet kopmuş, Allah’ın huzurunda her ümmet diz çökmüş kitabına ve peygamberine ve Allâh’dan başka taptıkları putlarına çağırılıyorlar. Cehennemliklerin azablarına, cennetliklerin sevaplarına bakıyor gibiyim.” Peygamberimiz (s.a.v.):
“İyi bildin, buna devam et” buyurdular.
(Tarih-i Dımaşk)

REBÎULÂHİR AYI

Rebîulâhir ayı, kamerî ayların dördüncüsüdür.
Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhâfaza için, bu ay müddetince sabah-akşam üçer kere şu duâ okunmalıdır:
“Sübhânallâhi mil’el-mîzân ve müntehe’l-ilmi ve mebleğa’r-rizâ ve zinete’l-arş.” 
 (Duâ ve İbâdetler, Fazilet Neşriyat)

REBÎULAHİR AYI İCTİM‘I, RU’YET VE BAŞLANGICI

Hicrî Kamerî 1438 yılı Rebîulâhir ayı ictimâ‘ı 29 Aralık Perşembe günü Türkiye saati ile 08:55’dedir.
Ru’yet, ise 29 Aralık Perşembe Türkiye saati ile 23:48’dedir.
Hilâl’in görüleceği yerler: Büyük Okyanus’un orta kısımları, ABD, Atlanta, Orlando, Florida, Küba, Kosta Rika, Honduras, Meksika
Hilâl’in görüldüğü günü takip eden 30 Aralık Cuma günü de Rebîulâhir ayının 1. günüdür.
Hicrî:    29  Rebîulevvel   1438  Fazilet Takvimi 



28 Aralık 2016 Çarşamba

HZ. ÎSÂ, AHMED ALEYHİSSELAMI MÜJDELEMİŞTİR




قَالَ رَسُولُ اللهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ: صَلُّوا عَلَيَّ فَإِنَّ صَلَاتَكُمْ عَلَيَّ زَكَاةٌ لَكُمْ. (الجامع الصغير)
بيغمبر أفندمز صلى الله عليه وسلم بيوردلر ."      بانه صلوات اوقويونوز . محققكى صلواتنز ، سزيك إيجن ( معنوى ) بر تمزلكدر ."
Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: “Bana salevat okuyunuz. Muhakkak ki salevatınız, sizin için (manevî) bir temizliktir.” 
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr)
Hicrî:    28  Rebîulevvel   1438  Fazilet Takvimi 

HZ. ÎSÂ, AHMED ALEYHİSSELAMI MÜJDELEMİŞTİR


Kur’ân-ı Kerîm’de (meâlen) “O vakti de düşünün ki Îsâ bin Meryem şöyle demişti:
يَا بَنٖى اِسْرَایٖٔلَ اِنّٖى رَسُولُ اللّٰهِ اِلَيْكُمْ مُصَدِّقًا لِمَا بَيْنَ يَدَیَّ مِنَ التَّوْرٰيةِ وَمُبَشِّرًا بِرَسُولٍ يَاْتٖى مِنْ بَعْدِى اسْمُهُ اَحْمَدُ
 ‘Ey İsrail oğulları! Haberiniz olsun ki ben size Allah’ın resûlüyüm. Önümdeki Tevrât’ı tasdikçi ve benden sonra gelecek olan bir resûlün müjdecisi olarak gönderildim ki o resûlün ismi Ahmed’dir…”
(Saff Suresi, ayet 6) buyurulmaktadır.
Hazret-i İsâ’nın gelişi hem Tevrat’a dâir olan haberlerin doğruluğunu isbat etmiş hem de Ahmed aleyhisselamı müjdelemiş ve bu mevzûdaki haberleri tasdik etmiş bulunuyordu. Lâkin Mûsevîler Hazret-i İsâ’yı inkâr ettikleri gibi Hıristiyanlar da bu müjdeyi, kısmen inkâr ve kısmen te’vil ederek haksızlığa sapmışlar ve eldeki İncil’lerin böyle bir şeyden bahsetmediğini iddia etmişlerdir…
Hâlbuki Âlûsî tefsirinde diyor ki: Gözlerini taassub perdeleri bürümemiş olanlar nazarında İncil’de geçen “Faraklît” kelimesinden murad “Ahmed sallallahü aleyhi vesellem” dir. Eski İncil tercümelerinde bu kelime faraklit (veya paraklit) diye aynen muhafaza edilerek gösterilirken yakın zamanlarda basılmış olan İncil tercümelerinde “teselli edici” diye basılmıştır. Aslı bozulmuş olan bu İncil’lerde Kur’ân’ın sarih beyanına karşı muhâlefet edilmek istenilmesi bile Kur’an’ın haber verdiği bu müjdenin i’tirâf edilmiş bulunduğunu gösterir.
Bazı âlimler de İncil (avangel) kelimesinin esas manasını tetkik etmişler ve İncil kelimesinin asıl manası müjde demek olduğu ve hakikatte İncil’in ve Hazret-i İsâ’nın gelecek resulü müjdelemek için gönderildiği kanâatine vardıklarını söylemişlerdir.
İşte Hazret-i İsâ böyle demiş olduğu halde Mûsevîler onu dinlemediği gibi Îsevî olanlardan birçoğu da bunu yalanlar veya te’vil ve tahrif ile inkâr ederler. Bundan dolayı bu hakikate işâret olunarak buyruluyor ki 
فَلَمَّا جَاءَهُمْ بِالْبَيِّنَاتِ قَالُوا هٰذَا سِحْرٌ مُبٖينٌ
(meâlen):“Sonra o resul, yani Îsâ’nın o suretle müjdelemiş olduğu ismi Ahmed olan resul onlara açık açık âyetler ve mu’cizelerle geldiği zaman da bu apaçık bir sihir dediler.”
 (Saff Suresi, ayet 6) (Hak Dîni Kur’ân Dili Tefsiri)
Hicrî:    28  Rebîulevvel   1438  Fazilet Takvimi