30 Ocak 2014 Perşembe

KUR'ÂN-I KERÎM OKUMANIN FAZİLETİ




Hadîs-i Şerîf:
 Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: "Fâtihâ sûresi her derde şifadır." 
(Hadîs-i Şerîf, Suyûtî, el-Câmiu 's-Sağîr)
Hicrî:30 Rabiülevvel 1435   •Fazilet Takvimi




KUR'ÂN-I KERÎM OKUMANIN FAZİLETİ


Peygamber Efendimiz'in (s.a.v.) sır kâtibi Huzeyfetü'bnü'l -Yemân (r.a.) rivayet etti:
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurdular: Allâhü Teâlâ bir kavme azab göndermeyi takdir eder. Bu esnada o kavmin bir çocuğu Kur'ân-ı Kerîm'den "Elhamdü lillâhi rabbi'l- âlemîn"i okur ve Allâhü Teâlâ bunu işitir. Bundan dolayı Allâhü Teâlâ kırk sene onlardan bu azabı kaldırır.


NÜKTE: .................. Dostlar ne zaman belli olur?
İyi bir mevkide bulunan devlet adamlarından birine, "Dostlarınız kimlerdir?" diye sormuşlar. Şöyle demiş;
"Bilemem; zira şimdi iyi bir mevkideyim. Sizin dost dedikleriniz ihtiyaç zamanında belli olur!"


REBÎULÂHİR AYI
Yarın idrâk edeceğimiz Rebîulâhir ayı, kamerî ayların dördüncüsüdür. Hayırlı ömür, düşmana galebe ve kötü ölümden muhâfaza için, bu ay müddetince sabah-akşam üçer kere şu duâ okunmalıdır: "Sübhânallâhi mil'el-mîzân ve müntehe'l-ilmi ve mebleğa'r-rizâ ve zinete'l-arş." (Duâ ve İbâdetler, Fazîlet Neşriyat)

REBÎULÂHİR AYI İCTİMÂ'I, RU'YET VE BAŞLANGICI
Hicrî Kamerî 1435 yılı Rebîulâhir ayı ictima'ı dün (30 Ocak Perşembe) Türkiye saati ile 23.39'da idi.
Ru'yet, ise bugün 31 Ocak Cuma günü Türkiye saati ile 10.23'dedir. Hilâl'in görüldüğü yerler: Tayvan, Filipinler, Parcel Adaları ile Asya kıtasının kuzey batı kısmı hariç tamamı ile Afrika kıtası ve Avrupa kıtasından görülebilecektir.
Hilal; Türkiye, Almanya, Avusturya, Mısır, Fas, Cezayir, Tunus ve Arap yarımadasından da görülebilecektir.
Hilâlin görüldüğü günü takip eden 1 Şubat Cumartesi de Rebîulâhir ayının 1'i olmaktadır.
Hicrî:30 Rabiülevvel 1435   •Fazilet Takvimi



DUÂ İBADETİN ÖZÜDÜR



Hadîs-i Şerîf:
 Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: "Duâ ibâdetin ta kendisidir." 
(Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Ebû Dâvûd)
Hicrî:29 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvimi

“DUÂ İBADETİN ÖZÜDÜR”


Duâ, Allâhü Teâlâ'ya tezellül, iltica ve kulluğunu göstermektir. Duâ İslam'ın sünnetlerindendir.
Hadîs-i Şerîfde "Cenâb-ı Hak katında duâ kadar kıymetli ve itibarlı şey yoktur. Muhakkak duâ ibadetin iliğidir."
buyurulmuştur. Yani bedenin kemikleri ilikle ve beden de kemikle dik durabiliyorsa, ibadet de duâ ile tamam olur. Bundan dolayı her ibadet duâ ile bitirilmelidir.
Duâ mü'minin silahıdır. Hadîs-i Şerîfte: "Size düşmanınızdan kurtaracak, rızıklara kavuşturacak şeyi bildireyim mi? Allâhü Teâlâ'ya gece ve gündüz duâ edersiniz. Zira duâ mü'minin silahıdır," buyurulmuştur.
Duâ, inmiş ve inmemiş belaya fayda verir. Muhakkak bela kula iner, duâ onu karşılar da kıyâmete kadar onunla savaşır, onu defeder, geri çevirir.
Duâ belayı hafifletir, ona karşı sabra vesile olur. Duânın bazı adabı vardır:
En birincisi helal yemektir. Hz. Sa'd bin Ebî Vakkâs (r.a.), Resûlullâh Efendimiz'den (s.a.v.) duâsı makbul olanlardan olması için duâ etmesini istedi.
"Yâ Sa'd, haramlardan sakın. Zira midesine haram lokma giren her kişiden kırk gün duâ kabul olunmaz" buyurdular. Duâ, ihtiyaçların görülmesinin anahtarıdır, o anahtarın dişleri de helâl lokma yemek ve helal giyinmektir.
Duânın diğer adabı, günah ve hatalardan çok tevbe etmek ve istenilen şeyde acele etmemek, duadan usanmamaktır.
Duâ edilen şeyin hemen verilmemesi ya mukadder vakti gelmediğinden veya Cenâb-ı Hakk'ın kulunun yalvarmasını sevdiğinden yahut Cenâb-ı Hakk'ın bildiği başka bir hikmettendir. Kula düşen, duâsında ısrar ve ilticaya devam etmektir. Bir kimseye duâsının karşılığı dünyada verilmese âhirette sevabını alır. Duâ için faziletli vakitleri gözetmeli, faziletli makamlarda duâyı ganimet bilmelidir.
Hicrî:29 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvimi



ŞİRK EN BÜYÜK ZULÜMDÜR



Hûd Sûresi:
وَلاَ تَرْكَنُواْ إِلَى الَّذِينَ ظَلَمُواْ فَتَمَسَّكُمُ النَّارُ وَمَا لَكُم مِّن دُونِ اللّهِ مِنْ أَوْلِيَاء ثُمَّ لاَ تُنصَرُونَ
 "Ve zulüm etmiş olanlara meyil etmeyiniz. Yoksa size ateş dokunur. Sizin Allâhü Teâlâ'dan başka yardımcılarınız yoktur. Sonra (dokunacak ateşten) kendinizi kurtaramazsınız." 
(Hûd Sûresi, âyet 113)
Hicrî:28 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim

“MUHAKKAK ŞİRK EN BÜYÜK ZULÜMDÜR”


İnsanlar dünya menfaati için zalimlere muhabbet göstermemelidir. Allâhü Teâlâ'nın "Zalimlere meylederseniz ilâhî azaba uğrarsınız." ikazını düşünerek onlar ile oturup kalkmamalı, onların hareketlerini doğru görmemeli, onların yollarına gitmemelidir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bir hadîs-i şerîflerinde şöyle buyurmuşlardır: "Zulüm üç nevidir.
1-   Bir zulüm vardır ki, onu Cenâb-ı Hak asla mağfiret buyurmaz. Bu şirkten ibarettir. Allâhü Teâlâ "Şirk, büyük bir zulümdür." (Lokman S. âyet 13) diye buyurmuştur.
2-   Bir zulüm de vardır ki, onu Allâhü Teâlâ dilerse mağfiret buyurur. Bu kulların kendileriyle Rab'leri arasındaki hususlarda kendi nefislerine yaptıkları zulümdür.
3-    Bir zulüm de vardır ki, onu affetmez. Bu kullardan bazılarının bazıları hakkında yaptıkları zulümdür ki, bunlardan bazıları, bazılarından haklarını almadıkça bunları bağışlamaz."
İnsan, şirke düşüren, küfre götüren şeylerden son derece sakınması lâzımdır. Allâh'tan başka ilahlara inanıp şirk üzere ölenler cehennemde ebedî azap olunacaklardır. Bu ceza, Allâhü Teâlâ'nın zatının inkar neticesidir.
Hak Teâlâ hazretlerine karşı mükellef olduğumuz vazifeleri yapmayan mü'minler de nefislerine zulmetmiş, Allâhü Teâlâ'ya karşı nankörlük yapmış olacaklarından azab olunurlar. Şu kadar var ki, bunların azabı ebedî değildir. Cenâb-ı Hak bunların bir kısmını bir müddet azap ettikten sonra affeder. Bir kısmını da hiç azap etmeden mağfiret buyurur. Fakat hiçbir insan, kendi hakkında ne yolda muamele olunacağını bilemediği için kulluk vazifelerinde kusur etmemeye çalışmalıdır.
İslâmiyet, herkesin malına, canına, hürriyetine, namusuna riayet edilmesini katî surette emretmektedir. Güzel bir terbiyeye ve itikada sahip olan, Allâhü Teâlâ'nın azabından korkan, ahiret gününe iman eden, ilâhi adaletin muhakkak tecelli edeceğine inanan bir insan, kul hakkına asla cür'et edemez. Şayet kendisinden böyle bir hareket zuhur etse hemen pişman olur ve tevbe eder.
Hicrî:28 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim



SIDDÎK-I EKBER HZ. EBÛ BEKR'İN (R.A.) FAZÎLETİ



Hadîs-i Şerîf:
 "Ebû Bekir'in imanı yeryüzü halkının imanı ile tartılsa elbette onların imanından ağır gelir." 
(Hadîs-i Şerîf, Beyhakî, Şuabü 'l-Imân)
Hicrî:27 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim

SIDDÎK-I EKBER HZ. EBÛ BEKR'İN (R.A.) FAZÎLETİ


İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Sahâbe-i Kirâm'ın Hz. Ebû Bekir'in (r.a.) en faziletli olduğu hususunda ittifak ettiklerini bildirmiş ve İmam Şâfiî'nin (rh.): "Resûlullâh'ın (s.a.v.) âhirete irtihâlinden sonra Ashâb- ı Kirâm çaresiz kalmışlardı. Yeryüzünde Hz. Ebû Bekir'den daha faziletli birini bulamamışlar ve ona bîat etmişlerdir." buyurduğunu nakletmişlerdir. (Mektûbât-ı Şerîfe, 1/M. 59)
İmâm-ı Rabbânî Hazretleri, İmam-ı Şâfiî Hazretlerinin bu sözünün, Sahâbenin Hz. Ebû Bekir'in fazileti hususunda ittifak ettiklerini açıkça beyan ettiğini, bu hususta icmâ olduğunu ve onun Sıddık-ı Ekber olduğunu bildirmiş ve İmâm-ı Rabbânî Hazretleri Hz. Ebû Bekir (r.a.) hakkında sık sık "Sıddîk-ı Ekber" ifadesini kullanmıştır. Onun derecesini yükselten Allah yolunda gösterdiği fedâkarlık ve gayretlerine şöyle işaret buyurdular:
"Peygamberlerden sonra bu ümmet içinde en büyük fazilete sahib olan Sıddîk-ı Ekber'dir. Çünkü o, bütün malını Allah yolunda harcamakta, Allah yolunda harb etmekte, pek fazla gayret göstermekte, fitne ve fesâdı ortadan kaldırmakta herkesi geçmiştir. Bunların tamamını, İslâm dinini kuvvetlendirmek ve Alemlerin Efendisine (s.a.v.) yardım etmek için yapmıştır. Böylece onun diğer Ashâb üzerine fazileti herkesçe kabul edilmiştir." (Mektûbât-ı Şerîfe, 2/M. 99) Fırka-i Nâciye olan Ehl-i sünnet ve cemâat îtikadında peygamberlerden sonra insanların en faziletlileri Ashâb-ı Kirâmdır. Onlar içinde de en faziletli olanları sırasıyla Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osmân ve Hz. Ali'dir. İmâm-ı Rabbânî Hazretleri buyurdular ki:
"Ey kurtuluşa ermek isteyen kimse! 'Tafdîlü'ş-Şeyhayn' yani Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in, Peygamberlerden sonra insanların en faziletlisi olduğuna inanmak ve 'Muhabbetü'l-Hateneyn' yani peygamberimizin damatları Hz. Osmân ve Hz. Ali'yi sevmek Ehl-i sünnet ve cemaatin alâmetlerindendir." (Mektûbât-ı Şerîfe, 1/M. 202)
Hicrî:27 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim


PEYGAMBERLERE ÎMAN



Ayeti Kerime:
 آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنزِلَ إِلَيْهِ مِن رَّبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللّهِ وَمَلآئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِّن رُّسُلِهِ
"Peygamber, Rabb'inden ne indirildi ise ona îman getirdi. Mü'minler de; her biri 'Allâh'a ve meleklerine ve kitaplarına ve peygamberlerine: 'Peygamberlerinden hiçbirinin arasını ayırmayız.' diyerek îmân getirdiler..." 
(Bakara Sûresi, âyet 285)
Hicrî:26 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim

PEYGAMBERLERE ÎMAN


Müslümanlığın esaslarından biri de bütün peygamberlere îman etmektir.
Allâhü Teâlâ'nın kullarına dinini bildirmekle vazifelendirdiği pek muhterem insanlardan her birine "Peygamber" denilmiştir. Bu zatların Hak Teâlâ tarafından peygamber olarak gönderilmiş oldukları bir takım mucizeler ile sabit olmuştur.
Allâhü Teâlâ'nın ilk peygamberi Hazret-i Âdem Aleyhisselâmdır.
Son ve en büyük peygamberi de bizim sevgili peygamberimiz Hazret-i Muhammed âleyhisselâmdır. Bunların arasında sayılarını ancak Allâhü Teâlâ'nın bildiği daha birçok peygamberler gelmiştir. Peygamberlere îman etmeyen kimse, Allâhü Teâlâ'ya da îman etmiş olmaz. Çünkü Allâhü Teâlâ'ya (kabul edeceği şekilde) îman etmenin yolunu insanlara bildiren ancak Peygamberlerdir. Kendi aciz akıllarını bu hususta rehber edinmek isteyenler, Hakka eremezler, dalâlette kalırlar.
Hattâ Peygamberlerden yalnız birine inanmamak, hepsini inkâr etmek gibidir ki, insanı îmandan mahrum bırakır.
Allâh'ın en son ve en büyük Peygamberi olan Muhammed Mustafa'nın (s.a.v.) hayatı gün gibi parlak bir surette ve bütün milletlerce malûm bulunmaktadır. Artık bugün hiçbir millet, din hususundaki cehaletinden dolayı mazur sayılamaz. Bugün her millet için o büyük Peygamberin dinini kabul etmek en birinci vazifedir. Onun Peygamberliğini, yüksekliğini tasdik ederek gösterdiği doğru yola gitmelidir. Bu vazife ne zaman hakkı ile yerine getirilirse, insanlık âlemi o zaman kurtulur, o zaman hakiki medeniyete, bitmez, tükenmez bir saadete erişmiş olur.
Hicrî:26 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim



İSMAİL MÜFİD EFENDİ (İSTANBÛLÎ)



Hadîs-i Şerîf:
 "İnsanlara öğretmek için ilimden bir meseleyi öğrenen kimseye yetmiş sıddîk sevabı verilir." 
(Hadîs-i Şerîf, îhyâu Ulûmi'd-Dîn)
Hicrî:25 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim

İSMAİL MÜFİD EFENDİ (İSTANBÛLÎ)


Aslen İstanbullu olup tahsilini tamamladıktan sonra Mekke ve İstanbul Mollalığına nail olmuştur. Hayatını müderrislik ile ve eser yazmakla geçiren gayretli bir âlimdir. "Eylesün Yezdân Müfid'i rahmetinden müstefid" mısraının delalet ettiği hicri 1217 (M. 1802) tarihinde vefat ederek Davutpaşa Camii avlusuna defnedildi. Nakşibendî tarikatına mensup idi. Eserlerinden bazıları şunlardır:
Tefsir-i Beyzâvî Hâşiyesi, Sûre-i Nebe' Hâşiyesi, Nevevî'nin Hadîs-i Erbaîn şerhi, Şemail-i Şerif şerhi, Delâil-i Hayrât şerhi, Ahlâk-ı Adudiyye Şerhi, Pend-i Attar Şerhi, Kenzü'l-Ummal ihtisarı, Kuduri Tercümesi, Molla Cami'nin Levayıh tercümesi, Bursalı Dede Efendi'nin Siyaset-i şer'iyye tercümesi gibi birçok eseri ve şiirleri vardır.
Şiirlerinden bir kıt'a:
Bak saate, bir dakika fevt eylemeyip Oynatmada rakkası derunde her gâh Miftah-ı inabetle kur işit sende, Dil saatini bisavt-i Allah Allah...
(Bir dakika geçirmeden rakkası oynatan saate bak ve sen de bir üstaza inabet ile kalb saatini kurup Allah Allah sesini işit.)
Hicrî:25 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim


KUR'AN-I MÜBÎN'İN HAKİKATLERİNDEN



Hadîs-i şerîf:
"Allâhü Teâlâ Kur'ân-ı Kerîm(i okuyup onunla amel etmeleri) sebebiyle bazı kavimleri yükseltir, bazılarını da (Kur'ân'la amel etmemeleri sebebiyle) alçaltır." 
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
Hicrî:24 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim

KUR'AN-I MÜBÎN'İN HAKİKATLERİNDEN


Kur'ân'ın insanlara bildirdiği emirler ve tavsiye ettiği hikmetler, hakikatler pek çoktur. Bunlar şöyle hulâsa edilebilir: Kur'ân-ı Mübîn, insanlara Allâhü Teâlâ'nın varlığını, birliğini, büyüklüğünü ve kudsiyetini bildirir.
Kur'ân-ı Hakîm, insanları ilme, irfana, tefekküre; düşünmeye davet eder, insanlara gaflet içinde kalmamalarını, Hak Teâlâ'nın hikmetine, kudretinin eserlerine bakmalarını emreder.
Kur'ân-ı Azîm, insanlara gönderilmiş olan Peygamberlerin bir kısmına dair malûmat verir. Onların yüksek vazifelerini nasıl başardıklarını ve bu vazifeler uğrunda ne kadar fedakârlıkta bulunduklarını bildirir, bütün insanların Hâtemü'l-Enbiya Hazretlerine tâbi olmalarını; uymalarını emreder. Kur'ân-ı Mübîn, geçmiş ümmetlere ait en ibretli hâdiseleri, tarihî vakaları bildirir, insanları ibret almaya davet eder, günahkâr kavimlerin pek korkunç âkibetlerini haber verir. Kur'ân-ı Mübîn, Müslümanlara, düşmanlarına karşı daima kuvvetli bulunmalarını, her türlü müdafaa vasıtalarını hazırlamalarını ihtar eder. İcabı halinde cihad meydanlarına atılmalarını, yurtlarını, maddî
ve manevî varlıklarını can ile, mal ile korumaya gayret etmelerini emreder.
Kur'ân-ı Hakîm; medenî, içtimaî hayatın intizamı için lâzım gelen esasları, hükümleri bildirir, insanlardan birtakım haklara, vazifelere riayet etmelerini ister.
Kur'ân-ı Mübin, Hak Teâlâ'nın emirlerini, nehiylerini kabul edip ona göre hareket eden îman sahipleri için dünya ve ahiret nimetlerini müjdeler, imansız vicdanlar için de hazırlanmış bulunan kötü âkibetleri, cehennem azaplarını hatırlatır.
Beşeriyet âlemi ne kadar yükselirse yükselsin hiçbir vakit, Kur'ân'ın ulvî talimatından müstağni bulunamaz. Bu talimata muhalif şeyler ise haddizatında yükselme değil, bir alçalmadır.
Hicrî:24 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim



KERREMALLÂHÜ VECHEH



Hadîs-i şerîf:
 Peygamber Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem buyurdular: "Duyduğu her şeyi söylemesi, kişiye günah olarak yeter." 
(Hadîs-i şerîf, Sahîh-i Müslim)
Hicrî:23 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim

HAZRET-İ ALİ (KERREMALLÂHÜ VECHEH)


Hulefâ-yı Râşidîn'in dördüncüsü Ali bin Ebû Tâlib'dir. Vâlidesi Fâtıma binti Esed bin Hâşim'dir.
Hz. Ali (k.v.) dünyaya geldiğinde Peygamber Efendimiz (s.a.v.) onun ismini "Ali" koydular.
Hz. Ali'ye 'kerremallâhü vecheh' denilmesinin iki sebebi vardır. Birinci sebebi: Ana ve baba cihetinden Hâşimî; yani Resûlullâh'ın (s.a.v.) aşireti Hâşimoğullarından olmasıdır.
İkinci sebebi ise hiç puta tapmamış, henüz bülûğa ermeden, on yaşında Müslüman olmasıdır.
Hazret-i Ali'nin fazîletleri çoktur, saymakla bitmez.
Gâyet zâhid idi, asla dünyaya meyletmemişti.
Hz. Ali, Basra valisi Osmân bin Hanîfe yazdığı mektupta: "İyi biliniz ki sizin bu halifeniz şu dünyadan eski iki kat elbiseyle yetindi. Açlığının şiddetini bir iki lokma ekmekle geçiştirdi. Eti de senede sadece kurban günlerinde yemektedir." buyurmuş, Müslümanları zâhid olmaya; dünyaya rağbet etmemeye davet etmiş idi. Hz. Ali gâyet cömert idi. Hz. Hâlid'e Seyfullâh dendiği gibi ona da cömertliğinden ve şecaatinden dolayı Esedullâh (Allâh'ın aslanı) denilir. Zira şecâat, sehavetten (cömertlikten) ileri gelir.
Fahr-i Âlem hazretleri (s.a.v.) Tebük'e giderlerken Hz. Ali'yi (k.v.) Medine'de yerine vekil olarak bıraktı. Hz. Ali (k.v.): "Yâ Resûlallâh, beni çocuk ve kadınlar arasında mı bırakıyorsunuz?" deyince:
"Ey Ali! Sen benim yanımda, Mûsâ yanında Hârûn aleyhimesselâm gibi olmak istemez misin? Şu farkla ki benden sonra peygamber gelmez." buyurdular. Yani Hz. Mûsâ (a.s.) Tûr dağına gittiğinde yerine İsrailoğullarına Hz. Hârûn'u (a.s.) vekil bırakmış idi.
Hicretin kırkıncı senesi Ramazân ayının on yedisinde Cuma gecesi sabah namazına giderken suikastta yaralandı. O yaradan dolayı pazar gecesi şehîd oldular. Namazını oğlu Hz. Hasan kıldırdı.
(Kerremallâhü vecheh)
Hicrî:23 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim



SELAMDAN DAHA BÜYÜK HEDİYE Mİ OLUR?



Hadîs-i Şerîf:
 "Îmân etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (hakkıyla) iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size bildireyim mi? Aranızda selâmı yayınız!" 
(Hadîs-i Şerîf, Sahîh-i Müslim)
Hicrî:22 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim

SELAMDAN DAHA BÜYÜK HEDİYE Mİ OLUR?


Ashâb-ı Kirâm'dan Eş'as bin Kays ve Cerîr bin Abdullah el-Becelî (r.anhümâ), Medâyin şehrinin Hus nâhiyesinde bulunan Selmân-ı Fârisî Hazretlerini ziyarete gelip selam verdiler, "Selmân-ı Fârisî siz misiniz?" diye sordular. "Evet," buyurdu.
"Siz Resûlullâh'ın (s.a.v.) Ashâbından mısınız?" dediler.
"Bilemiyorum," deyince gelenler "Herhalde bizim aradığımız zat bu değil." dediler. Bunun üzerine Selmân-ı Fârisî Hazretleri,
"Sizin aradığınız kişi benim. Ben Resûlullâh'ı (s.a.v.) gördüm, onun sohbetlerinde bulundum. Fakat onun Ashâbı, onunla beraber cennete giren kimsedir. Buyurun, ne istiyorsunuz?" dedi.
"Biz, Şam'daki kardeşinin yanından geliyoruz." dediler.
"O kim?" dedi. "Ebu'd-Derdâ." dediler.
"Peki, sizinle gönderdiği hediye nerede?" diye sordu.
"Bizimle bir hediye göndermedi" dediler.
"Allâh'tan korkun ve emâneti teslim edin. Şimdiye kadar onun yanından gelip de bana hediye getirmeyen hiç kimse olmadı." buyurdu.
"Bu hususta bize fazla ısrar etmeyin. Ancak bizim yanımızdaki mallarımızdan istediğini alabilirsin." dediler.
"Ben sizin malınızı istemiyorum. Ebu'd-Derdâ'nın sizinle gönderdiği hediyeyi istiyorum," dedi.
"Vallahi bizimle bir şey göndermedi. Sadece 'Gideceğiniz yerdeki zat öyle bir kişidir ki, Resûlullâh (s.a.v.) onunla beraber olduğu zaman başka hiç kimseyi aramazdı. O zatın yanına gittiğiniz zaman ona selamımı söyleyin.' dedi. Selmân-ı Fârisî (r.a.); "Sizden istediğim hediye bu selamdan başka ne olabilir? Hangi hediye Allah tarafından mübârek, hoş bir sağlık temennîsi olan selamdan daha faziletli olabilir?" buyurdu. (Ebû Nuaym, Hilyetü'l- Evliyâ, 1/201.)
Hicrî:22 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim



21 Ocak 2014 Salı

İLMİN FAZİLETİ



Hadîs-i Şerîf:
 "İlim öğrenmek Allâhü Teâlâ katında (nafile) namaz, oruç, hac ve Allah yolunda cihaddan daha faziletlidir.
(Hadîs-i Şerîf, Kenzü 'l-Ummâl)
Hicrî:21 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim

İLMİN FAZİLETİ


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular:
•  (Kâmil) Âlimler, peygamberlerin vârisleridirler.
•   İnsanların en üstünü mü'min âlimlerdir ki kendisine ihtiyaç duyulsa fayda verir, kimse muhtaç olmasa bile ilmi kendisine faydalı olur.
•  Îmân uryan (çıplak)dır. Elbisesi takvâ, ziyneti ve süsü hayâ, meyvesi ise ilimdir.
•  İnsanların peygamberlik derecesine en yakın olanı ilim ehli ve cihâd ehli olan kimseler (İslam dininin yayılmasına hizmet edenler)dir.
•   Kıyâmet gününde üç zümre şefâat eder: Önce peygamberler, sonra âlimler, sonra şehitler.
•   Muhakkak melekler -yaptıklarından hoşlandıkları için- kanatlarını ilim talebesinin ayakları altına sererler.
•  İlimden bir bâb (bir mesele) öğrenerek sabahlaman yüz rek'at namaz kılmandan hayırlıdır.
•   İlim talebesi olarak vefât eden kişi, Kurân-ı Kerîm'i ezberlememişse hafaza meleklerine kabrinde ona Kurân öğretip ezberletmeleri emredilir. Kıyâmet gününde de Cenâb-ı Hak onu Kurân ehliyle beraber diriltir.
•  Resûl-i Ekrem (s.a.v.) Efendimiz Hazret-i Muâz'ı Yemen'e gönderirken şöyle buyurdular: "Allâhü Teâlâ'nın senin (vesilen)le bir adamı hidâyete erdirmesi senin için dünya ve içindeki her şeyden hayırlıdır."
•  İbn-i Abbâs hazretleri buyurdu: Âlimlerin diğer mü'minler üzerine altı yüz kat derecesi vardır. İki derece arası beş yüz senelik mesâfedir.
•  İmâm-ı Gazâlî rahimehullâh buyurdu: "Yiyecek, su ve ilaç verilmediği zaman hasta öldüğü gibi üç gün ilim ve hikmet verilmediği zaman da kalpler ölür. Çünkü cesedin gıdası yemek içmek olduğu gibi kalbin gıdası da ilim ve hikmettir, kalbin hayatı bunlar ile devam eder. Kim ilmi kaybederse kalbi hastadır, ölümü muhakkaktır. Bunun farkında da olmaz. Zira dünya meşguliyetleri hislerini kapatır. Ölüm, meşgûliyetleri ve perdeyi kaldırdığı vakit büyük elem duyar, nihâyetsiz pişmanlıklara düşer."
Hicrî:21 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim



NEFSİNE ALDANAN İNSANLARI BUNLARLA AVLARIM



Hadîs-i Şerîf:
 "Nefsim kudretinde olan Allâhü Teâlâ'ya yemîn ederim ki, ben kendisine (anasından) babasından, evlâdından ve bütün insanlardan daha sevgili olmadıkça hiçbiriniz (hakîki îmân ile) îmân etmiş olmaz." 
 (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
Hicrî:20 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim

ŞEYTANIN HİLELERİNDEN


Bir gün İblis, Yahyâ Aleyhisselâm'a geldi.
Yahya Aleyhisselâm onun üzerinde çeşitli çengeller gördü; "Bunlar nedir?" diye sordu.
"Bunlar insanoğlunun hoşlandığı şeylerdir. Nefsine aldanan insanları bunlarla avlarım." dedi.
"Benim için orada bir şey var mı?" diye sordu.
"Karnını iyice doyurduğunda, namazdan ve zikirden gevşeklik göstertiriz." dedi.
"Başka bir şey var mı?" diye sordu. "Hayır" dedi.
Yahya Aleyhisselâm;
"Vallahi ben bundan sonra karnımı asla doyurmam." dedi.
İblis de; "Vallahi ben de bundan sonra hiçbir Müslüman'a asla doğruyu söylemem." dedi.

NÜKTE: ............ Saadetin Esası

Meşhur şair Hersekli Arif Hikmet merhum şöyle dermiş:
"Birçok seyahat ettim, birçok âlimler gördüm, her mesleğe vâkıf oldum, birçok paralar sarf ettim, zevk ve safa sürdüm, dünyanın soğuk ve sıcağını tecrübe ettim, saadetin esası olarak şu dört şeyi buldum: Sıhhat, hesabını bilmek, güzel ahlâk ve kalbi Allâh'ın zikriyle meşgul etmek."
Hicrî:20 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim



18 Ocak 2014 Cumartesi

KUL HAKLARININ ÖDENMESİ



Hadîs-i Şerîf:
 "Bir kişi öldüğü zaman melekler '(âhiret için) hangi sâlih amelleri hazırladı?' derler. İnsanlar da '(mal, mülk olarak) ne bıraktı?' derler.
(Hadîs-i Şerîf, Süyûtî, el-Câmiu's-Sağîr)
Hicrî:18 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim

ÖLÜME HAZIRLIK: KUL HAKLARININ ÖDENMESİ


Sıhhat ve hayat hiç kimsede devamlı olmayıp herkesin sonu muhakkak ölümdür. Böyle olunca insan gaflet etmemeli; üzerindeki kul haklarını hayatında iken gücü yettiğince ödemeli ve ödeyemez ise vasiyet etmelidir.
Aldığı borcu yahut satın alıp parasını vermediği şeylerin bedellerini ödemelidir. Elinde emânet yahut gasbettiği mal var ise aynını, elde mevcut değil ise bedelini sahiplerine iade etmelidir. Hak sahibi hayatta değil ise vârislerine teslim edip helâl ettirilmelidir. Onlara da teslim edilmesi mümkün olmazsa kıyamette sevabı sahibine ulaşmak niyetiyle fakirlere sadaka olarak vermesi lazımdır. Ama alacaklı kâfir olup hakkı dünyada helâl ettirilmez ise kıyâmette pek müşkil olur.
Bir kimseyi haksız yere dövmek, yaralamak, çalıştırmak, hakkını vermemek veya sövmek, alay etmek gibi haklar bulunsa hak sahibine hakkını hayatında helâl ettiremez ise Allâhü Teâlâ'ya iltica etmeli ve onun adına fakirlere sadaka vermelidir. Umulur ki kıyamet gününde Allâhü Teâlâ onları razı eder.
Ölümden sonra gasilden itibaren defne kadar dine uygun ve sünnet üzere hareket edilmesini vasiyet etmelidir.
Üzerindeki Allâh'ın hakkı ve kul haklarından yerine getiremediklerinin vasiyetlerini de yaptıktan sonra bu vasiyetine dikkat etmelerini dost, akraba ve hususiyle vasîsine sıkıca tenbih etmelidir.
Bundan sonra daima tevbe ve istiğfar etmeli "Elhamdülillâhi ale't- tevfîk" ve "Estağfirullâhe min küll-i taksîr" demeyi dilinden düşürmemeli; Allâhü Teâlâ'nın af ve mağfiretini ümid ederek rahmetine sığınmalıdır.
BEYİT:
Her ne denlü çok yaşarsa bir kişi
Akıbet ölmekdürür ânın işi. (Süleyman Çelebi)
(İnsan ne kadar çok yaşasa sonunda ölecektir.)
Hicrî:18 Rabiülevvel 1434   •Fazilet Takvim