31 Mart 2013 Pazar

GÜZEL AHLÂKIN FAZİLETİ



Hadîs-i Şerîf, :  “Allâhü Teâlâ kullarından ancak merhametli olanlara rahmetiyle muâmele eder.” (Hadîs-i Şerîf, Müttefekun aleyh)
Hicrî: 19 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim

GÜZEL AHLÂKIN FAZİLETİ


Allâhü Teâlâ, Peygamberini güzel ahlâkı ile överek:
 وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ  “Hiç şübhesiz, sen, pek büyük bir ahlâk üzerindesin” (Kalem sûresi, âyet 4) buyurmuştur.

Usame b. Şüreyk (r.a.) Resûl-i Ekrem’e (s.a.v.):
“İnsanlara verilen şeylerin en hayırlısı hangisidir?” diye sorduğumuzda, Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
“Güzel ahlâktır.” buyurdu.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.), Ebu Hüreyre’ye (r.a.):
“Ey Ebû Hüreyre, güzel ahlâklı olmaya gayret et.” buyurdu. Ebû Hüreyre:
“Güzel ahlâk nedir, ya Resûlallah?” diye sordu. Resûl-i Ekrem (s.a.v.):
'Sana gelmeyene gider, kötülük edeni bağışlar, vermeyene verirsin, işte güzel ahlâk budur.’ buyurdular.

Resûl-i Ekrem (s.a.v.) buyurdular:
“İnsanların Cennet’e girmelerine en çok yardımcı olan; takva, Allah korkusu ve güzel ahlâktır.”
“Ahlâkî güzellikleri tamamlamak için gönderildim”
“Mizana konacak amellerden en ağır geleni, güzel huydur.”
“Allâhü Teâlâ ahlâk ve hilkatini güzelleştirdiği kimseyi, Cehennem’de yakmaz.”
“Allâhü Teâlâ, iyiliğini murad ettiği kimseye, unuttuğunu hatırlatacak ve hatırında olanı yapmağa yardım edecek iyi ve salih bir dost nasib eder.”
“Allah için birbirini seven iki din kardeşi buluştukları zaman, biri diğerini yıkayan iki el gibidirler. Ne zaman iki mü'min bir araya gelirse, Allâhü Teâlâ birini diğerinden faydalandırır.
“Kim bir kardeşi ile Allah rızası için kardeşlik yaparsa Allâhü Teâlâ, onu, Cennet’te, hiç bir ameli ile ulaşamayacağı yüksek dereceye yükseltir.” 
Hicrî: 19 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim


30 Mart 2013 Cumartesi

ÎTİKATTA VE AMELDE MEZHEB



Hadîs-i Şerîf, :  “Âhirete göre dünya(nın nimet ve zamanı), ancak sizden birinizin parmağını denize daldırması gibidir. O halde (o kişi) parmağında kalan suya baksın.” (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizî)
Hicrî: 18 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim

ÎTİKATTA VE AMELDE MEZHEB


Mezheb, ictihâd ehliyetine sâhip âlimin edille-i şer'iyye (kitap, sünnet, icmâ ve kıyas)dan çıkardığı mesele ve hükümlerdir.

Erkek ve kadın her müslümanın îtikatta ve amelde mezhebini öğrenip bilmesi vâciptir.

“İtikatta mezhebin hangisidir?” denirse, “Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebidir.” demelidir. Ehl-i sünnet ve cemâat demek, Resûlullâh'ın (s.a.v.) ashâbı ve cemâati (radıyallâhü anhüm) demektir. Onların her biri İslâm dininin nûrudur. Onların îtikâtı nasıl ise ben de o îtikad üzereyim, demelidir.

İtikâdı, Ashâb-ı Kirâm'ın îtikâdına uygun olan müslümanlara Ehl-i Sünnet, Fırka-i Nâciye, Ehl-i Hak denir. Buna uymayanlara Ehl-i Bid'at, Fırak-ı Dâlle denir.

Ehl-i sünnetin itikatta imâmı ikidir. Birisi İmâm Ebû Mansûr Mâtürîdî, diğeri İmâm Ebü'l-Hasen Eş'arî'dir.

Hanefîler îtikatta İmâm Ebû Mansûr Mâturîdî'yi,

Şâfiîler ise İmâm Ebü'l-Hasen Eş'arî'yi imâm edinmişlerdir.

Ehl-i sünnet ve cemâat mezhebi haktır, doğrudur.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır. Bir fırkadan başkası cehennemliktir.” buyurdular. “O hangi fırkadır?” diye sorulduğunda Peygamber Efendimiz (s.a.v.) “Benim ve ashâbımın yolunda olanlardır.” buyurmuştur.

“Amelde mezhebin hangisidir?” denirse, İmâm-ı Âzam Ebû Hanîfe mezhebindekiler “Hanefî mezhebi” demelidir. Şafiî, Hanbelî ve Malikî mezhebindekiler de mensûbu bulundukları mezhebi söylerler.

Kur'ân-ı Kerîm’de ve Hadîs-i Şerîflerde farz, haram, helâl gibi hükümlerin bazısı açıktır, herkes anlar. Bazısı gizlidir, onları ancak müctehid olan âlimler anlar. 

Allâhü Teâlâ ictihâda ehil olan âlimlere çalışıp hükümler çıkarmalarını, Kur’ân-ı Kerîm ve Resûlullâh’ın sözü ve fiilleri ile ve Ashâb-ı Kirâm’ın icmâ'ı ile gizli olanları delillerle ve kıyâs ile meydâna çıkarıp anlatmalarını, bunlarla amel etmelerini ve müctehid olmayanlara öğretmelerini emretmiştir.

Müctehid olmayanlar bu müctehidlerden birine uymak ve onları taklîd etmek ile emrolunmuşlardır. 
Hicrî: 18 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim


29 Mart 2013 Cuma

ABDÜLHÂLIK GUCDUVÂNÎ HAZRETLERİNİN NASÎHATLERİNDEN




Hadîs-i Şerîf, : “Kul, haklı olduğu halde bile faydasız mücâdeleyi terk etmedikçe, kâmil îman etmiş olmaz.” (Hadîs-i Şerîf, Kenzü'l-Ummâl)
Hicrî: 17 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim

ABDÜLHÂLIK GUCDUVÂNÎ HAZRETLERİNİN NASÎHATLERİNDEN


Oğulcuğum!

Sana bütün hallerde ilim, edeb ve takvâ öğrenmeni tavsiye ederim.
Ehl-i sünnet ve cemâatten ayrılma.
Fıkıh ve hadîs öğren.
Câhil mutasavvıfdan uzak dur.
Namazları dâimâ cemâatle kıl.
Şöhretten sakın, çünkü şöhret âfettir.
Kimseye kefîl olma, insanların vasiyet mesuliyetini üzerine alma.
Sultanlara ve sultan çocuklarına yakın olma.
Az konuş, az ye, az uyu.
Çocuklar ve kadınlarla arkadaşlık yapma.
Bid’atçılar ve kibirli zenginlerle arkadaş olma.
Helalden ye, şüphelilerden sakın.
Çok gülme, çünkü çok gülmek kalbi öldürür. Kahkaha ile gülme.
Herkese şefkatle bak, kimseyi hakir görme.
Dışını süslemekle uğraşma. Çünkü zâhiri süslemek bâtının harap olduğunu bildirir.
Halk ile mücâdele etme.
Kimseden bir şey isteme.
Kimseye hizmet emretme.
Hz. Peygamberin vârisi olan âlimlere malınla, bedeninle ve ruhunla hizmet et, onların fiillerini, yaptıklarını beğenmemezlik etme. Çünkü onların kusurlarını gören ebedî iflâh olmaz.
Dünyaya ve dünya ehline aldanma.
Gözün yaşlı, amelin ihlaslı olsun.
Allâhü Teâlâ’ya yalvararak dua et.
Hicrî: 17 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim


28 Mart 2013 Perşembe

İLİM KİME ÖĞRETİLİR



Hadîs-i Şerîf, :  Bir kimse Resûlüllah’a (s.a.v.) İnsanların en şerlisi kimdir?’ diye sordu. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) İnsanların en şerlisi ömrü uzun ve ameli kötü olandır.’ buyurdular. (Hadîs-i Şerîf, Sünen-i Tirmizi)
Hicrî: 16 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim

İLİM KİME ÖĞRETİLİR


Cehalet; (bilgisizlik) hastalığı dört kısımdır. Bunlardan ancak birisinin tedavisi mümkündür.

1- Sual ve itirazlarını karşısındakini çekememezlikten ve kinlerinden yaparlar. Bunların tedavisi mümkün değildir. Ona ne kadar açık ve güzel cevap versen, onun ancak düşmanlığı ve hasedi artar. Yapılacak en doğru şey böylelerine cevap vermemek, onlardan yüz çevirip hastalıklarıyla baş başa bırakmaktır.


Âyet-i kerîmede;     فَأَعْرِضْ عَن مَّن تَوَلَّى عَن ذِكْرِنَا وَلَمْ يُرِدْ إِلَّا الْحَيَاةَ الدُّنْيَ 
“Ancak dünya hayatını isteyip bizim zikrimizden yüz çeviren kimseden sen de yüz çevir.” (Necm sûresi, âyet 29) buyrulmuştur.

2- Sual ve itirazlarını ahmaklığından yapanlardır. Tedavisi mümkün değildir. Nitekim Îsâ (a.s.) “Ben ölüleri dirilttim, fakat ahmak kimseyi tedavi etmekten aciz kaldım.” buyurmuştur.

3- Gerçeği arayan kişidir. Büyüklerin sözlerini anlayamadığı zaman kusuru kendinde görür. Sorularını da faydalanmak için sorar. Ne yazık ki bu hakikatleri anlamasına (aklı zayıf olduğundan) imkân yoktur. Bir fayda sağlamayacağı için vakit harcamaya değmez.

4- Tedavisi mümkün olan hastalıktır. Bu hakikati arayan akıllı ve anlayışlı kişidir. Haset, öfke, ihtiras sahibi değildir. Dünya mal ve rütbelerine körü körüne bağlı olmayıp doğru yolu aramaktadır. Sual ve itirazları karşısındakini denemek için hased ve inad için değildir. Tenkid için de değildir. İşte bunun suallerini cevaplamak lazımdır ve bir borçtur.

Hazret-i Üftade'nin (k.s.) türbesindeki bir levhada şu beyit yazılıdır:

Huzu'l-ilme min efvâhi'r-ricâl
Bi-kalbin lâ bi aklin zî-cidâl

Yani:
 İlmi, ilim ehlinin ağzından kalbinizle alınız, cidalci (mücadeleci) akıl ile değil.

KELAM-I KİBAR:

Dünya ve âhiret saâdeti; dostlara samimi, düşmanlara kibar davranmaktadır. 
(Şeyh Abdurrahim)
Hicrî: 16 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim


27 Mart 2013 Çarşamba

KAZÂ VE KADERE ÎMAN




Hadîs-i Şerîf, :  “Kim Allâh’ın hükmüne râzı olmaz ve Allâh’ın takdirine de inanmazsa, Allâh’tan başka ilâh arasın.” (Hadîs-i Şerîf, Taberânî, el-Mu'cemü's-Sağîr)
Hicrî: 15 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim

KAZÂ VE KADERE ÎMAN


Kaza ve kadere iman etmek farzdır ve Allâhü Teâlâ’ya îmâna dâhildir. Çünkü kader, olacak şeylerin zaman, mekân, evsâf vesâir tafsîlâtını Allâhü Teâlâ Hazretlerinin bilip ezelde takdîr etmesinden ibâret olduğundan ilim ve irâde sıfâtına râcidir.

Kazâ dahi, Hak Teâlâ Hazretlerinin irâde ve takdîr buyurmuş olduğu şeyleri zamanı gelince ilim ve irâdesine uygun olarak yaratması demek olduğundan  tekvîn sıfât-ı celîlesine râcidir. Binaenaleyh Cenâb-ı Allâh’ın kâinâtın yaratıcısı olduğuna ve ilim ve irâdesinin bütün her şeye şâmil bulunduğuna inananlar kazâ ve kadere de iman etmiş olurlar. Şu kadar ki ehemmiyetine binâen kazâ ve kadere imanın farz olduğu ayrıca bildirilmiştir.

Kader ve kazâ meselesinin hakîkat ve mâhiyetini hakkıyla anlamak beşeriyetin gücü hâricindedir. Bu hikmetten dolayı Peygamber Efendimiz (s.a.v.), Müslümanları kazâ ve kadere iman etmekle beraber bu meseleyle uzun uzadıya uğraşmaktan, kader sırrını keşfe çalışmaktan menetmişlerdir.

Ancak Peygamberimizin bu emrine uymayanlar arasında ihtilâflar çıkmış ve bu yüzden bir kısım Müslümanlar dalâlete düşmüşlerdir. Bütün Müslümanların ekseriyetini teşkîl eden Ehl-i sünnet bu husûsta ifrat ve tefrite düşmemiş ve orta yolda bulunmuştur. 

SAĞLIK: 

ÇÖREK OTU
Bir hadîs-i şerîfte: “Çörek otu, ölüm hariç her hastalığa şifadır.” buyuruldu.
Mide ve bağırsakları düzeltir, idrarı söktürür.
Havanda toz yapılıp bala karıştırılır, sabah-akşam birer kaşık yenir. 
Karaciğere ve böbreklere faydalıdır. 
Hicrî: 15 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim


26 Mart 2013 Salı

HZ. NÛH ALEYHİSSELÂM



Hadîs-i Şerîf, :  Ölüm meleği Nûh’a (a.s.) “Ey en uzun ömürlü peygamber! Dünyayı ve dünyanın lezzetini nasıl buldun?” dedi. Nûh (a.s.) şöyle buyurdu: “İki kapısı olan bir eve giren ortasında biraz durup sonra diğer kapısından çıkan adam gibi.” (Hadîs-i Şerîf, İbn-i Ebi'd-Dünyâ, ez-Zühd)
Hicrî: 14 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim

HZ. NÛH ALEYHİSSELÂM


Hazret-i Âdem’den sonra insanlar çoğalmış, birçok yerleri imar etmiş, fakat hakîki dini, Allâhü Teâlâ’ya ibadeti bırakmış, putlara tapınmaya başlamışlardı. Kendilerine kırk veya elli yaşında bulunan Nûh aleyhisselâm peygamber gönderildi. Kavmini dokuz yüz elli sene Allâh’a inanıp ibadet etmeğe çağırdı, öğütlerini dinlemediler. Nihayet, Hz. Nûh Allâhü Teâlâ’nın emriyle bir gemi yaptı. 

Gemi bitince gökten yağmurlar yağmaya, yerlerden sular fışkırmaya, denizler kaynayıp taşmaya başladı, sular bütün yeryüzünü kapladı, dağların tepelerini bile aştı. Buna tufan hadisesi denir ki, beş veya yedi ay devam etmiştir.

Nûh aleyhisselâm Sâm, Hâm, Yâfes adındaki üç oğlu ile diğer mü'minleri ve hayvanlardan birer çift gemiye almış, bunun dışarısında kalanlar suların içinde boğulup gitmişlerdir.

Hz. Nuh’un Yam adındaki oğlu da kendisine inanmayıp bu günahkâr kavimle beraber mahvolup gitmiştir.
Bilâhare yağmurlar kesilmiş, sular çekilmeye başlamış, Hz. Nuh’un gemisi de Cûdî denilen dağın üzerine Muharremin onuna rastlayan Âşûra gününde oturmuş, kırkı erkek, kırkı da kadın olmak üzere seksen kişiden ibaret bulunan gemi halkı karaya çıkmış, Allâhü Teâlâ’nın dinine sarıldıkları için selâmete ermişlerdir.

Hz. Nuh’a İkinci Âdem denir. Çünkü insanlar tufandan sonra onun neslinden türeyip yeryüzüne dağılmıştır.

Hz. Nuh'un oğlu Sâm Arapların, Farsların ve Rumların; Hâm Habeş ve Kıbt kavminin; Yâfes de Türklerin ilk babasıdır.  

Hazret-i Nûh, tufandan sonra altmış sene yaşamıştır.

BEYİT:

Kâmil oldur ki koya bir yerde bir eser,
Eseri olmayanın yerinde yeller eser.
(Hadimî)

Manası: Kâmil insan bir eser bırakabilendir. Eser bırakmayanlar unutulurlar.
Hicrî: 14 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim


25 Mart 2013 Pazartesi

NAMAZIN KAZASI



Ayet'i Kerime

فَأَقِيمُواْ الصَّلاَةَ إِنَّ الصَّلاَةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَّوْقُوتًا
  Meali  “…Namazı tam rükünleri ile edâ edin. Şüphe yok ki namaz mü’minler üzerine muayyen vakitlerle yazılı bir farzdır.” (Nisâ Sûresi, âyet 103)
Hicrî: 13 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim

NAMAZIN KAZASI


Bir namazı vaktinde kılmaya “eda” denir. Vaktinden sonra kılmaya da “kaza” denir.
Vaktinde kılınmamış olan beş vakit farz namazlarının kazası farzdır. Vitir namazının kazası ise vacibdir.

Sünnetlere gelince: Bir sabah namazı, sünneti ile beraber kaçırılınca, o gün güneş doğduktan (kerahet vakti çıktıktan) sonra istiva zamanına kadar bu sünnet farz ile beraber kaza edilir.

İmam Muhammed'e göre, bu sünnet yalnız olarak kaçırılmış olsa, yine güneşin doğuşundan sonra istiva zamanına kadar kaza edilir. Bir de, öğle namazının ilk sünneti, farza yetişmek için terk edilecek olsa, farzdan sonra evvelâ iki rek’at son sünnet kılınır, sonra evvelki dört rek’at sünnet kaza edilir. (Dürer) Cuma namazının ilk dört rek’at sünneti de önce kılınmadığında farzdan sonra kılınır.
Terk edilen diğer sünnetlerin kaza edilmesi gerekmez.

Fakat başlanıldıktan sonra, her nasılsa terk edilmiş olan bir sünnetin (nafile namazın) kazası gerekir.
Kaza namazları üç kerahet vakti dışında, istenilen her vakitte kılınabilir.

{( Kerâhet Vakitleri

Üç vakit vardır ki bu vakitlerde namaz kılınmaz..
1. Güneş doğduktan sonraki 32 dakika içinde,
2. Güneş tam zeval vaktinde iken, yani öğle namazından evvelki 15-20 dakika içinde,
3. Güneş batarken, yani aksam namazından evvelki 45 dakika içinde. Bu vakitte ancak o günün ikindi namazının farzı kılınabilir.
Bu üç vakitte; kazaya kalmış farz namazlar, vacip namazlar, kerahet vaktinden önce hazırlanmış cenazenin namazı kılınmaz. Yine önceden okunmuş bir secde ayetinden dolayı tilâvet secdesi de yapılmaz. Aksi takdirde iadeleri lâzımdır. 

Bu üç vakitte nafile namaz da kılınmaz, fakat kılındığı takdirde iadesi gerekmez. Kerahet vakitlerinde Kur’an okuyup, zikir yapmak ise câizdir.
Sabah namazı vakti girdikten sonra, (sabah namazının sünneti hariç) güneş dogana kadar, ikindi namazı kılındıktan sonra güneş batana kadar nafile namaz kılmak mekruhtur.)}
 
Bir namazı özürsüz kazaya bırakmak büyük günahtır. Bu namaz kaza edilmekle yerine getirilmiş olur. Fakat bunun geciktirilmesinden dolayı meydana gelen günahın bağışlanması için tevbe etmek ve Allâh’dan af dilemek lâzımdır.

Herhangi bir bahane ile namazı vaktinde kılmayıp kazaya bırakmaktan son derece sakınmalıdır. Çünkü bunun günahı çok büyüktür. İnsan, gerek yaratıcısına karşı ve gerekse insanlara karşı olan borçlarını bir an önce ödemeğe çalışmalıdır. Hayatın müddeti bellidir, çok azdır! Borçlarını ödemeden âhirete gidenlerin hallerine ne kadar acınsa azdır.

Kazaya kalan namazlar birçok olunca, bunların her birini tâyin ederek niyet edilmesi gerekmez;  çünkü bunda güçlük vardır. Onun için şöyle niyet edilmesi uygun olur: “İlk veya en son kazaya kalmış sabah veya öğle namazını kılmaya.”
Hicrî: 13 Cemâziyelevvel 1434   •Fazilet Takvim


24 Mart 2013 Pazar

Cehennem ateşini ne söndürür? AHLAK-I HAMİDE'Yİ İÇİNE ALAN MEVIZA-İ HASENE





الموعظةالحسنةالتى تجمع مكارم اﻻخلاق

هذا الحديث جاء في (كنز العمال) باختلاف عما جاء هنا ونصه: كما جاء في الجزء 16 من كتاب (كنز العمال) تحت الرقم 44154 قال الشيخ جلال الدين السيوطي رحمه الله تعالى: وجدت بخط الشيخ شمس الدين بن القماح في مجموع له عن أبي العباس المستغفري قال: قصدت مصر أريد طلب العلم من الإمام أبي حامد المصري والتمست منه حديث خالد بن الوليد فأمرني بصوم سنة ثم عاودته في ذلك فأخبرني بإسناده عن مشايخه إلى خالد بن الوليد قال: 
قال: خالد بن الوليد رضى الله تعالى عنه: ((جاء رجلٌ إلى النبيِّ صلَّى اللهُ عليهِ وسلَّمَ
فقال: إني سائِلُك عمَّا في الدنيا والآخرةِ فقال له: سلْ عمَّا بدا لك، 
 1-  قال يا نبيَّ اللهِ أحبُّ أنْ أكونَ أعلمَ الناسِ
 قال: اتقِ اللهَ تكنْ أعلمَ الناسِ
2-  فقال:  أحبُّ أنْ أكونَ أغنى النَّاسِ
قال: كن قنِعًا تكنْ أغنى الناسِ
3-  قال: : أحبُّ أن أكونَ خيرَ الناسِ
فقال: خيرُ الناسِ من ينفعُ الناسَ فكن نافعًا لهم.
4-  فقال: أحبُّ أن أكونَ أعدلَ الناسِ
قال: أحبَّ للناسِ ما تحبُّ لنفسِكَ تكنْ أعدلَ الناسِ
 5-  قال: أحبُّ أن أكونَ أخصَّ الناسِ إلى اللهِ تعالى
قال: أكثرْ ذكرَ اللهِ تكنْ أخصَّ العبادِ إلى اللهِ تعالى. -
6-  قال: أحبُّ أنْ أكونَ من المحسنين
قال: اعبدِ اللهَ كأنك تراهُ فإنْ لم تكنْ تراه فإنه يراك.
7-  قال:  أحبُّ أن يكمُلَ إيماني
قال: حسِّنْ خُلقَكَ يكمُلْ إيمانُك.
8-  فقال: أحبُّ أنْ أكونَ من المطيعين،
قال: أدِّ فرائضَ اللهِ تكن مطيعًا.
9-  فقال: : أحبُّ أنْ ألقى اللهَ نقيًّا من الذنوبِ،
قال: اغتسلْ من الجنابةِ متطهِّرًا تلقى اللهَ يومَ القيامةِ وما عليك ذنبٌ.
10-  قال: أحبُّ أنْ أُحشـرَ يومَ القيامةِ في النورِ
قال: لا تظلمْ أحدًا تحشـرْ يومَ القيامةِ في النورِ.
 11-  قال: أحبُّ أنْ يرحمَني ربي
قال:  ارحمْ نفسَكَ وارحمْ خلقَ اللهِ يرحمْكَ اللهُ.
12-  قال: : أحبُّ أنْ تقلَّ ذنوبي
قال: استغفرِ اللهَ تقلَّ ذنوبُكَ.
13-  قال: أحبُّ أنْ أكونَ أكرمَ الناسِ
قال: لا تشكوَنَّ اللهَ إلى الخلقِ تكنْ أكرمَ الناسِ
14-  فقال: أحبُّ أنْ يوسَّعَ عليَّ في الرزقِ،
قال: دُمْ على الطهارةِ يوسَّعْ عليك في الرزقِ.
15-  قال: أحبُّ أن أكونَ من أحبَّاءِ اللهِ ورسولِه،
قال: أحِبَّ ما أحبَّ اللهُ ورسولُه وأبغضْ ما أبغضَ اللهُ ورسولُه.
16-  قال: أحبُّ أن أكونَ آمنًا من سخطِ اللهِ،
قال: لا تغضبْ على أحدٍ تأمنْ من غضبَ اللهِ وسَخطِه.
17-  قال: : أحبُّ أنْ تُستجابَ دعوتي، 
قال: اجتنبِ الحرامَ تستَجَبْ دعوتُك.
18-  قال: أحبُّ لا يفضحنُي اللهُ على رؤوسِ الأشهادِ،
 قال: احفظْ فرجَك كيلا تُفتَضحَ على رؤوسِ الأشهادِ.
19-  قال: أحبُّ أن يسترَ اللهُ عليَّ عيوبي
قال: استرْ عيوبَ إخوانِك يسترِ اللهُ عليك عيوبَك.
20- . قال: ما الذي يمحو عني الخطايا؟ 
قال: الدموع والخضوع والأمراض.
21-   قال: أي حسنة أفضل عند الله؟ 
قال: حسن الخلق والتواضع والصبر على البلية والرضا بالقضاء.
22-  قال: أي سيئة أعظم عند الله؟
قال: سوء الخلق والشح المطاع. 
23-  قال: : ما الَّذي يسكنُ غضبَ الرَّحمنِ؟
 قال: إخفاءُ الصدقةِ وصلةُ الرَّحِمِ.
24قال: : ما الذي يطْفِئُ نارَ جهنمَ؟
قال: الصومُ)). 
كتاب كنز العمال  {٤٤۱٥٤}  ص127-129.   
والحديث المذكور موضوع ورواته مجاهيل وكأن واضعه جمع متنه من الأحاديث الصحيحة ومن بعض كلام أهل العلم وبعض ألفاظه منكرة لا توافق الأدلة الشرعية.
ولا ريب أن العمدة فيما ذكره في هذا الحديث هو ما دلت عليه الأحاديث الصحيحة، أما هذا المتن فلا يعتمد عليه ولا يحتج به؛ لأنه ليس له إسناد صحيح، والله ولي التوفيق)).



AHLAK-I HAMİDE'Yİ İÇİNE ALAN MEVIZA-İ HASENE

( Kenzu'l-Ummal, (44154)  Ali İmre 16/127-129)Peygamber’imizden (sav) Öğütler

Halidübnü velid radıyallahü anh dedi ki: Resülüllah efendimize bir adam geldi de!
 O Gelen zat Resülüllah Efendimize dedi ki, Ben dünyaya ve ahirete taalluk eden şeylerden sana sual edeceğim dedi Peygamber Efendimiz istediğin şeyden sual et dedi.

1-  O Gelen zat dedi ki: Ey Allah'ın Resulü!  İnsanların en Alimi olmak istiyorum. Ne yapmalıyım?  
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Allah'tan kork insanların en alimi sen olursun.

2-  O Gelen zat dedi ki: İnsanların en zengini olmak istiyorum.  
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Kanaatkâr olursan insanların en zengini sen olursun.

3-  O Gelen zat dedi ki: İnsanların en hayırlısı olmak istiyorum.  
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! İnsanların en hayırlısı, İnsanlara faydalı olandır. Sen de insanlara faydalı ol.

4-  O Gelen zat dedi ki: İnsanların en adili (adaletlisi) olmak istiyorum. 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Kendin için istediğini insanlar için de iste O zaman  insanların en adili (adaletlisi) olursun.

5-  O Gelen zat dedi ki:  Allah'ın yanında İnsanların en seçkini olmak istiyorum ne yapayım dedi.   
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Allah'ın çok zikret ki Allah’ü Teâlâ’nın yanında en seçkini olursun.

6-  O Gelen zat dedi ki: Muhsinlerden,(ihsan sahibi, iyilik edenlerden) olmak istiyorum. 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Allah'a, sanki O'nu görüyormuşsun gibi ibadet et, her ne kadar sen O'nu göremiyorsan da O seni görüyor.

7-  O Gelen zat dedi ki: İmanımın kamil olmasını istiyorum ben ne yapayım ya Resülellah.   
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Ahlakını güzelleştir imanın kamil olur (kemale erer).

8-  O Gelen zat dedi ki: Allah'a itaat edenlerden olmak istiyorum deyince,
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! O zaman Allah'ın farzlarını eda et itaat etmiş olursun. Buyurdu.

9-  O Gelen zat dedi ki: Günahlardan tertemiz olarak Allah'a kavuşmak istiyorum 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Cenabet den (Cünüplükten) iyice temizlenerek yıkan sen kıyamet gününde Allah'a (günahsız) kavuşursun üzerinde hiç bir günah kalmaz.

10-  O Gelen zat dedi ki: Kıyamet günü nur içinde haşrolmak istiyorum 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Hiç bir kimseye zulmetme, o zaman kıyamet gününde nur içinde haşrolunursun.

11-  O Gelen zat dedi ki: Rabbimin bana rahmeti ile muamele etmesini istiyorum. 
 Peygamber Efendimiz buyurdu ki! O zaman kendine merhamet ile muamele et ve Allah'ın mahlûkatına merhamet ile muamele et ki; Allah da sana merhamet ile muamele etsin.

12-  O Gelen zat dedi ki: Günahlarımın az olmasını istiyorum ya Resülellah. 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Allah'a İstiğfar et senin günahların az olur.

13-  O Gelen zat dedi ki: İnsanların en kerimi (en üstünü en şereflisi ) olmak istiyorum.  
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Allah'ı sen mahlûkata şikâyet etme insanların en şereflisi en üstünü sen olursun.

14- 
O Gelen zat dedi ki: Rızık da bana genişlik bolluk yapılmasını istiyorum. 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! (Abdestli olmağa ) Temizliğe devam et rızık hususunda sana genişlik yapılır rızkın bol olur.

15- 
O Gelen zat dedi ki: Allah ve Resulünün sevdiklerinden olmak istiyorum.   
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! O zaman Allah ve Resul’ünün sevdiği kimseleri sen sev, Allah Resulünün Buğz ettiklerini (sevmediği kimseleri) sen de buğz et (sevme).

16-  O Gelen zat dedi ki: Allah'ın gazabından emniyette olmamı ve ya emin olmak istiyorum. 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Hiç bir kimseye öfkelenme Allah'ın gazabından ve sehatından (azabından) emin olursun.

17- 
O Gelen zat dedi ki: Yaptığım Duanın makbul (kabul) olmasını istiyorum.  
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Haramdan uzaklaş (sakın) duan makbul (kabul) olur.

18-  O Gelen zat dedi ki: Allah'ın beni insanların (başkalarının yanında) içinde rezili rüsva etmemesini istiyorum. 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! İnsanların içinde mahşer gününde Peygamber ler huzurunda rezili rüsva olmaman için Avret mahallini muhafaza et (Namusunu koruyup iffetli ol) ki; rezili rüsva olmayasın.

19-  O Gelen zat dedi ki: Benim  ayıplarımı Allah'ın, kapatmasını (kusurlarımı örtmesini) istiyorum. 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Kardeşlerinin ayıplarını ört ‘ki Allah da senin ayıplarını örter kapatır.

20-  O Gelen zat dedi ki: İşlediğim cinayetleri (günahları) benden silip süpüren şey nedir ya Resülellah ? 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Gözyaşlarıdır, hudu huşu mütevazı (saygılı)olmak  ve hastalıklar tır.

21-  O Gelen zat dedi ki: Allah’ın yanında han ki güzel amel daha efdal daha faziletlidir? 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Güzel ahlaktır, belaya karşı sabır etmektir, Allah’ın kazasına razı olmaktır.

22-  O Gelen zat dedi ki Allah indinde (yanında) han ki kötü amel daha büyük tür? 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Kötü ahlaktır ve kendisine itaat edilen, peşinden gidilen cimriliktir.

23-  O Gelen zat dedi ki Allah'ın gadabını teskin eden söndüren şey nedir? 
Peygamber Efendimiz buyurdu ki! Gizliden gizliye sadaka vermek ve sıla-i rahim (akrabaları ziyaret ve görüp gözetmek dir).

24-  O Gelen zat dedi ki Cehennem ateşini söndüren şey nedir?
Peygamber Efendimiz  Oruç tutmaktır (Oruç söndürür) buyurdu

( Kenzu'l-Ummal, (44154)   Ali İmre 16/127-129)